“Tertip Komitesi”: İnisiyatif Devrimci İşçilerde!

Daha önce de işaret ettiğimiz gibi bu 1 Mayıs ciddi bir ayrışmaya, burjuva uzlaşmacılığın, militan reformizmin teşhir olmasına, deyim uygunsa emek hareketinin bu safralardan kurtulmasına vesile oluyor. İyi de oluyor. Herkes ait olduğu yere!..

Bu satırların yazıldığı sırada devrimci güçlerle dinci faşizm arasındaki “Taksim savaşları” devam ediyordu. 1 Mayıs Taksim Tertip Komitesi’nin çağrısına uyan binlerce insan Taksim’e çıkmak için sabahın erken saatlerinden itibaren polisle göğüs göğüse mücadele yürütmekte. Barikatlar zorlanıyor, yüzlerce gösterici gözaltına alınmasına rağmen insanlar Taksim ısrarından vaz geçmiyor. Devrimci işçiler “Tertip Komitesi”ni ilan etmekle, kendilerini ayrı bir kutup olarak ortaya koydular ve bu başlı başına bir çekim etkisi yarattı. Bir odak oluşturdu.

Devrimci işçiler kendilerini bu şekilde bir odak olarak, bir siyasi irade olarak ortaya koymakla belki kendilerinin bile hesap etmediği bir etki alanı yaratmış oldular. Siyasal yaşam boşluk tanımaz. Militan reformizmin, burjuva kuyrukçularının dümeni Kadıköy’e kırdığı ortamda sadece genel çağrılarla yetinilmiş olsaydı, kesinlikle geniş kesimler nezdinde bu denli etki yaratılamazdı. Oysa bizzat “işin sahibi” olarak ortaya çıkan devrimci işçiler, “1 Mayıs’ın örgütleyici iradesi biziz, kutlamayı Taksim’de yapacağız” diyerek burjuva “muhalefet”in kuyruğundaki sendikal bürokrasiyi tamamen boşa düşürdü, onların işçiler adına konuşmaya hakkı olmadığını yüksek sesle dile getirdi. Ve tüm bunları bir söz olarak, söylem düzeyinde bir eleştiri olarak değil, bizzat pratik bir eleştiri olarak ortaya koydu.

Çok basit gibi görünen “1 Mayıs Taksim Tertip Komitesi” adımı ile devrimci işçiler açıkça burjuva uzlaşmacılığa ve faşist devlete bayrak açmış, “bu işin sahibi biziz” demiş oldular. Yani işi tartışmalarla, eleştirilerle vb. boğmak yerine, bizzat pratikte bağımsız bir irade olarak ortaya çıktılar. Bu, her tür teşhir ve tecrit çabasından yüz kat daha etkili bir adımdır. Pratik bir adımdır ve gücü karşı cephede derinden hisedilmiştir. Bundan ötürüdür ki faşist devlet derhal harekete geçmiş, “önleyici gözaltılar” ile kopup gelmekte olan bu çığa karşı önlem almaya çalışmıştır.

1 Mayıs’ın iki gün öncesinden başlayan ve aralıksız devam eden ev baskınlarıyla aralarında Mücade Birliği Platformu üyelerinin de bulunduğu devrimcileri, KATAŞ-Sen ve İnşaat-İş’ten “Tertip Komitesi” sözcülerini... toplamda yüzden fazla insanı gözaltına alarak tehlikeyi savuşturmaya çalıştı. Ama boşuna. Çünkü ok yaydan çıkmış durumda. Herkesi gözaltına alıp stadlara da doldursanız, Taksim’in çevresini sıra sıra barikatlarla da çevirseniz, binlerce polis, bekçi vb. ile etten duvarlar da örseniz... hatta kimseyi Taksim Meydanı’na da bırakmasanız, artık iş işten geçti. Devrimci işçiler, çok önemli bir sıçrama gerçekleştirdiler. Kendilerini bağımsız bir odak olarak ortaya koydukları anda, pek çok kesim tarafından takip edilir hale geldiler. Bu 1 Mayıs’ın en önemli olayı budur.

Gelelim buradan çıkarılması gereken bir diğer önemli sonuca... Çoğu zaman teorik söylemde dile getirilen görüşler, pratik politika alana yansıtılmıyor, yanıstılamıyor. Dönemin devrimci koşulları, pratik politik hatta yansıtılırken, çoğu zaman söylem düzeyinde kalınıyor. Oysa tüm o politik yönelimin özü, işçi sınıfının ve emekçilerin kendi bağımsız sınıf iradelerini pratik olarak ortaya koymaları, “pratikleştirmeleri” olmalıdır. Bir şeyleri tartışarak değil, somut pratik adımlar olarak gerçekleştirerek bir politik merkez yaratılabilir ve geniş emekçi kesimler için bir çekim merkezi oluşturulabilir.

Taksim Tertip Komitesi örneği akla gelebilecek pek çok pratik sahada hayata geçirilebilir ve geçirilmelidir. Küçük burjuva uzlaşmacıların, militan reformizmin “ikna edilmesi” gibi bir görevimiz yok. Onların pratikte muhatap alındığı her olay, onların kendi ellerimizle bir barikata çevrilmesinden başka bir şey olamaz. Doğrusu, bizzat devrimci işçilerin kendilerini siyasal özne ve irade olarak ortaya koymasıdır. Varsın uzlaşmacılar devrimci işçileri ikna etmeye çabalasın!

Yaşam devrimden yana, bizden yana. Devrim güçlerinin pratik sahada kendilerine güvenle atacakları her adım, muazzam etkiler yaratacaktır. Akışa ayak uyduramayan, aşılır. Devrimci akışa uygun her yönelim ise toplumsal yaşamda güçlü bir karşılık ve destek bulur. Taksim kapışmasının altını kalın çizgilerle çizen güncel gerçeklik, budur.