Bahçeli, devlettir! Tarihi katliamlarla dolu faşist devlettir. Birbirinden ayırmak zordur. Faşist devlet mi Bahçeli, Devlet Bahçeli mi faşist devlet anlamına geliyor, bilmek ve ayırmak gerçekten zor.

Yeni doğmuş bir bebeğe “Devlet” ismini vermek, uzun on yıllar sonrasını gören bir “kahin” işi olsa gerek. Yetmiş küsur yıl önce verilmiştir ve “kehanet” gerçekleşmiştir. Ayırmak zordur; hatta mümkün değil denebilir. Ancak imla kurallarıyla, birinin baş harfini küçük, diğerininkini büyük harfle ayırmak mümkün.

İşte bu Devlet, (baş harfi büyük) bir kaç gün önce şöyle bir tweet atmış:

“Zehirli haşeratla mücadele milli haysiyete muhteşem hizmettir. Bölücülükle mücadele istiklalimize onur verici destektir. Artık seçenek kalmamıştır: Ya terörizm ya temizlik, ya bölücülük ya da huzur. Her siyasi parti tarafını ve tercihini yapmalıdır. Terörle milli birlik ve kardeşlik arasında tarafsız bir alan yoktur.”

Katliam çağrısı yapan kendi Genel Başkan Yardımcısını onaylayıp desteklemek için sarf ediyor bu sözleri. Birbirlerini tamamlıyorlar. Yukardaki sözlerin diğer yarısı, Devlet'in yardımcısı Semih Yalçın'a ait. İşte o katliam (dileyen bir halka, Kürt halkına uygulanacak soykırım çağrısı olarak da okuyabilir, aynı şeydir.) çağrısı sözler:

“HDP/PKK halk düşmanıdır, tabiat ve insanlık düşmanıdır. Terör örgütü HDP/PKK, kâmilen itlafı gereken bir siyasi haşere sürüsüdür. Ağızları kapatılması gereken kravatlı mazbatalı güruhtur. Tükeniş aczinin sevkiyle gözü dönen ve kudurmuş bu iğrenç HDP artık yolun sonuna gelmiştir. 21. yüzyılda, kuzu postuna bürünmüş iki ayaklı sırtlanlara ve demokrasi havarisi kılığına girip insanlık dışı suç işleyen katil sürülerine yer yoktur.”

İçindeki tüm kötülüğü yüz şekli ve ifadesinden rahatlıkla okumak mümkün olan bu adamın sözleri karşı-devrimci, gerici kitleye bir çağrı, MHP, AKP ve diğer burjuva partilerin çatısı altında yuvalanmış örgütlü dinci faşist çetelere bir talimattır. Kimse bunun böyle olduğundan zerre kadar kuşku duymamalı.

Maraş katliamının yıldönüm günlerinde MHP Genel Başkan Yardımcısı'nın böyle bir çağrı yapması, ne yapmak istediklerini ve bunun için nasıl bir hazırlık içinde olduklarını gösteriyor. Bir katliama hazırlanıyorlar. Hedef bellidir: Öncelikle, Kürt halkıdır, Alevilerdir, Rum, Ermeni gibi diğer ulusal topluluk halklarıdır; devrimcilerdir, komünistlerdir.

Türkiye'de faşizm devlettir; devletin kendisi faşisttir. Yine de kolaylık olsun diye ve kitle temelini anlatması için Alpaslan Türkeş'in, faşizmin cisimleşmiş hali olduğunu söylemekte bir sakınca yok. İşte bu adamın evini tam da Maraş katliamının yıldönümünde ziyaret eden CHP Genel Başkanı ve tayfası, Ekrem'iydi, Canan'ıydı vesairesiydi; postlarını kurtarabilirler mi, bilemiyoruz. Onlar kurtarabilir ve muhtemelen kurtarırlar da ancak onlara oy veren Alevilerin, Kürtlerin, emekçilerin, ancak silahlanırlarsa; silahlanarak faşizme, faşistlere karşı koyarlarsa hayatta kalabileceklerini tarih çok acı derslerle öğretmiş bulunuyor.

