TKEP/L Leninist Gerilla Birlikleri Savaşçısı Raperin Sinan'ın, 6 Mayıs günü Nuce Ciwan Ajansı ile yaptığı röportajı paylaşıyoruz. Raperin Sinan konuşmasına devrim şehitlerini anarak ve mücadelelerin zafere ulaştırılacağı sözünü bir kez daha yineleyerek başlıyor.

 

Mayıs ayı Devrim Şehitleri ayı olarak partiniz için nasıl bir anlama sahip?

Türkiye ve Kürdistan’da devrim yolunda tarih yazan tüm savaşçı yürekleri selamlıyor ve saygıyla anıyoruz. Mayıs ayı kahramanlıklar ayıdır. Mayıs ayı devrimin, kararlılığın, cesaretin ayıdır. Emeğin sermayeye karşı kavga ayıdır. Mayıs ayı zaferi düşleyip yola düşenlerin ayıdır.

Mayıs ayında devrimci mücadele içerisinde ölümsüzleşen Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alparslan Özdoğan, Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan, Hüseyin İnan, Haki Karer, Dörtler, Leyla Kasım, Ulaş Bayraktaroğlu, Armenak Bakırciyan, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakka’ya ve adını sayamadığımız diğer komünist devrimcilerin mücadeleleri şahsında tüm baskı yok etme ve katliamlara karşı kendilerini dünyayı temellerinden sarsacak davaya adayanları, yükseklere kızıl bayrak çekenleri, idam sehpalarında kavga şiarlarını haykıranları, gerçeği nakış nakış örenleri tarih unutmayacaktır. Yolumuz devrim yolunda ölümsüzleşenlerin yoludur. Kızıl bayrağı teslim aldığımız her yoldaşımızın zafer düşünü gerçek kılmak için yürüyüşümüz devam ediyor.

TKEP/Leninist olarak ölümsüzlerimizi 4-10 Mayıs tarihleri arasında anıyoruz. Partimizin THKO’dan TKEP/Leninist'e uzanan devrim mücadelesi yolunu açan Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan yoldaşlarımızın 6 Mayıs 1972 tarihinde ölümsüzleşmeleri bizler için ayrı bir önem taşıyor. Bu önem Denizlerin partisi TKEP/Leninist olarak onların mücadelelerini ileri taşıma cüretimizde barındırıyoruz. Bizler için yaktıkları kıvılcımın korlaşması ve son süreçte ise birleşik devrimin pratiği ile alev alev yanmasından geliyor. Denizlerin düşlediği Türk ve Kürt halklarının birleşik mücadelesini Leninist Parti’nin de çabaları ile tarihe yön veren bir düzlemde duruyor. THKO’dan aldığımız bu miras ile TKEP/LENİNİST birleşik mücadeleyi bedeller ödeyerek, canla ve kanla tarihi yazmaya devam ediyor. Onlar partinin ilk sözleri oldular. Partinin onlara son sözleri ise zafer olacak!

 

THKO’dan TKEP/Leninist'e uzanan bu yolda Denizlerin mirasının pratik olarak taşıdığı yeri ve bugünlere geliş sürecini nasıl yorumluyorsunuz?

Denizler tarafından kurulan THKO Marksizme-Leninizme dayanan devrimci, savaşçı bir örgüttür. Onun uzlaşmaz devrimci yapısı ve devrimci dinamizmi, taşıdığı devrimci değerler; bugün kendi yapısında TKEP/L gibi doğrudan komünist programa sahip bir örgütü çıkarabilmiştir. TKEP/L, THKO’nun tüm devrimci değerlerini aldı ve bu değerleri işçi sınıfının mücadelesinin temeline oturttu. Bugüne gelmeden önce, THKO dönemini değerlendirmek gerekmektedir. Tarihin evrimi hiç de edilgen bir çizgide ilerlemez. Kapitalist toplumun çelişmeli evrimi sıçramalar içerir. Türkiye’de ve Kuzey Kürdistan’da tekelciliğin ekonomik ve politik alanda egemen duruma gelmesiyle, politik koşullarda, olaylarda ve kitlelerin durumunda sıçramalı bir gelişim oluştu.

Devrimci hareketin ortaya çıkması toplumdaki sıçramalı durumu hem açığa çıkarmış hem de sistemin krizini derinleştirmiştir. Denizlerin önderliğindeki devrimci hareket, süreci hızlandırmıştır. Süreci bu denli kısa sürede hızlandıran etken, başvurulan devrimci mücadele yöntemidir. Denizler Türkiye ve Kuzey Kurdistan’da yeşermeye başlayan sınıf savaşımının düzlemine boyut katarak emekçi halkların ellerine silah veren bir yol çizdiler. Böyle bir politik süreç içerisinde 71 silahlı kopuşunu gerçekleştiren THKO mücadele tarihimizin öncü rolünü üstlenmiş oldu.

