İstanbul Başakşehir’de 20 Ocak günü kaçırılan elektrik işçisi Gökhan Güneş, 5 gün alıkonulmasının ardından bu sabah 06.00 sıralarında aile evine döndü.
Sabah erken saatlerde gözleri bağlı olarak Bahçeşehir’de bırakılan Gökhan Güneş, kendi imkanları ile evine dönmüştü.
Gökhan için günlerdir yoğun kampanya yürüten, eylemler yapan yoldaşları ve siper yoldaşları, “Mücadele ettiğimiz için bırakıldı” dediler.
Önce avukatları Gökhan için Çağlayan adliyesi önünde bir basın açıklaması yaptı. 138 saat sonra gözleri kapalı bir şekilde bırakılan Gökhan için Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) avukatları, “Siz kaçırdınız, biz aldık” pankartı açtı. ÇHD İstanbul Şube Başkanı Gökmen Yeşil, "Yoldaşlarımızın kaçırılmasına, kaybedilmesine, faşizmin bu ülke topraklarında hakimiyet kurmasına izin vermeyeceğiz. Onlar kendi karanlıklarında hapsolmaya devam edecekler. Bu ülkenin aydınlığı bizleriz ve mücadelemiz zafere ulaşana dek karşılarındayız” dedi.
Halası Zübeyde Güneş, "Arkadaşları, avukatlarımız, yoldaşları olmasaydı onu bırakmazlardı. Mücadele ettik ve Gökhan’ı aldık" diye belirtti.
ÖHD İstanbul Şubesi Eşbaşkanı Avukat Eylem Kayaoğlu da "Zaman aşımı ve cezasızlık politikaları ile ödüllendirilenler son birkaç senede açıkça iktidar ve ortakları tarafından korunan JİTEM artıklarının bugün yeniden hortlaması tesadüf değildir. Darbe girişiminden bu yana baskıcı rejim muhaliflere gözdağı vermekte 1990’lı yılları aratmamaktadır” dedi.
Saat 15.00’te de İHD İstanbul Şubesi’nde yapılan bir basın toplantısı ile Gökhan basına ve sevenlerine yaşadıklarını anlattı. Pek çok kurumun katılarak destek verdiği açıklamada Gökhan Güneş önce kaçırıldığı süre içinde bulunması için mücadele eden ve ailesine destek veren herkese teşekkür etti, sonra kaçırılmasına ilişkin detayları anlattı. “20 Ocak tarihinde işe gitmek için evden çıktım. Saat 12.00 sularında otobüsten indim. Otobüste indiğim yerde 4 kişinin beklediğini gördüm. Yolda yürürken bir kişi ‘pardon bakar mısın’ diye seslendi bana. Arkamı dönüp ona baktığımda bir anda 4 kişi etrafımı sardılar. Hepsi birden üzerime çullandılar. Ben direnince beni kaçıranların yanına 3 kişi daha geldi. Yolun kenarında bekletilen araca doğru götürüldüm. Ben araca binmemekte direnince elektroşok aletiyle elektrik verdiler. Elektrik verilince ben kendimden geçtim. Kendime gelince gözlerim kapalı bir şekilde bir aracın içinde olduğumu anladım. Yaklaşık yarım saat araçta gittikten sonra araç durdu ve başka bir araca alındım. Araç içinde iki kişi koluma girmiş kafamı aşağı eğmiş bir çuval geçirmişti. İkinci araçta bir saat gittikten sonra beni bir yere götürdüler. Götürüldüğüm yerin neresi olduğuna dair bir fikrim yok gözlerim kapalı olduğu için nereye götürüldüğümü göremedim.”
“Götürüldüğüm yerde elbiselerim çıkarıldıktan sonra sistematik işkenceye maruz kaldım. Elektrik verme, kaba dayak, ara ara soğuk suyla ıslatarak şiddet uygulama genelde bu uygulamalar gerek çıplak olarak bazen üzerinizde sadece iç çamaşırı olacak şekilde uygulandı. Bazı anlarda mezar dedikleri bir bölüme götürdüler. Burada sadece ayakta durabiliyordum. Ellerimi kıpırdatamıyordum. Gözlerim bağlı şekilde saatlerce bekletildim. Orada kaldığım süre içinde sürekli tehdit edildim ve ajanlık dayatmasına maruz kaldım. Tehdit ve ajanlık dayatmasının yanı sıra tecavüzle tehdit edildim” diyen Güneş, bu süre boyunca ajanlık dayatmasına maruz kaldığını anlattı.
