20 sene önce, 26 Eylül 1999’da, F Tipi Zindanlara geçişi sağlayabilmek için “prova kapsamında” Ulucanlar Zindanında bir katliam gerçekleştirdi devlet... 10 devrimcinin katledildiği, yüzlercesinin sakat bırakıldığı saldırı, Türkiye’nin katliamlar tarihinde “Ulucanlar Katliamı” olarak yerini aldı.
Çok değil, birkaç sene önce, 24 Eylül 1996’da da Diyarbakır Zindanı’nda 10 devrimci tutsağı aynı şekilde kalaslar, çivili sopa, demir ve coplarla katletmişti.
“Öleceğiz ama asla teslim olmayacağız!” diyen devrimci tutsaklar için Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi bir açıklama yaptı.
“Yoldaşlarımızı anarken, hapishanelerle dayanışmayı büyütecek, dışardaki sesleri olacağız!
10 yıl sonra sonuçlanan katliam davasında Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkların ‘öldürme ve yaralama fiillerini yetkili makamların emrini yerine getirmek için işlediklerini’ belirterek, ‘ceza verilmesine yer olmadığına’ karar vermiştir.
Aradan geçen süreye rağmen iktidarın hapishaneler politikası değişmemiştir. Bugün devrimci tutsaklar üzerindeki baskı politikası aynı şekilde devam etmekte, son 10 yılda tedavi edilmeyerek öldürülen hasta tutsak sayısı 2 binin üzerindedir. Hapishanelerde askeri sayım dayatması ve koğuş baskını şeklinde gerçekleşen aramalarda tutsaklara hala işkence yapılmakta; Elazığ, Osmaniye, Van, Kayseri Hapishaneleri başta olmak üzere adını sayamadığımız onlarca hapishane adeta birer işkence merkezleri haline gelmiş durumdadır” denilen açıklamada, Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi, “Diyarbakır ve Ulucanlar Katliamlarında yaşamlarını yitiren yoldaşlarımızı anarken yeni katliamların yaşanmaması için hapishanelerle dayanışmayı büyütecek ve tutsakların dışardaki sesleri olmaya devam edeceğiz” dedi.