Devrimci tutsakların zindanlarda devlet tarafından “rehin” olarak tutulduğunu defalarca dile getirdik.
En son editör yazımızda da, burjuvazinin her kesiminin tutsakları rehin gözüyle gördüğünü, her fırsatta katliamlardan çekinmediğini yazmıştık. Doğrudan katledemediklerini de hastalıklarla, ihmallerle, “intihar”larla yavaş yavaş öldürmeyi görev biliyor. Daha bir hafta önce Garibe Gezer’in zindanda şüpheli ölümünün ardından, bugün hasta olan iki tutsağın ard arda ölümünü haber aldık.
Şakran T Tipi Cezaevi'nde olan ağır hasta Abdülrezzak Şuyur ve Diyarbakır 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde olan Halil Güneş yaşamını yitirdi.
56 yaşındaki Abdürrezzak Şuyur 93 yılından beri müebbet hapis yatıyordu. 3 ay önce akciğer kanseri teşhisi konulan Şuyur, aynı zamanda astım hastası idi. Kardeşi, 1 ay önce tedavisine dışarıda devam edilmesi için dilekçe verse de bir yanıt alamadıklarını, son 1 aydır da hiç haber alamadıklarını anlatıyor. Ameliyat olup olmadığını ya da ölüm sebebini bilmediklerini söylüyor.
En son 2 hafta önce oğluyla görüşen Şuyur'dan o günden itibaren haber alınamadı. 2 haftadır telefon görüşlerine çıkmayan Şuyur'u görmek için bugün (15 Aralık) abisi Muhsin Şuyur cezaevine gitse de Cezaevi yönetimi hiç bir gerekçe sunmadan kendisiyle görüştürülmeyeceğini söyledi. Cezaevinden ayrılmasından 1 saat sonra ailesini arayan cezaevi yönetimi, Şuyur'un yaşamını yitirdiğini söyledi... Şuyur'un cezaevinden çıkmasına 14 ay kalmıştı. Şuyur’un cenazesi Siirt'in Eruh ilçesinde toprağa verilecek.
İHD’nin hasta tutsaklar listesinde olan ve tüm çağrılara rağmen tahliye edilmeyen Halil Güneş de 1993 yılından bu yana tutsak ve ağırlaştırılmış müebbet hapis...
Uzun zamandır akciğer ve kemik kanseri hastalığıyla mücadele eden Güneş, tutuklandığından bu yana 15 farklı cezaevine sevk edildi, gözaltında ağır işkenceler gördü, kaburgalarında oluşan kırıklar kalp ve akciğerini baskı altına aldı, cezaevlerindeki kötü sağlık koşulları, beslenme ve barınma koşullarıyla rahatsızlıkları zamanla daha da arttı.
Halil Güneş’e 2007'de akciğer ve kemik kanseri teşhisi konmuş, 2 defa ameliyat olmuş, ardından ağır derecede KOAH ve Uyku Apnesi teşhisi konulmuştu. Doktorları ömür boyu solunum cihazıyla uyuması ve gündüzleri de oksijen maskesi takması gerektiğini söylemişti. Kullanmak zorunda kaldığı yüksek dozdaki ağrı kesiciler nedeniyle ağır stres bozukluğu, epilepsi, her iki gözde Glokom hastalığı, boyunda fıtıklar ve böbreklerinde taşlar oluşmuştu.
Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin "cezaevinde kalamaz" raporuna rağmen Adli Tıp Kurumu (ATK) Güneş'in tek başına hayatını idame edebileceği ve hapiste kalabileceğine karar verdi....
Güneş’in kız kardeşi, pandemi bahanesiyle 6 aydır kontrollerine götürülmediğini söylerken, “Abime ölüm dayatılıyor. İnsanlık onuruna ve siyasi kimliğine yönelik bu saldırıları abimin kabul etmesi mümkün değildir. Koşulları bir an önce düzeltilmediği sürece abim ölüm orucuna başlayacağını söylemektedir ki, abimin sağlığı buna uygun değildir” demişti.