“Sürekli ‘bizimle çalışmalısın, bizimle çalışır mısın? İşbirliği içerisinde ol’ şeklinde teklifte bulunuyorlar. Daha sonra birkaç kez ‘bizim kim olduğumuzu biliyor musun?’ gibi sorular sordular. Ben de onlara ‘muhtemelen istihbaratçısınız’ dedim, ama bana cevap vermediler. Bazen konuştuklarında ise ‘biz görünmeyenleriz’ şeklinde söylemleri oldu” dedi.
Götürüldüğü yerin özel bir işkence merkezi olduğunu söyleyen Güneş, “Götürüldüğüm yer bölmeli bir yerdi. Orada başkalarına da işkence yapıldığını düşünüyorum. Beni hücreye koyduklarında gözlerimi açıyordum. Cezaevlerindeki süngerli odaya benzer bir yerdi. Tavanda hücrenin belli yerleri kafes şeklinde örülmüştü. Tepede sürekli yanan projektörler vardı. Onları yakınca bir süre gözlerim kör oluyormuş gibi oluyordu. Işıkları söndürünce her taraf tamamen karanlık oluyordu ve hiçbir şey göremiyordum. Beni kaçıranların yüzlerini göremedim dolayısı ile eşkallerini tarif edemem” diyor.
Serbest bırakılacağı günü “Sabah saatlerinde 4 kişiyle birlikte gözlerim kapalı bir şekilde arabaya bindirildim. Arabaya bindirilmeden önce bana kendime ait olmayan başka kıyafetler getirdiler. Elbiseleri giymeden önce boyun ve koltukaltı kısımlarımı temizlediler.
Daha sonra üzerimi giydirdikten sonra parfüm sıktılar. Araca bindirilip bir yere gelince beni araçtan indirdiler. İçlerinde şef diye seslendikleri biri ‘hiçbir şeyini almadım, sadece sim kartını alıyorum bilgin olsun’ dedi. Bende ne için olduğunu sordum. Cevap vermedi. ‘Git ister aynı hattı çıkar, ister değiştir’ dedi bana. Kafama geçirilen çuvalı çıkardılar ve bana bu taraftan düz git önün açık ve arkana sakın bakma. Ben biraz gittikten sonra gözümü açtım. Pamukla belli miktarda, gözümü kapatıp daha sonra da bantladıklarını fark ettim. Daha sonra çevrede bulunan bir işyerinin güvenlik görevlisinden taksi çağırmasını rica ettim ve gelen taksiyle evime gittim” diyerek anlattı.
Yapılan saldırıların nedeninin taşıdığı sosyalist kimlik olduğunu söylüyor Gökhan, “Sosyalist kimlikli kişilere daha önce bu saldırılar çok kez gerçekleşti. Bu 90’ların bir politikası olarak ortaya çıktı. Bugün uygulanıyor muhtemelen bu akıl, bu uygulamaları bundan sonraki günlerde de uygulamaya devam edecek. Fakat bu mücadele bireysel mücadelenin dışında toplumsal bir mücadeledir. Ezilenlerin sesini haykırmak isteyenler, ezilenlerle dayanışmak isteyenler, ezilenlerin sorunlarına ezilenlerin sıkıntılarına bir çığlık olmak isteyenleri susturmaya çalışanlar bunu başaramayacaklarını kendileri çok iyi biliyorlar” diyor.
Anne Nefize Güneş, oğlunu bulmak için verdiği mücadelede yanında olan herkese teşekkür etti ve “Umarım kayıp olan herkes bir an önce bulunur” dedi.
Ezilenlerin Hukuk Bürosundan Avukat Sezin Uçar da, “6 gün önce buradan seslenmiştik İHD aracılığıyla Gökhan Güneş nerede sorusunu sormaya buradan başladık. 6 günün sonunda yine Gökhan ile birlikte buradayız. Müvekkilimiz yaşadıklarını anlattı. Bunlar bizim esasta tahmin ettiğimiz, kaygılandığımız korktuğumuz, beklediğimiz şeylerdi. Ama çok güçlü bir dayanışma ve mücadele sonucu Gökhan’ın aramızda olmasını sağladık. Dayanışma gösteren herkese teşekkürler. Bundan sonra Gökhan’ın gördüğü işkenceler devlet görevlileri tarafından 6 gün boyunca bir yerde alıkonulması ve sistematik şekilde işkenceye uğratılması ile ilgili ayrıca bir suç duyurusu talebimiz olacak” dedi.
ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü de “Bir tarafında itirafçılaştırma ve ajanlaştırma, bir tarafta tehdit, şantaj kaybetme politikasının olduğu bir strateji ile buna bağlı uygulamaları ile karşı karşıyayız. Bu mücadele hepimiz için bir eşikti. Bundan sonra bu tür kaçırılma durumları yaşanacak ama buna karşı dayanışmayı büyütmek zorundayız” diyerek toplantıyı sonlandırdı. ,