Zindanlardaki Saldırılar Devlet Politikası

Marmara Bölgesi Hapishaneleri İzleme Heyeti, Silivri 5 No’lu Cezaevi’nde tutukluların işkence ve intihara teşvik iddiaları ile ilgili İHD İstanbul Şubesi’nde bir açıklama yaptı. Açıklamaya, İHD, ÖHD, ÇHD, CİSST, TİHV temsilcileri ve birçok avukat katıldı.

İHD Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Silivri’de gerçeklerin üstünün örtülmek istendiğini söyleyerek, Ferhan Yılmaz’ın yoğun bakım görüntüleri basına düşmesine rağmen ölüm nedeninin “kalp durması” olarak ifade edildiğini, işkence iddialarını yalanladığını hatırlattı.

Yaşanan hak ihlallerini takip eden ve bu ihlallerin önlenmesi için çalışmalar yürüten heyetin, en son dün cezaevine gittiğini söyleyen Yoleri, “Mahpuslarla ve idare ile görüşme girişiminde bulunmuş ve kamuoyuna izlenimlerini açıklamıştır. Bu açıklamalarda; olayda adı geçen mahpuslardan bir çoğunun başka hapishanelere sevk edildikleri, görüşme yapılan mahpusların ise işkence ve intihara teşvik iddialarını doğruladığı görülmektedir” dedi.

İşkenceye uğrayan ve intihara zorlanan 10 tutuklunun 10 farklı cezaevine sevk edildiğini söyleyen Yoleri, saldırıya tanık olan tutsakların anlattıklarını aktararak Cezaevi yönetimi ile görüşemediklerini, bekledikleri halde görüşme randevusu da alamadıklarını söyledi.

Olaya ilişkin etkin soruşturma yürütülmesi, söz konusu olaya karışan infaz koruma memurlarının ve cezaevi yönetiminin soruşturma süresince açığa alınması, sorumluların tespit edilerek cezalandırılmalarının sağlanması, sürecin şeffaf yürütülmesi ve her aşamada kamuoyunun bilgilendirilmesi gerektiğini ifade eden Yoleri, “Hapishanelerin sivil izleme heyetlerinin inceleme ve denetimine açık hale getirilmesi için yetkililere açık çağrıda buluyor, heyetimizin olayın takipçisi olacağını duyuruyoruz” dedi.

Cezaevlerindeki gelişmeleri takip etmeye devam ettiklerini dile getiren Yoleri, “Uzun süredir hapishaneleri izliyoruz. Bunun merkezi bir politika olduğunu görüyoruz. Bilerek hak ihlalleri ve gerginlik artırılıyor. Bununla aslında topluma bir mesaj verilmek isteniyor. Örneğin bir tutuklunun işkence öncesi ailesine ses kaydı bırakmak istemesi ve ses kaydını kesme yönünde müdahale edilmemesi aslında bir yanıyla bu işkencenin dışarı tarafından görülmesinin istenmesinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Topluma bir tehdit mesajı da veriliyor. Bir yandan gerçekleri saklıyor bir yandan da gerçeklerin duyulmasını istiyor. Bununla insanlar korksun, sesini çıkarmasın ve tutuklanmayı göze almasın deniliyor” dedi.

CİSST’ten Ruken Altun, işkence ve kötü muamelenin bilinçli bir şekilde yapıldığını ifade etti; “Yaşanan işkence olayından sonra çok kısa sürede sevkinin yapılmış olması, bu işkence ve tecridin en büyük göstergesi. İşkence olayından sonra yaptığımız görüşmelerde tutuklular yanlarına jilet, ip ve cam kırıklarının bırakıldığını paylaştı. Aynı zamanda gardiyanların kendilerine, ‘Siz kendinizi öldürmezseniz, zaten biz sizi öldüreceğiz’ şeklinde ifadeler kullanmış. İzleme heyeti olarak aynı cezaevinde bulunan bir siyasi mahpusla da görüştük. Olayın tanıklığı dışında Silivri’nin genel durumunu değerlendirdi. Mahpus, fiziksel ve psikolojik işkenceye dikkat çekti ve bütün tutuklulara uygulandığını kaydetti. En ufak bir ses çıkarma, tavır göstermede, ‘infaz yakma’ ve ‘disiplin cezası’ ile cezalandırma ile mahpuslar tehdit ediliyor. Örneğin Kürtçe şarkı ile halay çekmeye disiplin cezası verildiğini öğrendik. İdare, bu tutuklulara, ‘Ankara havası, marş’ söyleyin diye dayatmada bulunmuş” dedi.

ÖHD Eşbaşkanı Esra Erin ise, etkin bir soruşturmanın söz konusu olmadığına işaret ederek işkenceye tanık olanların dinlenmemesi ve delillerin toplanmamasına rağmen tutukluların sevk edildiklerini vurgulayarak “6 kişi koğuştan darp edilerek çıkarılıyor. Sonrasında 2 kişi ayrı bir hücreye atılıyor. Bu iki kişi bileklerini kesiyor. Aynı zamanda işkence hem hücrelerde hem de koğuşta durmuyor, devam ediyor” dedi.

ÇHD’li avukat Meral Hanbayat, cezaevlerinde çok yoğun adaletsizliklerin yaşandığını ve bunların hat safhaya ulaştığına işaret etti. TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe de, “Cezaevlerindeki işkence bir devlet politikasıdır ve devam ediyor” dedi.