İşten atıldıkları için 118 gündür eylemde olan Aliağa Belediyesi’nin kadın işçileri ile sohbet ettik.
Bizlere kendinizi tanıtır mısınız?
Adım Pınar Akıncı Laçinel. 28 Ağustos 1978 İzmit doğumluyum. 4 yaşımdan beri Aliağa'da yaşıyoruz. Bursa Uludağ Üniversitesi'nde okuduktan sonra tekrar Aliağa'ya döndüm. 2004 yılında Aliağa Belediyesi'nde işe girdim. Eşimle tanıştım, evlendim derken Aliağa'da kalıcı oldum. Uluslararası İlişkiler ve Siyasal Bilgiler bölümünden mezun oldum. Yüksek Lisans eğitimimi aile sebepleri ile yarım bırakmak zorunda kaldım. Belediyede kadrolu işçi olarak 15 yıldır çalışmaktaydım, ta ki işten çıkarılana kadar.
Eylem kararı aldığınız süreçten bahseder misiniz? Sizi alana iten süreç nasıl gelişti?
Eylem kararını almamız işten çıkarılmamız ile kendiliğinden gelişen bir süreç olarak başladı. Neredeyse hepimiz DİSK'liydik, 15 senedir DİSK'teyiz. Sendikamız çıkarıldığımız günden beri hep yanımızda oldu. Bizden 20 gün önce işten çıkarılanlar direniş kararı almış ve bu çadırı kurmuşlardı. Yani çıkarıldığım gün itibarı ile kendimi Demokrasi Meydanı’nda bu çadırda buldum. 3 aydır da her gün çadıra direnişi büyütmeye geliyoruz. Burası bizim evimiz gibi oldu, okul gibi oldu, iş yerimiz gibi oldu. Bu şekilde görüyoruz. Mahkeme süecinin sonuna kadar da burada eyleme devam edeceğiz.
118 gündür eyleminiz devam etmekte, 118 günlük eylem güncenizden bahseder misiniz? Neler yaptınız? Yapılan işleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu süreçte neler yaptık, sabah 8 akşam 6-7 her gün işe gelir gibi, o titizlikle o kurallar doğrultusunda burada bulunduk. İnsanları burada ağırladık. Devrimci kurumları, siyasi partileri burada ağırladık. Her hafta basın açıklamalarımız oldu. Belediyenin önünde nöbet tuttuğumuz günler oldu. Hakkımız olan verilmeyen maaşlarımızı, kıdemlerimizi, ihbarlarımızı alabilmek için basın açıklamaları yaptık, yürüyüşler gerçekleştirdik. Hele ilk dönemlerde eylem programlarımız daha yoğundu. Bize destek olmaya gelen kurumları ağırladık onlar sayesinde burada yalnız olmadığımızı gördük. Ve bu süreçte birlikteliğin ne kadar önemli olduğunu, insanın ekmeğinden olmasının-ekmeksizliğe mahkum edilmesinin ne kadar ağır olduğunu gördük. Kimsenin bunu yaşamaması gerektiğini hissettik. Belki önceden çok fazla empati yapamıyorduk lakin zor dönemde empati yapmanın ne kadar önemli olduğunu öğrendik. Ve kendimize, birbirimize, “birleşe birleşe yürüyeceğiz, birlikte kazanacağız”ı şiarlaştırdık. Yani el ele verdikten sonra biz bu işi zaferle sonlandıracağız. Kazanacağız inancı ile de tam 118 gündür eylemimizi devam ettiriyoruz.
Aliağa işçileri olarak önünüzdeki sürece dair nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorsunuz?
Ortalama her hafta basın açıklamamız var zaten, her Çarşamba basın açıklaması yapıyoruz. Etkinlik olarak da bu ayın 20-21'inde çadırdaki işçilerin fikirleri ile Aliağa Emek ve Barış Şenlikleri'nin yapılması kararı alındı. Demokrasi Platformu'nun destekleri ile Aliağa'da eskiden gelenekselleşen, ama Serkan Acar'la kaldırılan şenliği tekrardan biz burada yapacağız. Bu bizim direnişimizin, bu bizim onur mücadelemizin en büyük etkinliklerinden birisi olacak. Çünkü birçok şair, yazar, sanatçı bizlerle beraber olacak. Şu an için en büyük etkinlik planımız.