Belirtmeden geçmek olmaz. Yukardaki tablonun sorumlularından birinin, her seçimde, “CHP belediyeleri alsa, milletvekili kazansa fena mı olur” kafasıyla hareket eden, Kürt halkını, emekçileri faşizmin bu payandalarına destek olmaya, oy vermeye çağıran (son yerel seçimler hatırlansın) sosyal reformistler (hele bazıları var ki utanmadan CHP listelerinden seçimlere katıldılar), liberaller, uzlaşmacılar olduğunun altını çizmeliyiz. Şüphesiz bu tabloyu, aynı çağrıyı utangaçça yapan, sosyal reformist partilerin kuyruğundan ayrılmayan oportünistler tamamlıyor.

İşin şaka kaldırır yanı yok. Gelişmesini sürdüren birleşik toplumsal devrimi bir türlü bastırıp durduramayan dinci faşist iktidarın katliamlara hazırlandığını, aylardır göstermeye çalışıyor; Kürt halkı başta olmak üzere emekçi sınıfların, ulusal topluluk halklarının, devrimci güçlerin dikkatini bu yöne çekmeye çalışıyorduk. Hiçbir şey üzerinden zaman geçti diye ne unutuluyor ne de ortadan kalkıyor. Sevda Noyanlar, Trabzonlu imamlar, mafya, kısaca, dinci faşist karşı-devrimci kitle harıl harıl hazırlık yapıyorlar. Dört kişilik mafya resmi, bir resim değil, bir mesajdır. Faşist devletin nasıl bir hazırlık içinde olduğunun mesajıdır.

Azınlıktalar, korkuyorlar, korkularının nedeni birleşik devrim karşısındaki güçsüzlüklerini bilmeleridir. Kürt halkı, Aleviler, emekçi sınıflar, ulusal topluluk halkları onları “tükürükle” boğar. Ancak bunun koşulu var: silahlanmak. Silahsız bir halk, örgütlü de olsa, önemsiz bir güçtür. Faşizme karşı zafer kazanmak için, kimilerinin iddia ettiği gibi, örgütlü olmak yeterli değildir. Örgütlü olmanın yanında, düşmanı yenmek, sırtını yere sermek için gerekli araçlara sahip olmak gerek.

Bütün olayları, toplumsal gelişmeleri bütünlük içinde, birbirleriyle bağı içinde ve onu ortaya çıkaran maddi temelleriyle birlikte ele almak zorundayız. Çavuşoğlu'nun “iktidarı size kim devredecek, kimden devalacaksınız; ülkede seçim yok” sözlerini, MHP Genel Başkan Yardımcısının katliam çağrısı ve bu çağrıya can-ı gönülden katıldığını söyleyen Devlet Bahçeli'nin sözleriyle birlikte ele alıp değerlendirmek gerekir.

Tekelci sermaye sınıfı, çökmeye başlayan sınıf egemenliğini ayakta tutma; birleşik devrimi engelleme çaresini bir katliamda görüyor. Tekelci sermaye sınıfı, emperyalistlerin destek ve onayı ile tüm yetkileri tek merkezde birleştirmesine rağmen ne iç savaşı kazanabildi ne de birleşik devrimin gelişmesini durdurabildi. Tekelci sermaye sınıfı, dinci faşist iktidarı, en azından şimdilik, birleşik devrimi durdurabilecek tek güç olarak görüyor. Dinci faşist iktidar ise, düzeni kurtarmak için, Kürt halkı ve emekçi sınıfları; birleşik devrimin saflarında olmalarına kesin gözüyle baktığı Alevileri, Ermeni, Rum gibi ulusal topluluk halklarını kanlı bir katliamla bastırmaya hazırlanıyor.

Türkiye'de bir “istikrarsızlıktan” yani birleşik devrimin zaferinden korkan Almanya, ABD ve diğer emperyalistler bu politikada tekelci sermaye sınıfının, faşist devletin arkasındalar.

Ava giden avlanır! İşçi sınıfı, emekçi, yoksul kitleler, Kürt halkı, ulusal topluluk halkları, dinci faşist iktidara karşı “direnmek”le yetinemezler. Saldırıyı dinci faşist iktidarın başlatması halinde bile, sonuna kadar gitmeyi, tekelci sermaye sınıfı egemenliğini ve faşist devleti yıkarak kendi devrimci iktidarlarını kurmayı hedeflemeliler. Bunun ilk koşulu, sadece örgütlenmek değil, silahlanmaktır aynı zamanda. Çünkü, tekrar etmekten zarar gelmez, silahsız halk önemsiz bir güçtür.

Onlar başlattıklarında biz bitirmeliyiz.