Bir devrimin diyalektiğini anlama yeteneğinden yoksun olanlar, devrimin sonunda iktidarı kimin ele geçirdiğine bakarak devrim dediğimiz o büyük altüst oluşun, toplumu temellerinden sarsan o büyük olayın ya da olaylar dizisinin devrim olup olmadığına karar veriyorlar.

Eğer, o büyük olaydan ya da olaylar dizisinden sonra, toplum temellerinden de sarsılmış olsa, iktidar tekrar egemen sınıfın bir başka partisinin ya da kesiminin eline geçmişse hemen karar veriyorlar: Ortada devrim-mevrim yok. O zaman olan biten şey ya emperyalistlerin bir oyunudur, ya bir komplodur, ya da ikisinin bileşkesinden doğan tuhaf bir şeydir bu darkafalılara göre.

Oysa, iktidarın işçi sınıfının, ya da halk güçlerinin eline geçmediği; egemen sınıfın tekrar iktidarı ele geçirebildiği sayısız devrim örnekleri var. Bunların en çok bilineni 1905 Rus Devrimidir. Rusya'da 1905'te meydana gelenler tastamam bir devrim olmasına rağmen Çarlık, iktidarı elinde tutmayı başarmış; bununla da kalmamış, iki yıl süren devrim yıllarından sonra devrimi bastırıp koyu bir gericilik kurmayı da başarmıştı. Ama Türkiye ve Kürdistan devrimci hareketinde kimse, iktidar işçi sınıfı ve köylülerin eline geçmedi diye bu büyük altüst oluşa “devrim” dememeyi aklına getirmiyor; getiremez de..

Fakat bu ve daha pek çok örnek tarihte hiç yaşanmamış gibi, bundan yaklaşık on yıl önce, ilkin Tunus'ta arkasından Mısır'da patlak veren halk devrimleri sözünü ettiğimiz bu darkaflı anlayıştan paylarını aldılar ve “devrim”den sayılmadılar. Bu darkafalılığın malul olduğu nokta, devrimleri tek bir eylemden ibaret sanmaktır.

Yaşam, darkafalılığın toplumsal gelişmeyi anlamada yeri olmadığını tekrar tekrar gösteriyor. Tunus, günlerdir eylemlerle çalkalanıyor. Adını ülke adından alan başkent Tunus ise, yeniden ayaklanmanın eşiğinde. Başkent Tunus'un meşhur et Tadamun mahallesi emekçilerin, gençliğin devrimci eylemlerinin yoğunlaştığı bölge halinde.

Devrimci eylemlerin çapını ve etkisini anlamak için şu habere bakmak bile yeterli. Tunus haber ajansının bildirdiğine göre, ordu, karargahlarını koruma altına almak için Tunus'un önemli şehirleri olan Susa, Kassarin, Bizerte ve Silyana'daki birliklerine takviye güçleri göndermiş. Susa ve Bizerte Tunus'un biri en kuzeyde, diğeri başkent Tunus'un biraz güneyin'de bulunan kıyı şehirleridir. Kassarin ise orta bölgede, Cezayir sınırına yakın bir kent. Tunus emekçi ve yoksullarının eylemleri bu kentlerle birlikte Kayreyan ve Bace kentlerine de sıçramış durumda. Yine Tunus haber ajansının (TAP) bildirdiğine göre, eylemcilerin banka ve ticari işletmelere saldırı girişimlerini püskürtmek için Bizerte, Bace ve Kayrevan kentlerinde “müdahalede bulunmuş”.

Öyle görünüyor ki, eylemler tüm Tunus'a yayılmış durumda. Eylemlere katılanlar, emekçi halk, yoksul kitleler ve gençlik. Bin Ali iktidarını yıkan 2011 devrimi gibi, şimdiki ayaklanmanın arkasındaki temel toplumsal nedenler yoksulluk, işsizlik, kötü yönetim, iktidarın yolsuzlukları, rüşvet gibi tüm kapitalist düzenlerin içinde yüzdükleri sorunlardır. Pandemi tüm bu sorunları daha da ağırlaştırmış ve emekçi, yoksul sınıflar için yaşamı çekilmez hale getirmiş. Tunus hükümeti, pandemiyi bahane ederek emekçi sınıfların ve gençliğin eylemlerinin önüne geçmek istemiş. Ancak tüm bunlar ve polisin terörü kitlelerin ayaklanmasını önleyememiş.

Buna ayaklanma demekte hiç bir sakınca yok. Çünkü eylemciler, özellikle başkent Tunus'un El-Muruc, ed Denden gibi emekçi semtlerinde ve ülkenin neredeyse tüm kentlerinde polisle şiddetli çatışmalara giriyorlar, vurkaç eylemlerine başvuruyorlar, bankalara ve zenginliği temsil eden kurumlara saldırıyor, araç lastiklerini yakarak yolları kesiyorlar. Tunus ordusunun karargahlarını koruma altına almak zorunda kalması ayaklanmanın şiddeti konusunda fikir vermeye yeter.

Tunus İşçi Partisi, 17 Ocak'ta yazılı bir açıklamayla Tunus halkını devrime sahip çıkmaya ve “sağcı koalisyona geçit vermemeye” çağırmış. Açıklama, “siyasi sistemi süpürme” ve devrimi “geri alma” hedeflerini gösteriyor Tunus emekçi sınıflarına.

Tunus'ta devrim sürüyor. Bu ayaklanma emekçi sınıfların ekonomik ve politik iktidarı ele geçirmeleriyle sonuçlanır mı; bilemeyiz. Kimse de bilemez. Ancak açık olan bir şey var: Tunus devrimi, iktidar emekçi sınıfların eline geçinceye değin tekrarlanan ayaklanmalarla, isyanlarla, iki büyük ayaklanma arasındaki sayısız devrimci kitle eylemiyle devam edecek. Tunus'ta 2011 ve öncesinde ortaya çıkan devrimci durum, bir devrim sürecini başlatmıştır ve bu süreç bundan böyle burjuva iktidar yıkılıncaya kadar devam edecektir.

Bu sürecin kesintiye uğraması sadece ve sadece Tunus'ta ortaya çıkacak bir sınai ve ticari gönenç dönemiyle söz konusu olabilir. Ancak böyle bir dönem gericiliği canlandıracak bir güç olabilir. Ama bu perde sadece Tunus'ta değil, emperyalist-kapitalist sistemin tümünde bir daha geri gelmemek üzere kapanmıştır.

Sadece Tunus'ta da değil. Başta Mısır olmak üzere, örneğin, 2019'da ayaklanmalarla sarsılan sayısız ülke için aynı şeyi çekinmeden söyleyebiliriz. Pek çok ülkede devrim perdesi açılmıştır ve bu perde işçi sınıfı, müttefikleriyle birlikte iktidarı fethetmeden kapanmayacaktır.