118 gündür bir eylemi büyütüyorsunuz. Bu süreçte direnişinize yönelik baskı ve olumsuz tepkilere yönelik neler söylemek istersiniz?
Şimdi olumsuz tepki derken sayın Aliağa Belediye Başkanı Serkan Acar bizleri belediyeden çıkarmadan önce bizlerle ilgili çok ciddi alt zemin oluşturmuş. Bizlerin yani kadrolu belediye işçilerinin boş oturduğunu, çok yüksek maaşlar aldığını dile getirmeye başlamıştır. 15.000-20.000 tl gibi ciddi derecede yüksek maaşlar aldığımızı Aliağa halkına kendince duyurmaya başladı. Bizler işten çıkarıldığımızda birçok kişi seviniyordu. Ama biz bu algıyı kırmak için yıkmak için çok ciddi çabalar sarf ettik. Doğruluğu olmayan asılsız suçlamaları kabul etmedik. Tek tek esnafı dolaştık. Kapı kapı köyleri dolaştık. Ve kısa sürede bu kara propagandayı def ettik. Başlangıçta bizi bu yalanlar yüzünden desteklemeyenler sonradan durumun çok içler acısı olduğunu, bizler aç kalırsak yarın kendilerin de aç kalabileceğini fark ettiler ve anlatılanların doğru olmadığını gördüler. Bizim maaş, ikramiyelerimizi, kıdem tazminatımızı toplayıp 15.000 tl'lik bordro ortaya koydu. Hepsini toplarsak elbette 15.000 lira olur. Fakat bu bizim aldığımız para değil. Her şeyi şişirip koyarsan ortaya insanlar normal olarak tepki verir. Bu düşünceleri insanlarda kırmamız, yıkmamız zor oldu fakat başardık. Şu an esnaf da ayağa kalkmış durumda. Aynı politikayı esnaflara da uyguluyor. Çok fazla olumsuz durum söz konusu. Trafiğe kapattığı yollar var. O caddedeki esnafın ekmeği ile oynadı. Trafiğe kapatmasıyla esnafın işini bitirdi. Esnaf yeni yeni durumun farkına varıyor. Baskılar konusuna gelirsek artık, kemik kırılmış durumda, kırılan kemik bir daha kırılmaz.
Özellikle seçimlerden sonra sizin gibi birçok belediye işçisi hukuksuzca işlerinden çıkartıldılar. Bu konuya dair neler söylemek istersiniz?
Seçim sürecinden 20 gün önce alınıp-doldurma mantığı ile girenler çıkarılsınlar, ben burada bir hata kusur görmüyorum. Çünkü belli bir amaçtan dolayı alınıyorlar. Nasıl olsa ben gideceğim, gitmeden yandaşlarımı doldurayım diye hareket ediyorlar. Ama insanlar sadece partilerinden dolayı, siyasi düşüncelerinden dolayı işten çıkarılıyorsa, ben bunun karşısındayım. Bizler de siyasi görüşlerimizden dolayı işten çıkarıldık. Bu olay siyasi bir linçtir. Aliağa Belediyesi'nde yaşanan durum siyasi kıyımdır. Normal değildir. Türkiye'nin hiç bir yerinde tüm kadro silinmedi, burada tüm kadro silindi. Memurlar sürüldü. Adam "ben Aliağa Belediyesi'nin yapısını değiştireceğim, kendi ideolojime göre bir düzen oluşturacağım, burada faşist-ırkçı-despot bir yönetim şekli kuracağım" diyor. Çok ciddi ve büyük bir siyasi linç girişi söz konusu. Bizi kesti attı yani. Kapının önüne koydu.
