Birleşik devrimin kitle temeli giderek genişliyor. Bu genişlemeye yol açan başlıca neden ekonomik krizdir. Ekonomik krizin diz boyu gittiği artık egemen sınıf ve dinci faşist iktidar tarafından da gizlenemiyor.

Ekonomik kriz başlıca neden olmakla birlikte tek neden değil. Covid-19 pandemisi, emekçi ve yoksul kitlelerin ekonomik çöküşünü olağanüstü hızlandırdı. Toplumda emek gücünü satarak, çalışarak, tiyatrocu, müzisyen, sinema sanatçısı gibi kendi bireysel yeteneklerine dayanarak yaşamını sürdürenler bu pandemi sürecinde büyük bir ekonomik yıkıma uğradılar.

Hiçbir gelirleri yok ve yapacak başka işleri de yok. Pandemi, toplumun bu kesimlerini açlıkla karşı karşıya bıraktı. Faşist devlet ise, devletin mali olanaklarını sermaye gruplarına aktarmakla meşgul. İnsanlar açlık ve yokluk içinde yaşamlarını sürdürmeye çalışırken, dinci faşist iktidarın devletin mali olanaklarını, para musluklarını sermaye gruplarına aktarması büyük bir öfkeye yol açıyor. Bu toplumsal kesimler birleşik devrim saflarına doğru hızla kayıyorlar.

Şehrin küçük esnafı, küçük dükkan sahipleri, küçük ticaret yaparak yaşamlarını sürdürenler aynı perişanlık içinde, aynı sefalet koşullarında yaşıyorlar. Küçük dükkan sahipleri para kazanamadıkları gibi, dükkan kirası, yanında bir iki işçi çalıştırıyorsa onların aylık ücreti, kendi geçimi, vergi yükü gibi daha pek çok yönden sıkışmış durumda.

Dünkü gazetelerde yayımlanan şu örnek, küçük dükkan sahibi esnafın yaşadığı ekonomik çöküşü fazlasıyla anlatıyor:

Denizli Valisi Ali Fuat Atik'in esnaf denetimi, esnafın içinde bulunduğu krizi tüm açıklığıyla ortaya koydu. Neden maske takmadığını sorduğu bir esnaf valiye, ‘Canıma yetti. Gebermek istiyorum. Piyasanın haline bak. Salı günü 15 lirayla kapattık, çarşamba günü 100 lira. 100 liranın hepsi kâr olsa ne olur’ diyerek tepkisini dile getirdi. Vali Atik, bir dönerciye yönelik üslubuna gelen tepkiler üzerine ise özür diledi.”

Bu şiddetli ve ani ekonomik çöküşten dolayı intihar eden, kendini ateşe veren esnaf haberlerine artık oldukça sık rastlamak mümkün. Yaşamı burjuva sınıf katlarına yükselme umudu ile proleter sınıf saflarına düşme korkusu arasında geçen şehrin küçük burjuvazisi, şimdi kitleler halinde proleterleşiyor. Küçük dükkan sahibi, kendisini bu umutsuz yaşamdan, banka ve vergi borçları kıskacından kurtaracak olan tek şeyin bir devrim olduğunu giderek daha çok kavrıyor.

Küçük tarla sahibi ve yoksul köylünün durumu kentin küçük dükkan sahibinden daha beter. Ne bir şey ekiyorlar ne de ektikleri ürün beş para ediyor. Tarım girdilerinin yüksek fiyatı, vergi ve banka borcu emekçi köylünün belini bükmüş durumda. Köyün gençleri şehirlere göz edip oralarda sefil bir yaşamın içine düşerlerken, geride kalanlar açlık ve yoksullukla boğuşuyorlar.

Kürt halkı ise, her gün devlet terörüne, baskı ve şiddete uğruyor. Köylüler olur olmaz yerde kurşunlanıyor, işkencelere uğruyor, gözaltına alınıp her türlü hakaret ve aşağılamaya maruz bırakılıyor. Gözaltında işkence edildikten sonra helikopterden atılan köylüler, kurşunlanan genç, faşistlerin saldırısına uğrayan Kürt işçiler artık günlük yaşamın birer parçası haline gelmiştir.

Ve en önemlisi, işçi sınıfı her geçen gün artan sayıda ve büyük kararlılıkla sokağa çıkmaya başladı. Hiç kuşku yok, ekonomik kriz ve pandemi sürecinin şiddetini üzerinde en ağır biçimde hisseden sınıf işçi sınıfıdır. Tüm pandemi süresince virüsün pençesinde işe koşulan o. Sözde “işçi çıkarmayı yasaklama” adına ücretsiz iznin yasalaşmasıyla birlikte, günlük 34 TL’ye mahkum bir şekilde açlığın pençesine atılan o. Adeta çalışma kampına dönüştürülen fabrikalarda, eve bile gitmesi yasaklanarak polis gözetiminde çalışmaya mahkum edilen o.

Kapitalistlerin işçiler üzerinde baskı ve sömürüyü nasıl ağırlaştırdıklarını, onları işsiz bırakmakla tehdit ettiklerini, dinci faşist iktidarın kapitalistlerin arkasında nasıl durduğunu, asker ve polisin Soma işçileri örneğinde olduğu gibi, mücadelelerinin önündeki en büyük engel olduğunu her gün görüyoruz artık.

Bütün bunların toplumun giderek artan bir kesimini birleşik devrim saflarına ittiğinden kuşku yok.

Her türlü iradeden bağımsız bir şekilde devrim saflarına itiliyor geniş yığınlar. Tüm sorunlar üst üste biniyor, kızışıyor. Öfke patlamak için bir genel bahane arıyor. İnsanlar yaşama tutunabilmek için harekete geçme baskısı altında. Devrimcilerin omuzlarına ağır sorumluluk ve görevler yükleyen bir ayaklanma mayalanıyor.