Bir Haziran Ayaklanması günü gecesiydi. Taksim Meydanı’nda bulunan herkes, Denizleri faşizmin zindanlarından kurtarmak için, Kızıldere'de Denizlerin yoldaşlarıyla birlikte ölümsüzleşen Mahirler üzerine bestelenen meşhur Kızıldere şarkısını söylüyordu. 71'de göndere çektikleri devrim bayrağı o gün halkın ellerindeydi.
Uzun yıllar sonra bile 71 devrimcilerinin göndere çektiği ve yoldaşlarına devrettikleri bu devrim bayrağı, Haziran günlerinde daha canlı dalgalanıyordu meydanlarda. Nasıl ölüme giderken gözleri arkada kalmadı ise, devrimci mücadelenin biricik yol olduğundan da asla yanılmadılar. Ne yaktıkları o ateş sönmüştü ne de göndere çekilen devrim bayrağı yere inmişti. Yıllardır faşist baskılar altında açlıkla, yoksullukla ezilen ve sindirilmeye çalışılan Türkiye ve Kürdistan halklarının yüreğinde bir cesaret ve umut timsaliydi hepsi.
Biz devrimci gençliğe de çok şey bıraktı Mahirlerin mücadelesi. En önemli miraslarından biri ise, Kızıldere’de yarattıkları siper yoldaşlığının en aşılmaz örneğidir.
Mahirler, Denizleri idam sehpasından kurtarabilmek için; yolun sonunda ölüm de olsa büyük bir cüretle kavgaya atılmayı devrimci bir sorumluluk olarak görmüşlerdir ve bu bilinçle siper yoldaşlığının mayasını yaratmışlardır. Cesareti, kavgada ısrar etmeyi ve devrimci duruşu, ölümüne yoldaşlaşmayı biz On’lardan öğrendik. On'lar bizim için yalnızca faşizme karşı direnmenin değil, devrim uğruna faşizmi yıkma kararlılığının simgeleridir.
Devrimci mücadelede geçici yenilgiler, gerilemeler, hatta fiziki yok oluşlar olabilir. Bunlar mücadelenin doğasında olan şeylerdir. Devrime giden düz bir yol yoktur çünkü. Bu yol sarptır. Bu yolda düşenler geride kalmazlar, unutulmazlar! İşte Mahirlerin yarattıkları siper yoldaşlığı ruhu, devrimci mirası aradan 50 yıl geçse de biz devrimci gençliğin bilincinde ve mücadelesinde hala yaşıyor.
Bugün Mahirlerin, Denizlerin, İboların; devrimci gençlik önderlerinin mücadelelerinin içi boşaltılmaya, Onların yarattığı devrimci değerler, devrimde ısrar ruhu ise yok edilmeye çalışılıyor. Tüm bunlara rağmen bizler, onların “devrimde ısrar etme” ruhunu canlı tutuyoruz.
Çünkü ancak bu devrimci ısrar ve iradeyi kuşanabilirsek biz gençliği, açlığa, yoksulluğa, geleceksizliğe, işsizliğe iten kapitalist sistemi yıkabiliriz. Tarihi kısa tarih olarak yaşadığımız, devrimin güncel olduğu bu süreçte gençliğin en büyük sorumluluğu; üniversitelerde, liselerde, sokaklarda, meydanlarda Mahirlerden aldığımız mücadele pratikleri, deneyimleriyle faşizme karşı özgürlük mücadelesini yürütmek. Kızıldere’de bugüne birleşik mücadele ruhuyla kazanacağımızdan hiç şüphemiz yok.
Mahir, Cihan, Ömer, Ertan, Sinan Kazım, Hüdai, Saffet, Sabahattin, Nihat, Ahmet... Sizin bize devrettiğiniz bayrağı yere değdirmeyeceğiz! Tüm ölümsüzleşenlerimize sözümüz devrim olacak!
Yaşasın Siper Yoldaşlığı!