Tipik bir “cambaza bak” tezgahı sergileniyor. Herkesin dikkati ipteki bir grup madrabaza çevriliyken, asıl büyük madrabazlar arka taraftan geçer gider.
Gerici muhalefet liderliğine iyice ısınan, yaptığı mitingle gayriresmi adaylığını ilan eden Kılıçdaroğlu, cambaza bak tezgahının hakkını veriyor. Milyonların içinde çığ gibi büyüyen servet düşmanlığını “beşli çete” denilen bir grup madrabaza yöneltirken, çok daha büyük servete sahip olanlarla kol kola gireceğini ilan ediyor. Neoliberalizm karşıtlığını “şahsi düşünce” kaydıyla açıklayıp, beşli çetenin defterini dürmekten, tekerlerine çomak sokmaktan bahsediyor, ama “ithalatçısı, ihracatçısı, tüccarı, sanayicisi bu değişime hazır” diyerek, kimlere hizmet edeceğini listeliyor.
Öyleyse, sömürü ve kölelik düzeninin asıl büyük aktörleri kimler ve acaba listede Kılıçdaroğlu’nun parmak salladığı “beşli çete”nin yeri neresi?
Pandemi dönemi sistemin birçok parametresini altüst ettiği için, 2019 öncesi dönemlere ait veriler daha istikrarlı bir veri sunuyor. Ulaşılabilen açık kaynaklarda en büyük şirketlerin toplam satışlarına göre sıralamasını içeren derli toplu iki farklı veri üretiyor. İlki İstanbul Sanayi Odası’na ait, fakat bu listede sınai faaliyet ve şirketler yer alıyorken; ikinci liste Fortune 500, inşaat ve perakende gibi daha geniş bir şirket grubunu içeriyor, bu yüzden “beşli çete”nin yeri ve önemini sorgulamak açısından, İSO listesine göre daha uygun.
2019 liste sıralamasında, ilk on arasında, beşli çete olarak anılan şirketlerin hiçbirini göremiyoruz. Fakat bu listeye 11. ve 12. sırada iki şirketle giriş yapan ve 2020 listesinde 8. sıraya tırmanan “Ahlatçı Kuyumculuk” hemen, dikkat çekiyor, diğerleri herkesin ezbere bildiği isimler. Ahlatçı, “Venezuella ile altın ticareti” tartışmalarında odaktaydı. Hemen herkesin aklına Binali ve mahdumunun Venezuella-Kolombiya bağlantıları gelmiş olmalı ve Hollanda kaynaklarından, bu aileye ait 28 milyar dolarlık servettin ifşa edilmesi.
Fortune 500 listesinde, böyle gizemli ama bu şekilde iktidarla çok yakın işbirliği içinde oldukları kuşku götürmez sürpriz konuklar dışında, beşli çeteye mensup inşaatçıları ilk 20 içinde dahi göremiyoruz. Umak listede 36. sırada, Çelik ise 47. sırada kendine yer bulabiliyor. Ve listenin tepesindeki yerini yıllardır koruyan, Koçların Tüpraş’ının satış rakamlarının onda birine dahi ulaşamıyorlar.
Tekelci egemenlik altında yağmalanacak bir pasta varsa kuralları kesindir: Pastadaki en büyük payları, sermayesi büyük olan kapar. İktidara yakın veya uzak olmak, bu paylaşımda ancak ikinci dereceden bir rol oynar. Bu kesin kural için açıklayıcı bir örnek vermek gerekirse, beşli çetenin en etkin oldukları enerji sektörüne bakılabilir. Şehir hastaneleri, köprü ve yol yapımı, enerji sektöründeki devasa pastanın yanında sönük kalır. Burada bile, Hazine’den aktarılan kaynakların dağıtımı, Fortune 500 listesinde işlenebilecek nüfuz sıralarını takip eder. 2021 yılında enerji şirketlerine sadece “teşvik” kapsamında aktarılan 60 milyar TL’lik kaynağın, 6 milyarını Sabancılar 4 milyarını Zorlular alırken, Cengiz ve Limak’a 3’er milyar, Kalın-Kalyon ikilisine ise sadece 1 milyar kalmış.
Bitmedi. Dikkatleri bu kez, çok daha muazzam adımlarla ilerleyen bir servet birikimi alanına çekmekte fayda var. Hadi şimdi, bankaların karlarında baş gösteren %300 artışa odaklanalım. Sadece bu yılın ilk üç ayında bankalar tam 63 milyar lira kar açıkladılar. Bu hesapla sene sonu karları rahatlıkla 250 milyar lirayı aşacak. Bir karşılaştırma yapmak için, Fortune 500’un tepesindeki TÜPRAŞ’ın 2020’deki toplam satışlarının 60 milyar TL olduğunu hatırlatalım. Yani bankalar, sadece üç ayda, bir TÜPRAŞ satın alabilecek kadar kar yığınağı yapmayı becermiş. Bu muazzam birikimin esas kaynağı ise Hazine... Burada teknik ayrıntıya girmeyelim. Merak edenler 20 Nisan ve 8 Mayıs tarihli Cumhuriyet gazetesine bakabilirler ama kur korumalı mevduat uygulamasından sonra, bankaların Hazine’nin anahtarını ele aldıklarını söylemek abartı olmayacak.
Soru şu: Beşli çetenin bir bankası var mı? Tabii ki yok. Peki, hazine yağmasında bankalarla yakın işbirliği içinde aslan payına konan “ihracatçılar” listesinde yerleri var mı? Yine hayır. Kılıçdaroğlu, “beşli çete” madrabazlarını ön plana çıkarıp hedef tahtasına koyarken, sömürü ve kölelik düzenindeki en büyük payı kapan bankaları sanayici ve ihracatçıyı işte böyle gözlerden saklamış oluyor. Bilen biliyor; bu sömürü, kölelik, bir de üstüne yetmezmiş gibi talan düzenini kondurup kaymağın hasını yiyenler, hem bankaları, hem sanayi şirketlerini hem de ithalat-ihracat tekellerini elinde bulunduran sermaye gruplarının sayısı bir elin parmakları kadardır: Koçlar, Sabancılar, Zorlu, Oyak, Doğuş, Anadolu ve diğerleri. Hepsi beşli çetenin tekerine çomak sokmaya ant içen Kılıçdaroğlu’nu sessiz alkışlarıyla cevaplıyorlar. Ne de olsa, genel muhalefetini taze lider adayı, tam da ihtiyaç duydukları türden bir faaliyet yürütüyor: Milyonluk açlar ordusunun öfkesine sırtlanları kurban ederken, çalıların ardında aslanlar avlarını parçalamaya güven içinde devam edebilirler.
Umut Çakır