Kaos GL, 17 Mayıs Küresel Homofobi, Bifobi ve Transfobiyle Mücadele Günü’nde 2019 yılı LGBTİ+’ların temel hak ve özgürlüklerine yönelik hak ihlalleri raporunu online basın açıklamasında kamuoyuyla paylaştı. Rapora göre 2019 yılında LGBTİ+’ların hak ve özgürlüklerine ilişkin ihlaller ve ayrımcılıkta yoğun bir artış görülüyor. Hak ihlalelerinin ve nefret söylemlerinin artmasında kamu otoritelerinin söylemlerinin etkili olduğu ifade edilirken, LGBTİ+’ların yürüttüğü mücadelenin ise hak ve özgürklerin kullanılabilmesi yönünde önemli adımlar olduğu vurgulandı. 17 Mayıs’ın “LGBTİ+ Hakları İnsan Haklarıdır” denilerek mücadele ve dayanışma çağrısı yapıldı.
Kaos GL Derneği tarafından, LGBTİ+’ların 2019 yılında karşılaştıkları hak ihlallerine ilişikn rapor bugün online basın toplantısı ile kamuoyuyla paylaşıldı. Basın toplantısına Kaos GL Medya ve İletişim Program Koordinatörü Yıldız Tar, Kaos GL İnsan Hakları Program Koordinatörü Murat Köylü, raporu hazırlayan Av. Yasemin Öz, Mülteci Hakları Program Koordinatörümüz Av. Hayriye Kara ve Hukuk Koordinatörümüz Av. Kerem Dikmen katıldı.
İlk olarak Yıldız Tar, 17 Mayıs’ın Küresel Homofobi, Bifobi, Transfobiyle Mücadele Günü olarak kutlanmakta olduğunu ve 2019 yılı raporunu da LGBTİ+’lar için önemli bir gün olması nedeniyle bugün kamuoyuyla paylaştıklarını ifade etti.
Bu yıl 17 Mayıs’a COVID-19 pandemisi ve LGBTİ+’ların haklarının yoğun olarak ilan edildiği bir atmosferde girildiğini söyleyen Tar, LGBTİ+’ların insan haklarının sağlanması ve korunması için mücadele ederken bir yandan insan hakları ihlallerini raporlamaya çalıştığını geçtiğimiz yıl da 2018 yılına ait geniş bir rapor hazırlanmış olduğunu hatırlarak sözü Murat Köylü’ye bıraktı.
“17 Mayıs İnsanlık Düşüncesinin Gelişmesinde En Önemli Eşiklerden Biri”
Kaos GL İnsan Hakları Program Koordinatörü Murat Köylü, insan hakları raporunu, 17 Mayıs 1990’ın insan hakları düşüncesinin ve eşitlik mücadelesinin en önemli kazanımlarından birinin yaşandığı günde açıklamak istediklerini belirtti.
17 Mayıs’ın bir kazanım olarak her yıl LGBTİ+’ların küresel olarak gündeme getirdiklerine ve etkinlikler düzenlediklerine değinen Köylü, “30 yıl önce bugün Dünya Sağlık Örgütü çoğunluk hegemonyasına dayalı, aslında bilimsel hiçbir temeli bulunmayan, ideolojik bir hatadan döndü ve eşcinselliği hastalık kategorisinden çıkardı. Dünya Sağlık Örgütü geçtiğimiz senenin 29 Mayıs tarihinde de transseksüel varoluşun hastalık olarak görülmeyeceğini karar bağladı. Bu değişim bize, homofobik ve transfobik ayrımcı ideolojinin en kurumsallaşmış olduğu tıp alanında dahi yenilebileceğini gösteriyor” dedi.
17 Mayıs'ın bir insan hakları günü olmasının en önemli nedenlerinden birisinin, böylesi üstünlükçü tutumlara karşı koyan "eşit insan onuru" kavramına ışık tutması olduğunu söyleyen Köylü, Evrensel insan hakları değerlerinin, tıbbın egemen yorumu dahil her türlü çoğunlukçu veya alışılagelmiş görüş, tutum, gelenek, söz konusu “insan onurunun korunması”nın ve eşitlik ilkesinin sağlanması olduğunda geçersiz olduğunu belirtti. Tıpta patolojikleştirme dahil her türlü ayrımcı politika, karşısında hak ve eşitlik taleplerini bulacağını söyledi.
LGBTİ+ Haklarının Korunmasında Türkiye Sondan İkinci
LGBTİ+ Hakları 2019 Yılı Raporu’nun olumlu gelişmeleri de yansıtmakla birlikte 2019 yılı itibariyle de Türkiye’de ulusal mevzuat ve politikaların LGBTİ+ kişilerin insan onurunu koruma bağlamında gelişmiş bir durumda olmadığını ifade eden Köylü, aksine ILGA Avrupa’nın Gökkuşağı Endeksi’ne göre Türkiye’nin Avrupa ülkeleri içinde karnesi en kötü olan iki ülkeden biri; Azerbaycan’dan sonra sondan ikinci geldiğini belirtti.
