Nihayet çiftçiler de isyan etmeye başladılar! “Nihayet” diyoruz; çünkü alışkanlıklarını en zor değiştiren sınıflardan biridir köylülük. Dinsel tutuculukları da fazla olduğu için “tevekkül içinde” durumunu kabullenme eğilimi ağır basar.
Ama işte onların da “gayrık yeter” dedikleri bir sınıra gelinmiş bulunuyor. “Ellerini toprağın kenarına basıp doğruldukları an” nasıl büyük bir güç olduklarını bütün dünya devrimlerinden biliyoruz.
Tabii burada sözkonusu olan zengin köylüler, toprak burjuvazisi değildir. Onların tuzu kuru! Burada sözkonusu olan tarım proletaryası, yoksul köylülük ve bir ölçüde her geçen gün daha da yoksullaşan orta köylülüktür. Mevsimlik işçi olarak, deyim yerindeyse karın tokluğuna başka illere çalışmaya giden, başkalarının toprakları üzerinde gündelikçi olarak çalışanlar; tohum,mazot ve gübre parası bulamadığı için ekim yapamayan, küçük bir toprak parçasında zar zor yaptığı ekimden aldığı hasatı toprakta bırakan ya da yok pahasına satmak zorunda kalan; kaldırdığı ürünü doğru dürüst satamayan, ürettiği elinde patlayan... Milyonlarca insan. Neredeyse hepsi bankalara borçlu.
“Çiftçilerin toplam ne kadar borcu var?” soru önergesine Tarım Bakanının verdiği cevap durumu özetliyor aslında: Bankacılık Sırrı! Alın size bir “başarı öyküsü” daha; bilgiyi gizlersin, kimse vehametin farkına varmaz!
MI ACABA?