ABD Minneapolis’te başlayıp bir anda tüm dünyaya yayıldı polis şiddetini protesto eylemleri. Irkçılık ve polis şiddetine karşı başlamış olsa da, aslında emperyalist-kapitalist sistemin kendisine yönelik bir isyandı bu.
Tehlikeyi gören emperyalist- kapitalist devletler, öfkeyi yatıştırabilmek, sistemlerini koruma altına alabilmek adına hızla önlemler almaya girişti. Pek çok yerde şiddet uygulayan polisler yargılandı, hapse atıldı, görevden el çektirildi, yetkilerinde kısıtlamalara gidildi.
Fransa... Birkaç yıl önce yine gözaltında öldürülen siyahi genç Adama Traore’nin ölüm yıldönümünde sokaklara çıktı Fransızlar. Haftalardır siyahilere ve farklı ırklara yönelik ırkçılığı protesto için sokaklarda barikatlar kuruyor, polislerle çatışıyorlardı.
Daha yeni Sarı Yeleklilerin yarattığı fırtınayı atlatmayı başaran Fransa sermayesi ilk iş polislere yasaklar getirdi. Bir çok şüphelinin boğularak ölmesine yol açan “boyun kilidi”ni kullanmayı yasakladı.
Halk, bu teknik nedeniyle yer yıl çok sayıda kişinin öldüğünü söylüyor. Daha Ocak ayında siyahi bir genç bu şekilde gözaltına alınırken boğularak öldürülmüştü. Özellikle George Floyd’un ölümü sonrası tartışılıyordu bu müdahale yöntemi.
Bu defa da polisler ayaklandı(!)
Yüzlerce polis 15-16 Haziran gecesi Paris, Lille, Nancy ve Nantes sokaklarını doldurdu ve “şiddet uygulama, öldürme” haklarını talep etti. ..
Polisler, İçişleri Bakanı ve Ulusal Polis'in ırkçılığa karşı mücadele konusundaki açıklamalarına ve tutuklama tekniklerinin kısıtlanmasına yönelik tepki gösterdiler! İktidar bu defa da polislere “jikle anahtarı” kullanabileceklerini müjdeledi!!
Bu açıklamalar polisi yatıştıramayınca, “arkadan boyunlarına sarılarak gözaltına alma” uygulaması geri getirildi!!..
Akla İstanbul’da 2000 senesinde binlerce polisin silah kabzalarını kaldırarak eylem yapması geliyor ister istemez. 2 çevik kuvvet polisinin vurulması üzerine sokağa çıkıp valiliğe yürüyen polis, devletten silah kullanma, yani “öldürme” hakkı istemişti!
Bunun üzerine çıkarılan yeni Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu ile polislere şüphe durumunda ateş açma yetkisi verilmişti.
2007 yılında bir gencin trafikte dur ihtarına uymadığı için öldürülmesinin ardından, babası polis kurşunuyla ölenler için bir vakıf kurmuştu. Baran Tursun Vakfı, geçtiğimiz ay 2007-2019 yılları arasında PVSK Madde-16 kapsamında yaşam hakkı ihlal edilenlerle ilgili son raporunu açıklamıştı. Buna göre, son 12 yıl içinde polis kurşunuyla ölenlerin sayısı sadece Türkiye’de 403. Ve en son Suriyeli genç işçi Ali Hemdan, sokağa çıkma yasağı döneminde işe giderken, polisin dur ihtarına uymadığı için öldürülmüştü.