“Kamu Otoritelerinin Söylem ve Uygulamaları Hak İhlallerini Arttırıyor”
Raporu hazırlayan Av. Yasemin Öz ise LGBTİ+ların insan hakları alanında değişen ve değişmeyen durumları, olumlu ve olumsuz yönleriyle raporlaştırdıklarını belirtti.
LGBTİ+’ların mücadeleyle kazandıkları hakların ve mahkeme kararlarının idare tarafından yürürlüğe konulması sürecinin nasıl ilerleyeceğini ancak yaşanacak olan süreçte görülebileceğini belirtti.
“Hak Arama Başuvruları Giderek Artış Gösteriyor”
Bu durumun kamu otoritelerinin LGBTİ+’lara karşı ayrımcı ve hedef gösterici söylem üretmelerinin kamu uygulamalarına yansıması olarak okunabileceğini de ifade eden Av. Yasemin Öz, LGBTİ+’ların da hak ihlallerine karşı yasal yollara başvurmalarının ve sonuç almalarının da giderek artmış olduğunu aktardı ve “Türkiye hukuk mevzuatında LGBTİ+’lara yönelik özel düzenlemeler bulunmadığı için, LGBTİ+’lar da tüm ihlal, engelleme teşebbüsü ve baskılara karşı haklarını yasal başvurular ve davalar yoluyla arayarak kendi hukuklarını yaratma yönteminden vazgeçmemeyi sürdürmektedir” dedi.
Rapordan: Nefret cinayetleri, cinsel şiddet, işkence ve kötü muamele…
Kaos GL Derneği’ne ulaşan başvuru ve bilgiler doğrultusunda 2019 yılında LGBTİ+’ların insan hakları alanında toplam 72 vaka yer aldığını söyleyen Öz, Bu vakalarda çoğu zaman birden fazla kişinin hak ihlaline uğradığını, diğre yandan bir vakada birden fazla hak ihlalinin yer aldığına dikkat çekerek İncelenen vakalarda toplam ihlal sayısının ise 134 olduğunu söyledi.
Vaka ve ihlallerin hak kategorilerine göre dağılımı ise rapora göre şöyle:
“5 nefret cinayeti, 13 nefret suçu, 6 nefret söylemi, 2 cinsel şiddet vakası, işkence ve kötü muamele yasağı ihlali ile ilgili 10, kişi özgürlüğü ve güvenliğinin ihlali konusunda 34t, özel hayatın gizliliğinin ihlali anlamında 2, ifade özgürlüğünün ihlali anlamında16, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlali anlamında 13, çalışma yaşamında ayrımcılıkla ilgili 5, eğitim alanında ayrımcılıkla ilgili 4, seyahat ve yerleşme özgürlüğü ve miras hakları alanında 13, sağlık alanında ayrımcılıkla ilgili 3, mal ve hizmetlere erişim konusunda ayrımcılıkla ilgili 4, cezaevindeki LGBTİ+’lara yönelik hak ihlalleri ile ilgili 3 ve mültecilere yönelik hak ihlalleri ile ilgili 1 vaka”
Nefret Söylemi Ve Nefret Suçları
Nefret söylemi ve nefret suçları gibi ihlal sayısının çok yüksek olduğu kategorilerde, genel durumu yansıtabilecek sınırlı sayıda ihlale raporda yer veriliyor. Bu kategorilerdeki toplam ihlal sayıları ise İnsan Hakları Raporu’nda yer almıyor. Nefret suçlarına ilişkin toplam sayı ve güncel durum önümüzdeki günlerde yayınlanacak olan Nefret Suçları Raporu’nda açıklanacak.
Kaos GL Derneği’nin Medya İzleme Raporu’nda nefret söylemine ilişkin veriler de özet olarak yer alacak.
“İhlale Uğrayan LGBTi+’Lar Telafiye Yönelik Mekanizmalara Erişemiyor”
2019 yılında da LGBTİ+’lara yönelik hak ihlallerinin yoğun olması dikkat çekiyor. LGBTİ+’lara yönelik ihlaller görünürleşmekle ve ihlallere karşı yasal yollara başvurma süreçlerinde artış olmakla beraber, 2019 yılında da olumlu yöndeki gelişmelerin sınırlı kaldığı görülüyor.
İhlallerin doğrudan otoriteler ve yasa uygulayıcılar kaynaklı olmasında bir artış görüldüğü gibi, toplumdan kaynaklı ihlal sayısı da yoğunluğunu sürdürüyor. Buna karşın, ihlale uğrayan LGBTİ+’ların adalete erişim ve ihlallerin telafisine yönelik mekanizmalardan yararlanmaları konusunda kayda değer gelişmelerin olması gereken düzeyden çok uzakta kaldığı görülüyor.
