Baroları bölmekte gösterdiği kararlılık dinci faşist iktidarın toplumun üstüne topyekün çökmek konusunda ne kadar göz karartmış olduğunu gösteriyor.

Öyle ise, arkası gelecek. Dinci faşist iktidar bunun işaretlerini iki HDP’li vekilin vekilliğini düşürmekte gösterdiği acelecilikle belli etmişti. O zaman da bunun arkasının geleceğine işaret etmiştik.

Dinci faşist iktidar, sermaye sınıfının topyekün bir faşist diktatörlük kurmasının önündeki tüm engelleri sırayla kaldırıyor. Şimdi Barolara saldırıyor. İşçilerin kıdem tazminatına saldırıyor. Kendisinden yana olmayan TV kanallarına, gazetelere saldırıyor. Baskıyla denetim altına alamadığı sosyal medyayı yasalarla tam bir denetim altına sokmak istiyor.

Bunları istemesi bunları gerçekleştirebileceği anlamına gelmiyor. Liberal, uzlaşmacı ve sosyal reformistlerin aksine, dinci faşist iktidarın bu saldırı dalgasının devrimci kitle eylemleri, isyan ve ayaklanmalarla karşılanacağını; sonucun faşizm ve arkasındaki tekelci sermaye sınıfı için hüsran olacağını söylüyoruz.

İyimserliğimiz, emekçi sınıfların, devrimci demokrat güçlerin devrimci enerjisine, faşizme ve kapitalizme karşı mücadele isteklerine, özgürlük tutkularına güvenmemizden kaynaklanıyor.

Avukatların gittikçe büyüyen ve bir isyana doğru ilerleyen eylemleri bu inanç ve güvenimizin boşa olmadığını kanıtlıyor.

Baroların bölünmesiyle faşizmin önündeki önemli bir direnç noktasının ortadan kalkacağını haklı olarak düşünen devrimci-demokrat-ilerici, yoksul ve emekçi halka bağlı avukatlar, kendilerine ihanet eden başkanlarına rağmen günlerdir direniyor.

Ne polis şiddeti, ne hükümetin, İçişleri bakanı SS’in tehditleri onları mücadeleden alıkoyabildi. Aksine, her baskı ve tehdit daha sert bir mücadeleyle, daha kararlı eylemlerle karşılandı. 3 Temmuz’da yapılacak büyük miting, şimdiye kadarki eylemlerin zirvesi olacak.

Avukat kitlesinin faşizme karşı bu karşı koyuşu kimseyi şaşırtmamalı. Bu kitle, 70’li, 90’lı yılların mücadele dolu yılları içinde yetişmiş bir kitledir. Gençlikleri, öğrencilik ve meslek yaşamları faşizme karşı, faşizmin işkencelerine, yargılamalarına, baskı ve terörüne karşı mücadele içinde geçmiştir. Onların arkasında Denizlerden bu yana durmadan akan bir mücadele ve kahramanlıklarla dolu bir yakın tarih; bizzat tanık oldukları zindan savaşlarının kahramanlığı var.

Arkalarında zengin bir mücadele deneyimi ve birikimi var. Mücadele dolu yılların yaratmış olduğu devrimci bilinç ve tecrübe bu süreçte avukat kitlesinin en büyük silahı olacaktır. Kendilerine ihanet ederek dinci faşist iktidar saflarına sığınan başkanlarına aldıkları tavır ve geliştirdikleri politika bu devrimci-demokrat bilincin küçük bir göstergesidir.

Ancak burada üzerinde durulması gereken asıl sorun, toplumun diğer devrimci demokrat güçlerinin avukat kitlesine vermesi gereken destektir. Daha doğru bir ifadeyle, sözkonusu güçlerin avukat kitlesiyle birlikte faşizme karşı omuz omuza, kolkola birlikte mücadele etmesidir.

Bu, gerçekleştirilmelidir; çünkü faşizme karşı tüm güçlerin sokaktaki birliği, mücadele birliği, faşizme karşı mücadeleyi sonuna kadar, onu yıkacak bir ayaklanmaya kadar götürmenin tek güvencesidir.

Hiçbir emekçi, hiç bir devrimci demokrat bu sorunu “avukatların sorunu” olarak görme darkafalılığına düşmemelidir. Destek sözle değil eylemle gerçekleşmelidir.

Başta Leninistler olmak üzere, 3 Temmuz mitingine sadece katılmak değil ama katılımı en yüksek seviyeye çıkarmak için semtlerde, okullarda, fabrika ve işyerlerinde; kısacası, akla gelebilecek her yerde açık bir propaganda ve ajitasyon yürütmek tüm devrimci güçlerin görevidir. Avukat kitlesinin eylemi karşısındaki tutumumuz ne sözlü destek ve hatta ne bizzat katılım ile sınırlandırılabilir.

Herkesi katmak, herkese katılması için çağrı yapmak, bunun için açık bir propaganda ve ajitasyon yürütmek günün en acil görevidir.

Devrimci öncü işçiler, eyleme katılmanın yanı sıra, işçi kitlelerini katmak, sendikaları katılmaya zorlamak, bunun için açık bir propaganda ve ajitasyon faaliyeti yürütmek tarihi görev ve sorumluluğuyla karşı karşıyalar. Açık propaganda ve ajitasyon yapmak faşizme meydan okumak demektir. Faşizme, her platformda, her alanda meydan okunmalıdır. “Faşizme karşı mücadeleyi yükseltelim” soyut çağrısını ete-kemiğe büründürmenin, kan ve can kazandırmanın yolu budur.

Söz hükümü yitiriyor; eylem zamanı.

“Demokrasi güçlerinin en geniş birliği” diye ortalıkta yana yakıla dolaşanlar: İşte size fırsat. Faşizme karşı tüm güçlerinizi sokağa dökün, avukatların mücadelesini faşizme karşı bir isyan, bir ayaklanma düzeyine çıkarmak için bütün enerjinizle çalışın. “En geniş demokrasi güçlerinin birliği”nin lafta değil ama gerçekte kurulduğunu görmüş olacaksınız.

Faşizmin saldırılarının arkası gelecekse, ayaklanmaya doğru yükselme potansiyelini taşıyan devrimci kitle eylemlerinin de arkası gelecek. 3 Temmuz mitingi gelip geçecek ve belki de ona güç katma çalışması için geç bile kalınmış olabilir. Ancak, faşizme karşı mücadele kesintiye uğramadan devam edecek ve tam da bu nedenle sözünü ettiğimiz devrimci çalışmayı yürütmek için hiç bir zaman geç olmayacak.

Ayaklanmaya hazırlanmanın yollarından biri budur.