“Baskının ve şiddetin olduğu yerde isyanlar meşrudur ve direnişler kaçınılmazdır. Tarihimiz isyanlarla, kahramanca direnişlerle yazılmış ve bugünlere taşınmıştır. Mayıs ayı bu tarihin en anlamlı aylarındandır ve direniş ayı olarak tarihteki yerini almıştır” diyen Halkların Birleşik Devrim Hareketi – Yürütme Komitesi, 16 Mayıs günü yazılı bir açıklama yaptı.
Açıklama şöyle:
“İbrahim Kaypakkaya gibi, Haki Karer, Halil Çavgun gibi, Ferkat Kurtay, Eşref Anyık, Mehmet Zengin, Necmi Öner ve nice halk önderleri gibi mayıs ayına adlarını altın harflerle yazdıran bu direniş meşalelerini ölümsüzlüklerinin yıldönümünde saygı ve minnetle anıyor, anılarına ve mücadelelerine bağlılığımızı yineliyoruz.
Hepsinin ortak yanı destansı direnişleri, mücadeledeki kararlılıkları, sarsılmaz iradeleri, baskı ve şiddet karşısında halktan, ezilenden, sömürülenden yana tavizsiz net duruşlarıdır. Direnişleriyle bu tarihe adına yazanlar aynı zamanda bu tarihe unutulmaz notlar da düşmüşlerdir.
Parlamentarizmin, pasifizmin ve revizyonizmin devrimci mücadelenin önünde barikat kurduğu yılların içinde birikerek mayalanan, devrimci teori ve pratiği bilinçli örgütlü eylemle buluşturan, mücadele tarihimize ’71 devrimci kopuşu olarak geçen radikal devrimci çıkışın Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi seçkin önderlerinden olan İbrahim Kaypakkaya, ’73- 18 Mayıs’ında Amed zindanlarında katledildiğinde yalnızca faşizmin işkencehanelerinde ‘ser verip sır vermeme’ geleneğinin sembolü olmamıştır ardıllarına. Kemalizm ve coğrafyamızdaki ulusal soruna yönelik hakim olan yaklaşımlardan radikal kopuş tahlilleriyle, silahlı devrim mücadelenin stratejik önemini kavrayışı ve bu doğrultudaki tereddütsüz konumlanışıyla, devrimci mücadelenin teorik sorunlarına yönelik geliştirdiği fikirleriyle de coğrafyamız devrimci mücadelesinin teori ve pratiğine önemli bir miras bırakmıştır.
1977-18 Mayısı’nda katledilen devrimin önder kadrolarından Haki Karer, Karadeniz’i Kürdistan’la buluşturan enternasyonalist bilinç olarak, egemen hakim Türk şovenizmine devrim cephesinden bir cevap olarak tarihimize eşsiz bir miras bırakmıştır. Kürt ulusunun özgürlük mücadelesinin Kürtlerin değil aynı zamanda Türk ulusunun da bir özgürlük mücadelesi olduğunu pratiğiyle ilan ederek en önde, öncü kadro olarak konumlanmış, Karadeniz’in isyanını Kürdistan’ın isyanıyla buluşturmuştur.
1978 Mayıs’ında Halil ÇAVGUN, 1983’ün 3 Mayıs’ında Mehmet KARASUNGUR, İbrahim BİLGİN, 1992’nin 11 Mayıs’ında Armenek BAKIRCIYAN, Ozan MİZGİN, 1982’nin 17-18 Mayıs’ında Amed zindanlarında 12 Eylül faşizmi karşısında isyanın ve direnişin adı olan Dörtler (Ferhat KURTAY, Mahmut ZENGİN, Eşref ANYIK ve Necmi ÖNER) hangi koşullarda olunursa olunsun faşizm karşısında kararlı duruşun, halklara olan sarsılmaz inancın, özgürlük ve devrim mücadelesine bağlılığın öncüleri oldular.
İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer, direniş ve mücadeleleriyle Mayıs ayını kızıllaştıran yoldaşların anısı ve mücadelesi yolumuzu aydınlatan birer meşale olmaya devam etmektedir.
Onlar, faşizme karşı mücadelede her türlü karamsarlığa, umutsuzluğa ve çaresizliğe vurulmuş bir neşter, yol gösteren kutup yıldızıdırlar.
Onlar yolumuzu aydınlatıyor, yol gösteriyorlar.
Faşizm nasıl ki Kaypakkayaları, Karerleri, Dörtleri teslim alamadı, devrimci iradelerini kıramadı, aynı şekilde ne kadar saldırırlarsa saldırsınlar, hangi tekniği kullanırlarsa kullansınlar, hangi yalana başvururlarsa başvursunlar nafiledir! AKP-MHP faşist iktidarı da ezilen halkları teslim alamayacak, HBDH’nin ve devrimci halk güçlerinin devrimci iradelerini kıramayacaktır.
Çünkü, Onlar’ın ardıllarına bıraktığı miras yaşam kadar canlı, güneş kadar parlaktır. Pasifizme vurulmuş bir neşter, halkları kutuplaştırıp-düşmanlaştırmaya vurulmuş bir tokat, en olunmaz denen yerde kıvılcımla yaratılan bir direniştir. Çözümsüzlük ve imkansızlıklar karşısında yaratıcılıktır. Halka duyulan sonsuz sevgidir. Mevzilerde buluşmuş siper yoldaşlığıdır.
Onlar, Direnişi Büyütme ve Yaygınlaştırma Çağrısıdır!
Bugün yereldeki her bir isyan dinamiği, her bir aktivist, bir adım daha öne çıkmalı, çalışma yürüttüğü alana Mayıs’ın kızıl direniş ruhunun taşıyıcısı olmalıdır. Halkların tepkisini isyana, isyanı direnişe dönüştürmelidir. Mahalleleri, semtleri, amfileri, fabrikaları, dağları Mayıs’ın kızıllığıyla buluşturmalıdır. Bilinci ve cesareti yeteneğiyle birleştirerek İbrahimlerin, Hakilerin, Çavgunların, Armenakların, Dörtlerin direniş geleneğini siper yoldaşlığı ruhuyla yaşatmalı, faşizme barikat olmalıdır.
Birleşik mücadele perspektifi ve siper yoldaşlığı ruhu ile faşizme ve gericiliğe karşı yürütülen mücadeleyi her düzeyde ve yetenekte omuzlayalım, geliştirelim, ileri taşıyalım”