Sibel Sürücü 19 Aralık 2000’de faşist devletin zindanlarda gerçekleştirdiği katliam sonrası zorla Kartal zindanına sevk edilmiş, burada başladığı süresiz açlık grevini, 30. gününden sonra Ölüm Orucu Eylemine çevirmişti. Kararlı, güçlü, devrimci kişiliği ile son ana kadar eylemini sürdürmüş, düşmana boğun eğmemişti.
Sibel Yoldaş, “kadın bir kere mücadele etmeye görsün, asla vazgeçmez”i yaşamıyla somutlaştırmıştı. Genç yaşlarda atıldığı devrimci mücadelede; sabırlı, naif-duygusal yapıya sahip olmasına rağmen hiç tereddüt etmeden en riskli görevlerde yer alıp düşmana diz çöktürmüş; doğaya, bilime olan merakı onun cezaevinde kıt kaynaklarda farklı icatlar yapmaya zorlamış; eyleminin son günlerine kadar şiir yazmaktan, öğrenmekten, öğrendiklerini yaşamına geçirmekten vazgeçmemiş yoldaşımız. O, biz Leninist kadınlara kendi gibi kocaman bir miras bıraktı. Yoldaşın komünist örgütçülüğü, militanlığı, disiplini ve dayanıklılığı, Leninist Partiye ve yoldaşlarına olan güveni şu sözlerinden anlaşılıyor. Mücadeleci kadınların nasıl bir sorumluluk yüklendiğini gösteriyor.
“Bu uzun, upuzun destana yüreğimden ve bilincimden kopan bir dize ekleyebilmek beni nasıl mutlu ediyor bilemezsiniz. Yaşamda kalmanın beni ben yapan; yüreğime ve bilincime güneşin çiçeklere verdiği gibi renk ve yaşama sevinci veren değerlerime bağlı kalmanın büyük onurunu yaşıyorum. Güneş, su ve toprak bir çiçeğin yaşaması için yeterlidir. Bir Leninist’in yaşaması için ise koşullar ne olursa olsun Leninizm’in o yaldızlı tarihine eklenebilecek bir satır bulabilmesi yeterlidir.”
28 Mart’ta Kartal zindanından zorla müdahale için hastaneye götürülürken yoldaşlarına “Biz dostu da düşmanı da biliyoruz. Sizsiz bir yaşamı asla kabul etmeyeceğim. Sizden asla vazgeçmeyeceğim” demişti yoldaşımız.
Yaşamının merkezine işçi sınıfının mücadelesini koymuş ve mücadelenin gerektirdiği her alanda yer almış. Genç bedenini ölüme yatıracak kadar fedakar, eylemini sonuna kadar sürdürebilecek çelikten iradeye sahipti O...
“Ben Ölüm Orucu savaşçısı olarak bu eyleme katılmış olmayı Leninist olmanın doğal bir gereği sayıyorum, yine de Ölüm Orucu savaşçısı olduğumda bundan büyük bir onur duydum ama bu onur, Leninist olmanın verdiği onurdan daha büyük değildir.”
Sibel Sürücü 22 Nisan 2001 günü Ölüm Orucu eyleminin 122. gününde ölümsüzleşti. Biz Leninist kadınlar yoldaşımızın bize bıraktığı bayrağı işçi sınıfının onurlu mücadelesinin gerektirdiği şekilde devrim yolunda yürüyerek taşıyacağız. Devraldığımız bayrak bize, komünist örgütçülüğü, militanlığı, dayanıklılığı, disiplini, çelikten iradeyi, burjuvaziye diz çöktürmeyi gerektiriyor. Aldığımız yol karanlık, uçsuz bucaksız sular değil, yolumuzu aydınlatan DENİZ FENERİMİZ var.
DENİZ FENERİ
Azgın dalgaların düşmanlığından çok,
Cahil kaptanların çaresiz korkuları
Ve en kritik anda
Yanlış dümen kırmaları tehdit etmiştir yolculukları.
Denize açılalı bu kaçıncı karaya oturmuş gemi,
Yanından geçip gittiğimiz…
Söyle bize deniz feneri parladığın yüz elli yıldan beri
Kimler seni izlemeyip de karada yürütmeye kalkar gemileri
Oysa bilgeliklerinle doludur
Bizim kaptanımızın seyir defteri.
Emekçi Kadınlar (EKA)