Ankara Keçiören’de dün gece saatlerde bir silahlı çatışma yaşandı. Burada yaralananlardan birisi Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne getirildi, ancak yaşamını yitirdi. Bunun üzerine hasta yakınları sağlık çalışanlarına saldırdı...
Buraya kadar yaşananlar sık sık yaşadığımız, acı ile tanık olduğumuz gelişmeler. Doktorların, hemşirelerin darp edilmesi, yaralanması, öldürülmesi ne yazık ki günlük olaylar haline geldi. Bu defa yaşananların farkı ise, sağlık emekçilerinin canları için mücadele etmeleri oldu. Hasta yakınları saldırmak için üzerlerine yürüyünce sağlık çalışanları kendilerini bir odaya kapattı ve kapıya bedenleri ile, sedyelerle barikat kurdu...
Bu sahneleri anında sosyal medyada paylaştı sağlık emekçileri, “sesimizi duyan var mı” diye haykırdılar. Ve hepimiz yaşananlara tanıklık etmiş olduk. Sağlıkçıların mücadelesine, insanların ne derece saldırgan ve düşüncesiz olabildiğine... Pandemi dolayısıyla çalışma koşulları ve süreleri gittikçe ağırlaşan, çay ya da su içmeye dahi imkan vermeyen korumalı giysileri ve maskeleri ile hareket etmeye dahi zorlanan sağlıkçıların canları için mücadele edişi beyinlerimize kazındı...
Saldırının ardından TTB hemen bir açıklama yaparak, “Hekimlik Andı’na bugün Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki sağlık çalışanları yeni bir cümle eklemek zorunda kaldı! ‘Hastalarımı Acil Resüsitasyon Odası kapısında bedenimden barikat kurarak, şiddet ortamından koruyacağıma yemin ederim” dedi
SES ise “Bizler bir yandan pandemi ile mücadele ederken, öte yandan şiddetle de mücadele etmek zorunda kalmak istemiyoruz” derken, Dev Sağlık İş de “Sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmak istiyoruz” dedi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ise, konuyla en alakalı devlet mercii olaya “kurtarılamayan yakınlarını, kuralları zorlayarak görmeye çalıştı. Arkadaşlarımız, şiddet olasılığına karşı, kapıyı kapalı tuttu” diye hafife alıyor. Bu alanda “en yetkili” olan şahsın sadece “Şiddetin ihtimali bile olmamalı. Devlet, geçit vermeyecek!" diye üstten konuşması, anlam ifade etmiyor.