< < Tarihin Bayramlarını Görmek İçin Bizimle Gelecek

Devrime “yalnız hazım zamanlarını, boş gecelerini değil, boydan boya ömrünü ver"en bir devrimciydi o. Hayatının her anını devrime vermek deyimi, onun için bir yaşam gerçekliğiydi. Her anı devrimi ya da kendini ileriye taşımak için değerlendirirdi. Yoksa 53 yıllık bir yaşama onca birikimi, deneyimi, değeri nasıl sığdırırdı?

Bir devrimciydi... Bilimsel sosyalizme dair neredeyse bütün külliyata hakim, her konuda her soruya, her soruna cevap getirecek bir marksist- leninist idi. Dünya devrim tarihini, dünya ülkelerinin yaşadıkları eylem ve ayaklanma deneyimlerini bir tarihçi kadar anlatabilirdi size.

Bir yazardı, üniversite yıllarından bu yana okuduğu, öğrendiği, deneyimlediği, düşündüğü her şeyi diğer insanlarla paylaşmak için yazardı. Teorik, ekonomik, güncel politik, dünya tarihi, yahut geleceğin devrimcilerini yetiştirmeye yönelik kadro yazıları yazardı. Devrimci Emek ve Mücadele Birliği Dergileri onun yazıları olmadan olmazdı.

İyi bir konuşmacı idi. Panellerde, konferanslarda, tv programlarında konuşmaya başladığında pür dikkat dinlerdi ortamdaki herkes.

İyi bir ajitatördü. Eylemlerde, sokakta, mitinglerde, işçi ziyaretlerinde yaptığı konuşmalarla yürekleri cesaret doldururdu.

Bir savaşçı idi. Faşist saldırılarla karşılaştığında, profesyonel tekmeleri ile kimseyi yaklaştırmazdı yanına.

Bir şairdi. “Benim işim şairlik, şiirim yaşasın isterim, , Benimle birlikte dövüşsün ve benden sonra da dolaşsın isterim sokakları” derdi. Her eylemde, her söyleşide sohbette şiir okuduğu kadar, kendisi de şiir yazardı. İlk yayınlanan kitapları da şiirleri olmuştu. O, hayranı olduğu, izinden gittiği komünist şair Nazım Hikmet’in “Nazım”ını ve yine Nazım’ın dizelerinde geçen “Akarsu”nun iyimserliğini almış ve Nazım Akarsu olarak, şiirleri ile de eylemleri, siperleri dolaşmaya başlamıştı.

Hepsinin yanında, hepsi ile beraber bir devrimci idi Vefa. Öğrencilik yıllarını devrim mücadelesi içinde geçirmiş, tutsak düştüğünde zindan savaşlarının en ön saflarında dövüşmüştü. Ölüm Orucu eylemlerinde, cezaevi işgallerinde yerini almış, 19 Aralık’ta da bir kolunu o savaş meydanında bırakmıştı.

O “Yüz kollu devrimci” idi. Aynı anda ve ard arda pek çok işi yapabilir, “önce insan” diyerek insan duygularının en derinine dokunmayı başarırdı. Çocukla çocuk olur, sokakta maç yapar, satranç ustası, karatede kara kuşak sahibidir. Sesi ise değme sanatçılarla yarışacak kadar gürdür.

Onu, tüm dünyayı kasıp kavuran pandemide, milyonların ölümüne neden olan Covid-19 virüsü nedeni ile kaybettik. Vefa yoldaş, virüse karşı 24 gün sürdürdüğü savaşımı 24 Ocak 2021 günü kaybetti...

“Nasıl bir zekâ meşalesi söndü, Nasıl bir yürek durdu!”

O’nu kaybetmek, bir yoldaşı, bir devrimciyi, bir arkadaşı, dostu, yazarı, şairi kaybetmek değildi sadece. O’nu kaybetmek, bir “insan”ı kaybetmekti. Bir gülüşü, bir yüreği...

Vefa Serdar yoldaş kendi sözleriyle, “Her yoldaş bakışında, Milyonların her ayaklanışında, Burjuva kalelerin birer birer yıkılışında Geri Dönecek!”

“Her bir insan tüm insanlık gibi, Ve tüm insanlık tek bir insan gibi ağız dolusu gülünce geri dönecek”

“Tarihin bayramlarını görmek için” bizimle gelecek!

Sibel Deniz