Son yıllarda en sık kullandığımız cümlelerden oldu, “nefret ediyorlar”... Kendinden olmayana, kendi olmadıklarına bir nefret başladı. Eğitime, eğitimliye, doğaya, müziğe, kültüre, bir arada olmaya... Bugün bu "nefret" genişliyor, yeni alanlara açılıyor. Göçmenden, hayvandan, farklı ırktan, farklı cinsiyetten herkese, her şeye karşı bir nefret...
Eski toplum bir devrimle yıkılmazsa, kendisiyle birlikte tüm toplumu çürütür, bunu çok defa tekrarladık. Ve bugün artık yaşadığımız çürüme, “vahşet” boyutlarına ulaştı.
Önce kadınlara saldırılar başladı. Tecavüze uğrayarak vahşice öldürülen kadınların haberleri doldurdu gündemimizi. Pencereden “düşen”, yolun ortasında tanımadığı kişilerce saldırıya uğrayan, dayak yiyen, öldürülen kadınların haberleri geldi ardından. Çocuklar evlerinin önünde, kendi sokaklarında kaybolmaya, öldürülmeye başlandı. İş cinayetine kurban giden ya da hakkını isteyen işçilerin işkenceye uğradığını, parçalara ayrıldığını gördük. İhmaller nedeniyle yaşanan iş cinayetlerinin haddi hesabı yok. Göçmenler ise her tür yoksulluğun, zamların, ekonomik ve sosyal krizin sorumlusu haline geldi ve her yerde hedef gösterilmeye, saldırılmaya, katledilmeye, yakılmaya, “Gitsinler” haykırışlarıyla nefretin somutlaşmış objesi oldular. Anadilde türkü söylemek ya da bugünlerde olduğu gibi “halay çekmek” dahi nefret konusu oldu ve beraberinde tutuklamaları getirdi.
Son haftaların gözardı edilemeyecek gündemi sokak hayvanları oldu. Ne büyük bir tehlike ile karşı karşıya olunduğu söylendi. Yaşanan köpek saldırıları, nedeni, nasılı gizlenerek boy boy fotoğraflar, videolar, ağıtlar, acılı çığlıklar eşliğinde verildi. Uzmanların önerileri, çözümleri es geçilerek, hayvanseverler “mama lobisi” olarak lanse edilerek katledilmelerinin önü açıldı. Bazı belediyelerin barınakları aniden boşalıverdi. Sokaklarında besledikleri hayvanların peşine düşen mahalleliler, toplu mezarlarla, çuvallara doldurulmuş parçalanmış hayvan bedenleriyle karşılaştılar... Bunların devamının artarak geleceğine kimsenin şüphesi yok.
Eskişehir’de yaşanan ırkçı nefret saldırısı ile konu yine gündeme geldi. Nazi sembolleri taşıyan siyahlara bürünmüş bir genç, canlı yayın eşliğinde, nefret söylemleri ile elinde bir bıçak katliama kalkıştı. Ukrayna’da Azovcu Nazilerin, Avrupa’da NeoNazilerin, ABD’de Ku Klux Klan devamcısı beyaz üstünlükçülerin “nefret” ve “katliam”ları ilk kez topraklarımızda boy göstermeye başladı. Kendilerini toplumda konumlandıracak yer bulamayan, çıkışsızlık içindeki gençler, karşı devrimin çeşitli kanallarında kendilerine yer edinmeye çalışıyor.
Çıkışsızlık, kendisine akacak kanal bulamıyor ve nefreti, çürümeyi derinleştiriyor. Gençliği bu geleceksizlikten, işsizlikten, umutsuzluktan kurtarmanın tek ve biricik yolu mücadeleye çağırmak, dünyanın devrimci dönüşüme katılmaya davet etmektir.
Sibel Deniz