Sizlerle aynı durumda olan işçiler-emekçiler ne yapmalılar? Onlara önerileriniz var mı? Nasıl bir yol ve yöntem izlemeliler?
Buradaki Demokrasi Meydanı'nda kurulmuş olan direniş çadırı bizim mahkeme sürecimizi etkileyecek bir durum değil. Bu bizim direndiğimizin resmidir. Onur mücadelemizin ekmek davamızın devam ettiğine dair, ayaktayız demenin göstergesidir. Bizim mahkeme sürecimiz işten çıkarılmamızla beraber zaten başladı. Arabuluculuk sürecimizden sonra işe iade davamız açıldı. Mahkemelerimizi sendika avukatları ve dostlarımız takip ediyor. İlk mahkememiz Aralık ayında. İşimize iade kararını alacağımızı düşünüyoruz. Asıl mesele ondan sonrası. İşe dönüşten sonra kanunda öyle bir boşluk var ki, iş kanunu işverene tekrar dönüp söz hakkı veriyor. "Sen 10 gün düşün alabilirsin de almayabilirsin de" diyor. O noktada bizi alabilir de, bizim kıdemimizi verip bizi tamamen işten çıkarabilir de. Serkan Acar'ın gasp ettiği hakkımızı direnişimizle alacağız.
Emekçi bir kadın olarak çalıştığınız süreçte ne gibi zorluklarla karşı karşıya kaldınız?
Ben 15 senedir Aliağa belediyesinde çalıştım. 11 Mayıs'a kadar ciddi problemlerle karşı karşıya kalmadım. Çalışma ortamımız oldukça güzeldi. 13 Mayıs'a kadar hiçbir sorun yaşamamışken Serkan Acar'ın yayınlamış olduğu bir genelge ile tüm kadrolu işçiler ilk girişi olan bölümlerine gönderildiler. Benimle çalışan arkadaşlarımın yıllar önce girişleri temizlik bölümünden yapılmış, kadınları temizlik birimine gönderdiler. Sanayi sitesinin orada olan bölümde arkadaşlarıma herşeyi yaptırdılar. Yapılmayacak ne kadar iş varsa herşeyi yaptırdılar. Tam 1.5 ay boyunca hepimize mobbing uygulandı. Benim girişim ise sosyal-kültürel alanında yapılmış, benim girişim diğer arkadaşlarımın koşullarına göre daha rahattı. Ama ben de engelsiz cafe diye bir yer var beni oraya sürgün ettiler. 1.5 ay boyunca sadece oturdum. Aktif çalışma temposuna alışkın birisi olarak zorlandım. Şimdi ne olacak, bundan sonra hangi aşama ile karşılaşacağız gibi sorular beni çok yıprattı. İşten mi çıkarılacağız yoksa tekrar başka bir bölüme mi gönderileceğiz psikolojisi hakimdi. Ama ondan öncesinde ben kendi adıma konuşmam gerekirse bir problemle karşılaşmamıştım.
İşçi ve emekçi arkadaşlarımıza bir mesajınız var mı?
Artık kimsenin iş güvencesi yok, geleceği yok. Herkesin başına her an birşeyler gelebilir, ama yılmasınlar. Bizim gibi mücadele etsinler. Birlik olsunlar. Bu dava hepimizin davası, bizler bazı arkadaşlarımıza kızıyoruz, en azından günde 1-2 saat gelip burada bize destek olsunlar. Birlikten kuvvet doğuyor, güçten kuvvet doğuyor. Bunu direniş alanında gördük, öğrendik, öğrenmeye de devam ediyoruz. İşçi-emekçi birlik olmak zorunda ancak beraber kazanabiliriz. Bu ekmek davası, onur davası. Bir yandan da varoluş savaşımı. Bu varoluş savaşımında insan elinden gelenin fazlasını yapmak zorunda. Yaşamak için direnmek zorundayız.
Teşekkür ederiz
Mücadelemize destek verdiğiniz için biz teşekkür ederiz.