“LGBTİ+’ları Koruyucu Düzenleme Yok, Kamu Otoriteleri Hak İhali Uyguluyor”
Türkiye hukuk sisteminde LGBTİ+’ları koruyucu hiçbir düzenleme mevcut olmadığı ve bu alanda herhangi bir kamu politikası oluşturulmadığı gibi, bizzat politika yapıcılar ve uygulayıcılar bu alandaki hak ihlallerinin artan şekilde aktörü olabilmekte, ayrımcı söylem üreten otoritelerin yaklaşımları LGBTİ+’lara yönelik ayrımcı uygulamalarda artış şeklinde kamu politikalarına yansıyabilmektedir.”
2019’da İşkence Ve Kötü Muamele Artarak Devam Etti
Raporda 2019 yılı ile 2018 yılında gerçekleşen ihlaller de karşılaştırılmış.
*Nefret Cinayetleri, Nefret Suçları, Nefret Söylemi, Cinsel Şiddet Suçları, Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali, Çalışma Yaşamı, Eğitim, Sağlık, Mal ve Hizmetlere Erişim, Mülteciler ve Cezaevindeki LGBTİ+’ların durumu geçen yılla benzerlik gösterirken, İşkence ve Kötü Muamele Yasağı, İfade Özgürlüğü, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü ile Barınma-Seyahat ve Miras Hakkı alanlarında ihlal sayısı arttı. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği alanında ihlal sayısında ise yoğun bir artış var.
Kamu Uygulamalarındaki Yaklaşım LGBTİ+’ların Aleyhine Bir Seyir Gösteriyor
Doğrudan kamu otoritelerince gerçekleştirilen İşkence ve Kötü Muamele Yasağı, İfade Özgürlüğü, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü ile Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği alanında ihlal sayısının yoğun artış göstermiş olması, kamu uygulamalarındaki yaklaşımların LGBTİ+’lar aleyhine bir seyirde olduğunun göstergesi.
Hak İhlallerini Gidermesi Gereken Kurumlar LGBTİ+’ları Dışlayıcı Yaklaşımlar Sergiliyor
Raporda bu başlıkların dışında Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ile Kamu Denetçiliği Kurumu karar ve uygulamaları da ayrıca yer alıyor.
2019 yılı raporunda, önceki yıllardan farklı olarak, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ile Kamu Denetçiliği Kurumu karar ve uygulamalarını ayrı başlıklar altında detaylı olarak ele alınıyor. Zira her iki kurumun da doğrudan insan hakları ihlalleri, ayrımcılık ve kamudaki hukuka aykırı uygulamalara ilişkin kurulmuş ve görevlendirilmiş olmalarına rağmen, konu LGBTİ+’lara geldiğinde, ayrımcı karar ve uygulamaları hayata geçirdiklerini, hak ihlallerini gidermek için görevlendirilmiş bu kurumların başlı başına kendilerinin LGBTİ+ dışlayıcı yaklaşımlar sergileyebildikleri belirtiliyor.
“LGBTİ+’ların Mücadelesi ve Yaratıcılığı Hak Almayı Sağlıyor”
Raporun sonuç bölümünde ise şu değerlendirmelere yer veriliyor. Rapora göre kamu otoritelerince uygulanan yoğun bir baskı ve yasaklama döneminden geçen Türkiyeli LGBTİ+’ların, küresel kazanımların ve iletişim ve ifade alanlarındaki ilerlemelerin de etkisiyle, var oluş alanlarını geliştirme konusunda dirençten vazgeçmedikleri, en baskıcı dönemlerde dahi yaratıcı çözümler geliştirerek ayakta kalmaya ve haklarını elde etmeye yönelik inançlarını korumaları, LGBTİ+’larla beraber herkesin özgürleşeceği, daha demokratik ve eşitlikçi bir topluma dair umudu da beslemeyi sağlıyor.
LGBTİ+’ların Mücadelesi Tüm Ayırmcılığa Uğrayanların Yol Hikayesi
Türkiye resmi tarihinde LGBTİ+’lara yönelik bilginin karartılmaya çalışıldığı ifade edilen raporda bilgiler ne kadar karartılmaya çalışılmışsa da, bu topraklar LGBTİ+’ların çeşitli şekillerde kendilerini var ve ifade ettikleri ve benimsendikleri bir geçmişe sahip oldukları ifade edilirken, LGBTİ+’lara yönelik üretmeye çalıştığımız her bilgi, aynı zamanda bilgilerin artık karartılmaması içindir. LGBTİ+ kimliklerin inkâr edilemediği bir Türkiye’de, bugünü kuran LGBTİ+’lar, tüm ayrımcılığa uğrayan kesimler için bir demokrasi, eşitlik ve yol hikâyesi olduğu ifade ediliyor.
Raporun aktarılmasının ardından Kaos LG üyeleri soruları da yanıtlayarak basın toplantısını sonlandırdı.