Belarus devlet başkanı Aleksander Lukaşenko, NATO tehditlerine ve yeniden seçilmesine karşı süren protestolara cevap vermek ümidiyle Rusya devlet başkanı Vladimir Putin ile 14 Eylül’de Rusya’nın Soçi kentinde biraraya geldi.

Belarus hükümeti web sitesine göre, “İki ülkenin lideri, çeşitli alanlarda karşılıklı işbirliğinin durumunu ve gelişme olasılıklarını, müttefik ilişkilerini, üzerinde durulan uluslararası problemleri ve bölgedeki durumu, beliren karşıtlıklara ortak cevap verme konularını tartıştılar.

İki devlet başkanının yıllar süren gergin bir ilişkisi oldu ama son buluşma kriz zamanlarında ortak çıkarlara işaret ediyor. Rusya, NATO tankları ve uçaklarının konuşlandırılmasından sonra, Ağustos ortasında Belarus hükümetine askeri yardımda bulunma sözü verdi (CNBC, 16 Ağustos). Aynı zamanda Putin, eğer mümkünse mevcut mücadelenin içsel olarak ele alınmasını istediğini belirtti.

Batıdaki emperyalist güçler, Lukaşenko’nun halkın oylarının %80’ini alarak ezici üstünlükle kazandığı 9 Ağustos seçim sonuçlarını kabul etmeyi reddeden serbest piyasa yanlısı, neoliberal muhalefete sempati besliyorlar.

Muhalifler sıklıkla 2.Dünya Savaşı sırasında Nazi işgalcileri tarafından sonra da Sovyetler Birliğinin yıkılmasından sonra kapitalist karşı-devrimcilerin kullandığı, ilk kez 1.Dünya Savaşı sırasında emperyal ordunun Alman işgalcileri tarafından kullanılan beyaz-kırmızı bayrağı dalgalandırıyorlar. Burjuva medyası, Lukaşenko’ya karşı bir şeytanlaştırma kampanyası yürütmekle meşgul; düşman muhalefetin liderlerini körü körüne överken ona “son Avrupalı diktatör” diyor.

Devrimciler ve anti-emperyalistler için önemli olan, Belarus’un, ulusal kaynaklarını çalmak isteyen uluslararası yatırımcıları yasaklamayı başaran tek eski Sovyet cumhuriyeti olduğunu göz önünde bulundurmaktır. Emperyalistler Lukaşenko’yu ikiyüzlü bir şekilde “diktatör” olarak yaftaladıklarında, bunun “insan hakları”yla vb hiçbir ilgisi yoktur fakat onun başarılı bir şekilde kaynakların ve endüstrinin tümden özelleştirilmesinden kaçınma yeteneğiyle çok ilgisi vardır.

 

Emperyalistler Lukaşenko’dan Niye Nefret Ediyorlar?

Aleksander Lukaşenko, 1980’ler boyunca Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin bir üyesiydi. 1980’lerin ortasında o zamanlar Belarus Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin bir bölgesi olan Şiklov’da Gorodet devlet çiftliğine müdür olarak atandı. 1991’de Lukaşenko, Belarus’un Sovyetler Birliği’ni dağıtan anlaşmaya karşı oy veren tek milletvekili idi (Reuters, 20 Aralık 2010).

Şu anda bir devletin siyasi başkanı için oldukça olağandışı sayılabilecek şekilde herhangi bir siyasi partiye üye olmayan Lukaşenko, bir “bağımsız”dır. Bununla birlikte, Belarus Komünist Partisi’nin güçlü desteğine sahip.

Lukaşenko, ilk defa 1994 yılında eski SSCB’nin destekçisi ve sosyalizm yanlısı olarak Belarus başkanlığı için yarıştı. Ülkenin her yanından işçiler ve çiftçiler, onun kampanyasını kucakladılar ve seçimleri kazandı.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin dağılması, dünya ölçeğinde işçi sınıfı ve ezilen halklar için ciddi bir geri düşüş oldu. Belarusla sınırı olan Ukrayna, Litvanya ve Letonya gibi eski Sovyet cumhuriyetlerinin bir çoğu, Polonya’nın daha önce yaptığı gibi emperyalist Batı’nın sömürgeleri oldular ve NATO askeri ittifakına katıldılar.

Belarus ise tersine endüstrisinin önemli kısmının toplumsal mülkiyetini korudu. Belarus, hâlâ kollektif çiftlik ve fabrikalara sahip olan tek eski Sovyet cumhuriyetidir.

