Sosyalizm denilen şey neydi? Bunu teorik çok çeşitli şekillerde tanımlayabiliriz. Yahut herkesin özgür olması deriz, kimsenin aç kalmayacağı bir dünya deriz, işsizliğin olmadığı bir yaşam, ücretsiz eğitim ve sağlık deriz yahut şairin dediği gibi, bütün çocukların kırmızı elmalar gibi gülüşü deriz...

Ama günümüz nesnel koşullarına bakınca, KDHC ve Küba örneklerini alacak olursak, sosyalizm demek emperyalizmin her an baskısı altında, her an hedefi altında olmak demek. Ablukalara, saldırılara, kısıtlamalara karşı ancak kendi olanaklarıyla ayakta durabilmek demek. Yoksunluklar içinde ama diz çökmeden yaşamak demek. Ve girişte saydıklarımızın daha hepsi demek. İşsizliğin, evsizliğin, eğitimsizliğin olmadığı, sokakta yaşayan çocukların yahut evsiz kimsenin olmaması demek. Eğitim ve sağlığa engelsiz ulaşabilmek, ücretsiz kamu hizmeti olarak onlara eşit şartlarda ulaşabilmek demek.

Ve yoksulluğu, yoksunluğu da paylaşmak demek. Eğer yoksulluk varsa herkes için var, eğer bolluk varsa bu da herkes için var. Örneğin hammadde eksikliği nedeniyle Küba’da az basılı kitap var, ancak buna karşın öğrencilerin tümünün okullarında, kütüphanelerinde ve yüksek öğrenim öğrencilerinin tümünde dijital kitaplara erişebilmeleri için tabletleri ve bilgisayarları var.

Geçtiğimiz günlerde bir haber duyuldu. Daha iyi bir yaşam için sosyalist Kore’den kapitalist Güney Kore’ye kaçan bir kadın, Seul’deki bir dairede 6 yaşındaki oğluyla açlıktan ölü bulundu. 42 yaşındaki Han Sung-ok, 2007’de KDHC’den kaçtığında Çin’de bir Koreli’ye “gelin” olarak satılmış. Araştırma kuruluşları binlerce KDHC’li kadının Çin’e seks ticareti için götürüldüğü ya da kaçırıldığını söylüyor.

Yaklaşık 10 sene sonra Seul’e dönen kadın kocasından boşanıyor. İşsiz ve çocuğuna bakamaz durumda iken aylık yardım desteklerine başvuruyor ancak reddediliyor. Anne ve çocuk 6 ay sonra kendilerine bulunan dairede –faturaları aylardır ödemediği için yokluğunu fark eden bir memur tarafından- ölü olarak bulunuyor...

Kapitalizmin çok küçük bir gruba şatafat, görkem, bolluk sunar. O da her tür insani değeri arkanda bırakma karşılığı. İnsanlığın büyük bir bölümü için sunabileceği yaşam epi topu bu: kölece çalışsan dahi açlık, yoksulluk, sömürü...

...

Bir diğer haber ise insanın içini ısıtacak türden. Çekya başkenti Prag’da Sovyetler Birliği’nde 2 Paylaşım Savaşında 1.Ukrayna Cephesi Komutanı Sovyetler Birliği Mareşali Ivan Konev’in anıtının kaldırılacağı haberini duyan Mihail Şultz, kendisini anıtın önüne zincirledi.

Şultz, “Konev anıtının kaldırılacak olması beni şahsen ilgilendiren bir mesele. Dedem de İkinci Dünya Savaşı’nda bizzat çarpıştığı için, bu mesele kesinlikle beni de ilgilendiriyor” diyor. Müdahale için anıtın önüne gelen polis ise “kamu düzeninin ihlaline dair bir kanıt bulunmadığı gerekçesiyle” müdahale etmedi. Şultz eylemini akşam saatlerine kadar sürdürdü.

Bölge sakinleri de Konev anıtının kaldırılmasının gündeme gelmesi üzerine hem anıtın hem de belediyenin önünde protestolar düzenleyerek tepki gösterdi.

Sosyalizmin gölgesinden dahi korkanlar, heykelleri, isimleri kaldırsalar da, kitaplardan silseler de, asla yok edemeyecekler. Kapitalizmin parlak cilası kaldırıldığı anda altındaki karanlık ve vahşeti görünüyor. Sömürü düzeninin acımasızlığı birer onar yüzer yutuyor umutları, insanlığı...

Her koşulda sosyalizmin umut bayrağını dalgalandıranlara bir kez daha selam olsun.