Herkesin gözlerinin Diyarbakır, Van ve Mardin belediyelerine kayyum atanmasındayken kararın verildiği gece aynı saatlerde Tokat Turhal'da Kürtlerin işyerlerinde linç ve yağma yaşıyordu.

Olayın başlangıcı ile ilgili çeşitli rivayetler var.

HDP'li vekil Ali Kenanoğlu, aynı gece yaşanan olaylara ilişkin, "Acil... Turhal’da saldırı ve linç girişimi! Menderes cad. üzerinde bulunan Ağrı’lı ve Muş’lu kimi Kürt yurttaşların dükkanlarına yönelik saldırı ve linç girişimi yapılıyor. Dükkan içerisinde mahsur kalanlar var" derken, "Kavga kişisel, ticari nedelerle başlamış ancak başka bir boyut almış durumda.

Acil tedbir alınması gerekiyor" sözlerini sosyal medyada paylaştıktan sonra tam bir sosyal linçle karşılaştı. Daha çok "siz başlattınız", "provakasyon yapmayın" ve "sesinizi çıkarmayın bedelini ödersiniz" benzeri saldırılar sürdü gitti. Turhal Kaymakamı Ahmet Süheyl Üçer, "iki grup arasında çıkan bıçaklı kavganın toplumsal bir olaya dönüşmesi sonucu 3 kişinin yaralandığını, 7 işyerinde zarar meydana geldiğini, herkesin güvenliği için evlerine dönmesini istediklerini" açıkladı.

Mücadele Birliği okurumuz olayları şöyle anlatıyor: "Burası kozmopolit bir yer. Alevi kesimler var, eskiden gelmiş Kürt'ler var ve yeni yerleşen Kürt'ler var ama faşistler de örgütlü. Kavga birden patlak verdi. Bir anda beş yüz kadar kişi toplanıp Kürt'lerin dükkanlarının camlarını kırmaya başladılar. Etrafta insanlar toplanmıştı. Polis toplanan insanları dağıtmaya çalışırken 'bizimle niye uğraşıyorsunuz onlarla uğraşın, oraya bakın' diyenlerin tepkileriyle karşılaştı. Taşlanan, camları kırılan dükkanlarda mahsur kalanlar olduğunu duyduk. Müdahele etmek istedik ama polisin tek derdi bize engel olmaktı. Arabalar devrildi, dükkanlar dağıtıldı ve bu saatlerce sürdü. En son özel harekat geldi. Zaten dağıtılmış olan yeri ablukaya aldı ve çevrede toplananları dağıttı."

3 kişinin bıçakla yaralandığı haberi geldi. Üçü de Kürt aileden. Alevi kökenli insanların yoğun olarak yaşadığı yerde Alevi derneklerinden bazıları olayları kınadı.

Olayın üzeri "proveke etmeyin, alacak verecek davası vb" çığırtkanlığıyla kapatılmış olsa da burada üzerinde durmamız gerekenler var.

Eğer saldırılar Kürtler tarafından yapılmış olsaydı saldırılarda polisin işi etrafı dağıtmak değil onlara saldırmak olurdu. Olayın üstü de öyle kolay kapatılmaz her yerde haber olurdu. Üstelik ilk bıçaklama olayı dışında gözaltı, tutuklama yok. Kaymakam da "toplumsal olaya dönüştüğünü" itiraf ediyor. Faşistlerin saldırıları sırasındaki resmi görevlilerin tutumunu görüyoruz her adımda. Bu durumda kendi tutumlarıyla ve geçmiş deneyimlerimizle anlıyoruz ki devlet desteğiyle "linç ve yağma" açıklaması doğru!

Bu tür olaylarla karşılaşan devrimci demokratların kesinlikle alanı boşaltmaması, şovenist propogandaya izin vermemesi ve mutlaka haber yapıp yaymak üzere kayıt alması son derece önemli. Aleviler şunu bilmeli ki onların yaşadığı her saldırıda Kürt halkı üzerine düşeni yaptı. Eğer bugün faşizmin bu tür saldırılarına, örgütlenme çabalarına, ırkçılığı ve dinciliği katliamlara araç yapmalarına göz yumarsak yarın saldırıları daha organize olacaktır.

Devrimci, demokrat, aydın, Alevi yurttaşların faşizmin saldırıları karşısında tüm ayrıştıran tartışmaları bir tarafa bırakıp birlikte hareket etmeleri hayatidir.

Kayyumların atanmasını da, faşizmin yasa tanımaz saldırılarını da seçim öncesinde yurtsever dostlarımızla defalarca konuşmuştuk. Hiçbir kurum ve mevki faşizmin iktidarında kalıcı değildir. Ancak aynı gece -tesadüf müdür bilinemez- böylesi bir saldırı kayyumların gölgesinde kalamayacak kadar önemli.

Faşizme karşı birleşik mücadele için bütün dikkatlerimizi ve güçlerimizi ortaya koymamız gerekir. Dosta, düşmana karşı.