Belarus, tam bir karşı-devrime direndiği için, bir çok insan onun da muhtemelen 2014’te Ukrayna'daki darbeden sonra geliştirilen bir diğer ABD-NATO destekli “Maydan Darbesi”nin hedefi olacağına inanıyor. Washington ve Avrupalı NATO güçleri o zaman neo-Nazi teröristlerini bile kullanmak suretiyle Ukrayna devlet başkanı Yanukoviç’in devrilmesine yardımcı olmuşlardı.

Ukrayna’nın başkenti Kiev’deki Maydan Alanı, 2014’te hükümet karşıtı protestoların merkezi olmuştu. Darbenin arkasında, Belarus ve Rusya’nın birlikte parçası oldukları Avrasya Ekonomik Birliği'nden çok, emperyalist Avrupa Birliği ve ABD ile ittifaktan yana olan Ukrayna’nın faşist ittifakı, anti-komünist ulusalcılar ve beyaz ırkın üstünlüğünü savunanlar vardı.

Ukrayna Komünist Partisi 2 Eylül tarihinde web sitesinde “Belarus, Sovyet sonrası devletler için, tüm olası varolan üretim potansiyelini kullanarak ve Rusya pazarına güvenerek biricik bağımsız gelişme yolunu izledi. Başkan Lukaşenko, şok terapisinin aşırılıklarından, Doğu despotizmi ve Batı sermayesi tarafından sömürgeleştirilmeden kaçınarak sezgisel olarak en uygun yolu seçti. Ekonomik kargaşalıktan, sistemik yolsuzluktan, toplu sermaye ihracatından ve ülkenin yıkımından kaçınmayı başardı. Bu ders için teşekkürler; Belarus, eski Sovyet cumhuriyetlerinin en başarılısı oldu: 1990-2014 periyodunda Belarus’un Gayrisafi Milli Hasılası ikiye katlandı; aynı periyotta Rusya’da %25 artış oldu. Ukrayna’da %35 düştü (Dünya Bankası’nın hesaplamalarına göre)” diye yazıyordu.

 

ABD ve Batı Lukaşenko’ya Muhalefeti Destekliyor

Batı ve özellikle ABD kökenli medya şirketleri, emperyalizm yanlısı Ulusal Demokrasi Vakfı tarafından desteklenen muhalefet protestocularını “ilerici” olarak göstermeye çalıştı. Muhalefet liderlerinin kapitalizm yanlısı yöneliminin üzerinde durmuyorlar.

Batılı emperyalistler, düşman olarak değerlendirdikleri bir hükümete karşı bir şeytanlaştırma kampanyası başlattıklarında, sıklıkla gerekçe olarak “insan hakları”nı kullanırlar. ABD ve Batı Avrupa medya şirketleri, 1999’da Yugoslavya’yı suç teşkil edecek şekilde bombalamak ve 2001’den beri Afganistan’ı işgal etmek için ikiyüzlü bir şekilde “kadın hakları”nı bahane olarak kullandı. Aynı bahane bugün Lukaşenko’yu karalamak için tekrarlanıyor; çünkü muhalefet liderlerinin bazıları kadın.

Bu kampanya şu gerçekleri görmezden geliyor: ABD’de kadınlara doğum izni garantisi verilmiyor; ama Belarus’ta kadınlara doğumdan 70 gün önce ve sonrasında 56 gün ödeme yapılıyor. Çocuk bakımı izni, doğumu takip eden yıllar için alınabilir (Reuters, 6 Mart 2019). Doğum izni ve çocuk bakımı Belarus’ta hâlâ varolan bir çok Sovyet dönemi uygulama örneklerinden sadece ikisi.

Kürtaja erişimin sürekli saldırı altında olduğu ve kadınlara aynı iş için erkeklerden daha az ödendiği yer ABD’dir. Kamplardaki göçmen kadınların rahimlerinin alınmasını zorlayan canavarlıklar ancak burada olabilir.

Belarus, her yerde varolan miktarda çelişkilere sahip. Fakat, 1990’ların başlarında kapitalizm yanlısı karşı-devrimin tüm acılarına rağmen, hiçbir zaman tam olarak iyileşmemiş olsa da, Belarus, tüm eski Sovyet cumhuriyetleri arasında en merkezi planlı ekonomiye sahiptir.

Emperyalistler Belarus’tan elinizi çekin!

 

Not: workers.org sitesinde yayınlanan Otis Grotewohl’un 22 Eylül 2020 tarihli haber-yazısından çevrilmiştir.