< < Onun İşi Devrimdi...

 

Devrim, onu sevenlerin, onunla yaşamını değiştirebilenlerin, en derininde çiçekler açtırabilenlerin işidir.

Devrim, bir ömür boyunca ona bağlı olabilenlerin, ışığından şaşmayıp, yolundan sapmayanların, ısrarla, inatla, inançla yürüyenlerin işidir.

Devrim, ondan vazgeçmeyenlerin, ondan başka bir yaşamı kabul etmeyenlerin, yüreğindeki ateşi söndürmeyenlerin işidir.

Devrim, kof gürültülerin perdesine aldanmayıp, kopacak fırtına için sessizce hedefe doğru süzülenlerin, zafer düşünü gerçeğe çevirmek için ilerleyenlerin, yeri geldiğinde gık demeden düşmeyi göze alanların işidir.

Devrim, onun için yaşadığı gibi onun için ölenlerin işidir.

Devrim, Denizlerin, Seyitlerin, Sibellerin ve onları takip edebilme cüretini gösterebilenlerin işidir.

Devrim, Sinanların işidir...

Partimizin inatçı devrim işçisi, LGB’nin yiğit gerillası Sinan Ateş (Emre Bora) Yoldaş, işgalci ve ilhakçı faşist TC’ye karşı verilen Afrin savaşında, en ön cephelerde ölümsüzleşti.

Savaşa katılırken, en sade en yalın biçimde ifade etmişti duygularını. ‘Ben üzerime düşenleri Leninistçe yerine getireceğim’... Devrimi öğrendi her adımda daha fazla... Devrime inandı ve daha azı için değil, devrim için, sadece devrim için savaştı. Onun için bu saflardaydı. Denizlerden, Seyitlerden, Sibellerden aldığı bayrağı bize devretti...

Onun İşi Devrimdi...

Genç bir işçi olarak katıldı mücadeleye. Gittiği her işçi eylemine, arşınladığı emekçi mahallelerinin her sokağına, atölyelere, fabrikalara, okullara, elinde bildirilerle, afişlerle devrimi taşıdı. Her zaman sessizce devrimin bayrağını en önde yükseltenlerden oldu.

Ne zamanki yanı başında Kürt Halkının devrimi ezilmeye çalışıldı, duramadı yerinde, koştu Rojava’ya. Rojava’nın ‘Tirko’su oldu. Kobane savaşı esnasında Rojava’ya geçen ilk birliğimizin içindeydi. Elinin değdiği her dost elinde sevgiyi yaratırken sınırsız, Kanasından çıkan mermileriyle düşmana darbeler vururken acımasızdı.

 

Onun işi Devrimdi...

Daha bulunduğu cephelerin tozu toprağı üzerinden düşmeden tarihsel önemde bir görev için öne çıkması gerektiğinde tereddüt etmedi. Tüm yaşamında olduğu gibi sessiz ama derinden bir kavrayışla öne attı kendisini. Görev çetin şartlar keskindi. Ama O, Partisine ve yoldaşlarına yazdığı son mektubu teslim ederken, tıpkı ismini aldığı gerilla savaşının öncüsü gibi coşkulu bir Ateş’ti...

Afrin savaşı başladığında orda değildi. Kısa bir süreliğine başka bir alandaki yoldaşlarının yanına gitmişti. Hemen koştu yerine. Daha namluya sürülen ilk mermiler yerine varmamışken Sinan cephedeydi. Bir çok görevi yerine getirdi. Kah günlerce yürüdü düşman etrafında uygun bir pozisyon için, kah saatlerce kımıltısız, el tetikte bekledi. Hiç susmadı silahı, önü düşman arkası devrimdi... Sözüne sadık kaldı, ne yaptıysa ne ettiyse hepsi LENİNİSTCHEydi. O an geldi, emeğini verdiği, terini akıttığı devrime, hiç çekincesiz canını da verdi...

Sinan Yoldaş, tek cümleyle yeni sürecin, yeni şekillenişin öncüsüdür. Parti ve devrim işçiliğinin yanında sürecin gerektirdiği savaşçı kişiliğinde cisimleşmiş halidir. Leninist gerillanın cüret ve fedakarlığı onda somutlanmıştır. Yürünmesi gereken yol Sinan’ın ateşten yolu, kazanılması gereken şekilleniş onun yaşamı ile gösterdikleridir.

Partinin ‘tarihin akışına yön vereceğiz’ diyerek başlattığı yeni sürecin ilk kıvılcımı olmuştur Sinan Yoldaş. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, süreç bütün ölümsüzlerimizin düşlerini gerçeğe dönüştürene dek sürecektir.

Çünkü ne devrim inadımız ne de Sinanlarımız biter bizim!

SİNAN ATEŞ YOLDAŞ ÖLÜMSÜZDÜR!

YA DEVRİM YA ÖLÜM!

Abbas Gün