O milyonların milyonda biridir.

O bir sıra neferidir...

O, ne önde

ne arkada

sırada

sıramızdaydı...

 

Ve yanındakinin kanlı başı onun omzuna eğilince

ona sıra gelince

sayısını saydı...

 

Söz istemez

Yaşlı göz istemez.

Çelenk melenk lazım değil..

Susun.

Sıra neferi uyusun...

Nazım Hikmet RAN

 

Üç genç, üç yoldaş, üç öncü işçi, devrimin üç sıra neferi, üç TKEP’li… İbrahim Ethem Coşkun, Seyit Konuk, Necati Vardar… 13 Mart 1982 gecesi, İzmir Buca Hapishanesi’nde idam edildiler. Tek bir an bile tereddüt etmediler idam sehpasına yürürken, geri dönüp arkalarına bakmadılar. Hep aynı kararlılık ve inançla, tereddütsüzce sürdürdüler yaşamlarını.

İbrahim Ethem Coşkun, 1959 yılında Antep’in İslahiye ilçesinde doğdu. İdam edildiğinde 23 yaşındaydı. Necati Vardar, 1960 yılında İzmir’in Urla ilçesinde doğdu. 22 yaşındaydı cellat urganı geçirdiğinde boynuna. Seyit Konuk, 1958 yılında Tokat’ta doğdu. 82’nin şafağında, 24 yaşında, bayrağı yoldaşlarına teslim etti.

Bu üç genç, komünist öncü işçinin yolları, İzmir’de, sınıf savaşımının yükselen dalgaları üzerinde kesişti. Seyit genç yaşta THKO/MB’ye katılmış, Tariş Üzüm İşletmesi’nde işe girmiş, sendikal mücadele yürütmüş, Tariş Ayaklanması’nda en ön safta yer almıştı. Necati BMC fabrikasında çalışıyordu. Genç Emekçiler Birliği’nin örgütleyicilerindendi. Hem sendikal mücadele, hem gençlik çalışması yürütüyordu. İbrahim ise önce tekstil iş kolunda sonra metal iş kolunda çalıştı. İki iş kolunun da örgütlenmesi yolunda büyük çaba harcadı. Onlar hiçbir zaman yolu gösterip uzaklaşan olmadılar. Her zaman gösterdikleri yolda yürüdüler. Her eylemde en önde oldular, savaşan oldular.

Faşizm, onları 1 Mayıs’ta, işçilerin birlik, dayanışma ve mücadele gününde idam cezasına mahkum etmek istedi. Ancak onlar, faşizmin mahkemelerine gereken cevabı verdiler. Salonu “Bugün 1 Mayıs, işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günüdür. Bu şanlı günde yargılanmayı reddediyor, sizleri 1 Mayıs’ta ölümsüzleşenler için bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyoruz” haykırışıyla doldurdular.

İdam günü gelip çattığında sehpaya ilk çıkan Seyit oldu ve haykırdı: “Beni asmakla bir yere varmazsınız!” Üç komünist işçinin son sözleri “Savaşsız sömürüsüz bir dünya için savaştık. Onun için ölüyoruz. Biz bu davaya baş koyduk. Başımız devrime, halkımıza, partimize feda olsun. Kahrolsun faşizm, yaşasın Kürt ve Türk halklarının mücadele birliği. İdamlar bizi yıldıramaz. Hoşçakalın. Elveda yoldaşlar…” oldu.

Onlar onurla ve inançla taşıdıkları kızıl bayrağı bize devrettiler. Bugün bize düşen görev onlardan aldığımız bu bayrağı aynı onur ve inançla taşımak, onların uğruna ölüme gittikleri mücadeleyi sürdürmek ve zaferle taçlandırmak olacaktır.