HBDH Yürütme Kurulu, 26 Eylül günü bir açıklama yaparak “‘96 Amed, ‘99 Ulucanlar Zindan Katliamlarını Unutmadık! Bedel Ödedik, Bedel Ödeteceğiz!” dedi. Açıklama şöyle:

 

Faşizme karşı mücadelenin direniş kalesi, devrimci iradenin, insanlık onurunun sembolü olan zindanlar, Türkiye ve Kürdistan devrim mücadelemiz bakımından önemli tarihi roller oynamıştır. Devrimciliği, örgütlülüğü, politik duruşu tasfiye etme saldırılarının hep menzilinde duran hapishaneler, devrimci tutsakların örgütlü ve savaşçı duruşuyla, mücadele okuluna, kavga alanına çevrilmiştir. Türkiye ve Kürdistan halklarının nice evladı, işkenceye karşı direnişten, açlık grevi, ölüm orucu direnişlerine, barikat savaşlarından, çeşitli türde politik eylemlere kadar bir dizi mevzide yer almış, bu uğurda gazi olmuş, şehit düşmüştür. Halklarımıza onurlu bir tarihi miras bırakan devrimci, politik tutsaklar, dava insanı olmanın en güzel erdemini temsil etmeyi başarmışlardır.

Bu yönüyle, 26 Eylül 1999, Türkiye Kürdistan birleşik devrimimizin kanla yazılan tarihinin önemli bir günüdür. Ankara Ulucanlar Hapishanesinde faşist devletin, polisi, gardiyanı, özel hareket timleri tarafından katledilen, 10 devrimci tutsağı unutmadık, unutturmayacağız. Yoldaşlarımızı, havalandırmalarına köpük sıkılarak, mutfaklarına gaz bombası atılarak, silahlarla tarayarak katleden, öldüremediklerini de kalaslarla, tekmelerle, dipçiklerle döverek şehit eden faşist devletin kolluk güçlerinden ve o dönemin yetkililerinden hesap soracağız, en ağır bedeli onlara ödetirken bir kez olsun duraksamayacağız. Ulucanlar, 19 Aralık ve bazı zindan katliamları sırasında Ceza ve Tevkif evleri Genel Müdürü olan, AKP iktidarı döneminde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna getirilen, Devlet özel madalyasıyla ödüllendirilen Ali Suat Ertosun gibi azılı faşistler ve onların siyasi ekonomik çıkarlarını temsil eden burjuva Türk devleti, halklarımızın öfkesinin ve adalet isteğinin muhatabı olacak, devrimci eylemin gücüyle mutlaka ama mutlaka tasfiye edilecektir.

Yine 24 Eylül 96 yılında tarihe Amed zindanı katliamı diye geçen ve bu katliamda yaşamının yitiren 10 yoldaşımızı da şehadet yıldönümleri dolayısıyla saygıyla anıyoruz. Faşizme karşı ortaya koydukları direnişlerini mücadelenin her alanında yaşatacağımızın sözünü bir kez daha veriyoruz. Cop, demir, çivili sopalar ve kalaslarla uğradıkları saldırıda ağır işkencelerle katledilen yoldaşlarımızın bedenlerine uzanan elleri, faşist diktatörlüğün, AKP ve MHP iktidarının, faşist Erdoğan ve Bahçeli’nin elleri olarak biliriz. Bu kan ve sömürü düzenin sahiplerini yok edecek, kapitalist sistemi paramparça edecek bir yıkıcı kuvveti örgütlemeyi en temel varlık nedenimiz olarak görüyoruz. Halklarımızın ve onurlu evlatlarının yaşadığı zulümlerin hesabını sormayı biricik vazifemiz sayıyoruz.

Bugün hasta tutsakların tedavi edilmemesi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ve devrim, sosyalizm davasında tutsak düşenlerin üzerinde uygulanan tecrit, baskı ve işkence politikalarının uygulayıcısı olan faşist devlete karşı toplumun her kesiminin güçlü bir mücadele vermesi, sokak hareketini büyütmesi oldukça önemlidir. Faşizme ve sömürgeciliğe karşı en temel direniş cephelerinden biri olan zindanlar, farklı direniş cepheleri tarafından eylemli bir duruşla, yoldaşlık bilinciyle desteklenmelidir. Faşist devletin bu politikalarını uygulayan tüm kurum ve kuruluşları ve de şahısları ise, milis ve gerilla güçlerimizin hedefi olmaya devam edecektir, zindan direnişlerinde yaralanan, şehit düşen politik devrimci tutsakların kanları yerde kalmayacaktır, failleri mutlaka cezalandırılacaktır.

Amed ve Ulucanlar zindan direnişlerinde ölümsüzleşenlerimizin önünde saygıyla eğiliyor, anılarına bağlı kalma, Türkiye ve Kürdistan birleşik devrimimizi zaferle taçlandırma sözünü veriyoruz. Faşizmi Yıkacağız, Özgürlüğü Kazanacağız, İleri, daha ileri!