Halkların Birleşik Devrim Hareketi Milis Komutanlığı, 25 Nisan günü yazılı bir açıklama yaparak, Türkiye metropollerinde son bir hafta içerisinde gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirdi.
Gaziosmanpaşa’da TÜGVA Vakfı’na yönelik bombalı eylemi, İzmir’de polis otosuna yönelik bombalı eylemi, Diyarbakır/Sur’da polis görevlilerine el bombaları ile gerçekleştirilen eylemi örnek gösteren Milis Komutanlığı, faşizmin son büyük kanlı savaşı başlattığını vurguladı.
Açıklama şöyle:
“Bugün 17 Nisan’da Güney Kürdistan dağlarında ve hemen onunla eş zamanlı olarak ve hemen onun arkasından, bu mücadele kendini başarılı görürse, arkasından Türkiye işçi sınıfının, emekçilerinin, gençlerinin, kadınlarının Batı’da, metropollerde en küçük hak arayışının dahi tasfiye edildiği, son derece faşist bir diktatörlüğün tesisi için adımlar atacaktır.
Büyük bir savaş veriyoruz, büyük bir savaş. Şimdi herkes açıklama yapıyor. Demokrasi anlatıyor, nutuklar atıyorlar. Herkes bilsin! Faşizmle minnetle, temenniyle mücadele edilmez. Faşizm ancak mücadele edenler tarafından yenilgiye uğratılır. Ancak mücadele edenler tarafından, bunun bedelini ödeyenler tarafından yok edilir.
Şimdi, Türkiye Gençlik Vakfı’nı neden hedef aldık? Çok basit, çok basit. TÜGVA gençlik vakfı mıdır? TÜGVA kimdir? TÜGVA, her gün oğlu bir haberde anılan babası Recep Tayyip Erdoğan’ın her türlü yağma siyasetinin, her türlü rüşvet, zimmete para geçirme, uluslararası IŞİD petrollerine para transferleri için kurdukları paravan örgütlerdir. Kurdukları vakıflardır. Ve böylelikle kendi çocuklarına saray hayatları, kendi çocuklarına lüks otomobiller, kendi çocuklarına cennet hayatları yaşatmaktadırlar. Peki, bizim çocuklarımız? Peki bu halkın her gün üreten işçilerinin, emekçilerinin, Kürt halkının çocukları? Şimdi herkes gözümün içine baksın ve görsün!
Berkin Elvan’ı düşünsün! Ceylan Önkol’u düşünsün! Uğur Kaymaz’ı düşünsün!
Süleyman Soylu bu ülkede en büyük taşerondur. Kimin taşeronudur? Bütün dünya uyuşturucu trafiğinin Ortadoğu ve Türkiye coğrafyasındaki en büyük taşeronudur. Kendisi bu uyuşturucu ticaretinin taşeronu olmasının mükafatı olarak o bakanlıkta oturtulmaktadır. Her gün açıklamalar yapıyor. Yenileri ekleniyor: “Şuradan geldiler, buradan geldiler”, “10 kişi kaldılar, 30 kişi kaldılar”.
Süleyman Soylu devrimcilerin nereden geldiğini, kim olduğunu dahi bilmemektedir. Bu kadar da bilgi, bilim yoksunudur. Şimdi, yeniden açıklamalar yapacaklar, “dağdan gelen kadrolar” diyecekler. “Şu kadar insan, bu kadar insan” diye ifade edecekler. Oysa unutuyorlar, devrimciler bu ülkede bitmez. Biz bir yerden gelmedik. Biz bu coğrafyada 50 yıldır bu ülkenin topraklarında sömürüye ve sömürgeye karşı kentlerinde, dağlarında, metropollerinde mücadele ediyoruz.
Biz neredeyiz? Biz her gün fabrikada şalteri kaldıran işçileriz, her gün o saraylarınızı, holdinglerinizi, binalarınızı, plazalarınızı diken işçileriz. Her gün arabanıza benzin koyanlarız. Yerlerde tekmelediğiniz Soma işçisiyiz, yerlerde sürüklediğiniz Taybet analarız. Cezaevlerinin önünde, zindanların önünde evlatları için haykıran copladığınız analarız. Bizi uzakta aramayın. Biz her gün yanıbaşınızda sizinle, aldığınız nefes kadar size yakın olan devrimcileriz. Bu ülkenin geleceğiyiz.
Herkese son bir uyarı yapıyoruz. Faşizm yıkılmak üzere ve bu yıkılışı Halkların Birleşik Devrim Hareketi’nin ve onun dostları sayesinde gerçekleşecek. Herkes geleceğini böyle kurmalı, herkes planını buna göre yapmalı. Her kim ki, bugün sarayın güçlü oluşuna kanaat getirerek, ona yaslanarak bu halk zulüm ediyor, zindanlarda en büyük onurumuz devrimci tutsaklara zulüm ediyor, bilsin ki o ateş onun kapısının önüne düşecek, onun ocağına düşecek. Her kim ki fabrikada, atölyede, tarlada işçilere zulüm uyguluyor, sokağa atıyor, onları aşağılıyor, onları yerlerde tekmeliyor... Halkların Birleşik Devrim Hareketi’nin sesiyle tanışacak, iradesiyle tanışacak.
Savaş yeni bir boyuta başlamıştır. Bu işgal hareketine karşı, bu zulme karşı Türkiye emekçilerinin ve ezilen Kürt halkının birleşik mücadelesi, tek kurtuluş yolu, bu mücadelede faşizme anladığı dilden konuşmaktır.