THKO; Türkiye’de, Kuzey Kurdistan’da ve hatta Filistin’de halkların birleşik devrim mücadelesiyle, enternasyonal anlayışıyla ve siper yoldaşlığıyla kendilerinden sonrasına pratiklerini miras bıraktılar. Dün Filistin’de silahlanan THKO, bugün Rojava’da TKEP/L olarak savaşmaya devam ediyor. Denizlerin Filistin’de başlayan enternasyonal mücadelesi, Türkiye ve Kürdistan coğrafyalarına taşındı. Filistin’de gerilla eğitimini alıp kendi topraklarına devrimi taşımaya dönen yoldaşlarımız, Türkiye ve Kuzey Kurdistan halklarının birleşik mücadelesini örgütlemek ve savaşımlarını büyütmek için Nurhak dağlarına çıktılar. Devrim tarihimizin ilk birleşik mücadele pratiği, 71 silahlı kopuşu ile başlayıp bugün HBDH’ın ellerinde yükseliyor. Halkların Birleşik Devrim Hareketi pratik temellerini Denizlerin, Mahirlerin siper yoldaşlığından; İbrahimlerin, Mazlumların direnişçi ruhundan almaktadır. Ve biz inanıyoruz ki onların gösterdikleri yolda hızla ilerleyen Halkların Birleşik Devrim Hareketi ile birlikte bir çizgi haline dönüşen bu mücadele mutlaka bu yoldan, nihai hedefine varacaktır.

 

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın mücadelesini nasıl anlamak gerekir?

Bugüne kadar Denizleri birçok kişi anlattı. Herkes için Denizler başka anlamlar taşıdı. Bunun esas sebebi ise Türkiye ve Kürdistan halklarının bağrından gelmeleriydi. İşçi-emekçi sınıfının, kadınların, öğrencilerin Denizleri oldular. Kimi elindeki silahıyla, boynundaki kefiyesiyle Filistin’deki gerilla Deniz oldu. Kimi mahkeme salonuna dik duruşu ile giren ve hakimin sorusuna devrimciyim diyen Deniz oldu. Kimi kampüs banklarında muzipce şakalar yapan, üniversite mücadelesini sokağa taşıyan Deniz oldu. Kimi kitlelere gür sesiyle şiirler okuyan Deniz oldu. Gerçek anlamda Denizler, Yusuflar, Hüseyinler, Mahirler, Mazlumlar, İbrahimler kimdi? Onlar zamanla Sibeller, Sinanlar, Kenanlar, Ulaşlar, Arinler, Bayram Aliler’ e dönüştüler. Devrim mücadelesinde yol açanlardı, o yolda yürümeye devam edenlerdi. Onlar, şairin de deyişiyle “En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak” en önce ipi göğüsleyenlerdi.

Bir başka taraftan tekelci sermaye ve onun devletine karşı mücadele ettiği için yoldaşlarımız olan Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan ile birlikte burjuvazi tarafından idam edilen Deniz Gezmiş, bugün yine aynı güçler tarafından, kitlelere devrimci kişiliklerinden soyutlanarak örgütsüz olarak hareket eden, romantik, gençlik hevesiyle bir şeylere kalkışan maceracı kişilikler olarak göstermeye çalışıyor. Tekelci güçler ve düzen temsilcileri, bu yöntemle Denizlerin kitleler üzerindeki devrimcileştirici etkilerini kırmaya çalışıyor. Ve bu kara propagandaya farkında olarak ya da olmayarak çanak tutan bir takım azınlıklarda yok değil. Bu bakış açısı karşı devrim çalışmasından başka bir şey değildir. Ama biliyoruz ki, burjuvazinin tüm bu çabalarına rağmen, yoldaşların devrimci etkisini azaltmak bir yana, her geçen gün daha da arttığı ve güçlendiği bir süreçten geçmekteyiz. Onları ne kitlelerin hafızasından, ne devrim savaşçıların yüreklerinden, ne de iz bıraktıkları devrim tarihinden koparabilir.

Denizleri doğru anlatmak onları doğru anlamaktan geçmektedir. Denizleri doğru anlayanlar onların açtıkları yoldan yürüyenler, devrim düşlerini gerçek kılmak için savaşanlardır.

 

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Bizler, idam sehpalarını tekmeleyip son anında bile “Yaşasın Türk Ve Kürt Halklarının Birlikte Mücadelesi” diyen Denizler, zindanlarda ve işkencelerde düşmana teslim olmayan Dörtler, Kaypakkayalar, siper yoldaşlarını düşmanın elinden alabilmek için Kızıldere’de savaşan Mahirler olmaktan vazgeçmeyeceğiz. Onların adlarını ve devrimci mücadelelerini yaşatmaya devam edeceğiz. Tek bir an savaşmaktan bir adım geri atmayacağız. Faşizme karşı yürüttüğümüz bu amansız savaşımda, zaferi mutlaka gerçek kılacağız. Türk ve Kürt halklarının birleşik mücadelesini Halkların Birleşik Devrim Hareketi’nin elleriyle büyütmeye devam edeceğiz. El bombası mesafesindeki zaferimize ulaşmamız an meselesidir. Bu el bombasının pimi çoktan çekildi. Düşmanın son çırpınışlarına şahit oluyoruz. Artık hiçbir güç zafere susamışlara engel olamaz…