Vicdan ve Adalet Nöbeti’nin 85'incisini gerçekleştiren Adalet Arayan İşçi Aileleri, İstanbul Davut Paşa’daki maytap fabrikasında patlamada iş cinayetinde ölen işçilerin davası hakkında bilgileri aktarırken mevsimlik işçilerin zor çalışma koşullarına ve iş cinayetlerine dikkat çekti.
İSTANBUL - İş cinayetinde yaşamını yitiren işçilerin yakınları, Adalet Arayan İşçi Aileleri, 85'inci Vicdan ve Adalet Nöbeti'ni Ghalatasaray Meydanı'nın valilik tarafından yasaklanması nedeniyle Beyoğlu Tel Sokakta bulunan Bir Umut Derneği’nin önünde gerçekleştirdiler.
İş cinayetinde hayatını yitiren işçilerin fotoğraflarının taşındığı eylemde, “85’inci Vicdan ve Adalet Nöbeti İş Cinayetlerini Unutmadık, Unutturmayacağız” yazılı pankart açıldı.
Bu ay ki Adalet Nöbeti'nde 31 Ocak 2008’de 21 kişinin öldüğü, 100’den fazla kişinin yaralandığı İstanbul Davut Paşa’daki maytap fabrikasında yaşanan iş cinayetinde ölen işçiler ve mevsimlik işçilerin zor çalışma koşullarına ve iş cinayetlerinin çok oluşuna dikkat çekildi. Açıklamayı Davut Paşa patlamasında eşini kaybeden İdris Çabuk yaptı.
"Sel İki Hafta Sonra Olsa Düzce'de Bir Facia Yaşanabilirdi"
Geçtiğimiz günlerde Düzce’nin Akçakoca ilçesinde meydana gelen sel felaketinde ölümleri hatırlatan Çabuk, “Selden 1-2 hafta sonra başlaması gereken fındık hasadı için bölgeye gelecek tarım işçilerinin barınma alanı olan bölge selin merkez bölgesidir. Fındık işçileri bu bölgede derme çatma çadırlarda çoluk çocuk beraber barınacaktı. Dolayısıyla eğer bu sel felaketi bir iki hafta sonra meydana gelmiş olsaydı, ortaya daha da facia bir durum ortaya çıkacaktı” diyerek işçilerin barındıkları alandaki duruma dikkat çekti.
İş cinayetleri verilerini paylaşan Çabuk, “İş Cinayetleri Almanağı 2018’e göre, 2018’de en az 1872 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. İSİG Meclisi’nin açıkladığı rapora göre, Temmuz ayında en az 163, 2019’un ilk yedi ayında en az 1004 işçi hayatını kaybetti” diyerek iş cinayetlerindeki artışa vurgu yaptı.
Adalet Arayan Destek Grubu Gönüllüleri’nden Eylem Can ise, mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı sorunlara değindi.
"Mevsimlik Tarım İşçileri İş Cinayetlerinde Ölüyor"
Her yıl güvencesiz, insanlık dışı barınma ve çalışma koşullarında çalışmak zorunda bırakılan onlarca mevsimlik tarım işçisinin hayatını kaybettiğini vurgulayan Can, “Ezilme, trafik ve servis kazası, boğulma, zehirlenme, yıldırım düşmesi, kalp krizi, kene ısırması, yılan, böcek sokması, elektrik çarpması, yüksekten düşme gibi nedenlerle çoğunlukla hayatlarını kaybediyorlar. Tarım ilaçlarına maruz kalıyorlar. Çoğunlukla güvenceleri olmadığı için sağlık hizmetlerinden yararlanamıyorlar” dedi.
"Tuvaleti Suyu Olmayan Çadırlarda Barınma Zorunda Kalıyorlar"
Mevsimlik işçilerin, tuvaleti ve suyu olmayan alanlarda, derme çatma çadırlarda barındığını söyleyen Can, “İşçilerin, barınma süreleri 8 aya kadar çıkabiliyor. Çadırlar genellikle su kanallarının kenarına kuruluyor. Su taşınıyor. Genellikle gençler yapıyor. Tuvaletler kanal kenarında olduğu için sivrisinek en büyük sorunlardan biri haline geliyor” diye konuştu.
"Kadın İşçiler Kayıt Dışı Çalıştırılıyor"
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre tarım istihdamının yarıya yakını kadın olduğunu ama kayıtsız çalıştığını belirten Can, “Kadın tarım işçilerinin yüzde 90'ından fazlası kayıt dışı. Kadının mesaisi tarladakiyle sınırlı kalmıyor" dedi.
"Kadınlar 16 Saat Çalışmak Zorunda Kalıyorlar"
Tarım işçisi kadınların, hem ailelerinden hem de diğer işçilerin yaşamından sorumlu olduğuna dikkat çeken Cam, "Yemek, çamaşır ve bulaşık gibi yükler onların üzerinde. Sabah 05.00’te tarlada başlayan ve 16 saate kadar ulaşabilen mesai, evde de devam ediyor. Gençler ateş yakılması için çevreden odun parçaları topluyor” dedi.
"Çok Sayıda Çocuk İşçi Var"
Çocuk işçilerin yaşadığı çalışma koşullarına da vurgu yapan Can, “Çocukların büyük bir bölümü tarlada çalışmasa da, ailelerinin çocukları bırakacakları bir yerleri olmadığı için aileleriyle birlikte çadırlarda kalıyorlar. Kardeşlerine bakarak, kamp hayatını düzenlemeye çalışarak aileye katkı sağlamaya çalışıyorlar. Eğitim alamıyorlar” ifadelerini kullandı.
"Davutpaşa Davasında 'Cezasızlık' Kararı Verildi"
Avukat Deha Boduroğlu Davutpaşa'daki patlamaya ilişkin görülen iş cinayeti davasına ilişkin bilgileri aktardı. 2008 yılında meydana gelen Davutpaşa Patlaması'na ilişkin davanın 11 yıllık bir uğraşın ardından 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kabul edilemeyecek düzeysizlikte bir karara imza attığını belirten Boduroğlu, iş cinayetlerinde sorumluluğu bulanan kamu görevlilerinin, bu sorumluluğunu görmezden gelerek "Kamu görevini ihmalden" ceza verildiğini, bu cezalarda da hükmün geriye bırakıldığını böylece "cezasızlık"la sonuçlandırlmış olduğunu aktardı.
"22 Kişi Öldü 115 Kişi Yaralandı"
Davutpaşa'da 22 kişinin iş cinayetinde hayatını kaybettiğini ve 115 kişinin yaralandığını hatırlatan Av. Deha Boduroğlu, maytap atölyesinin iskan ruhsatı olmadığı halde Zeytinburnu Belediyesi'nin buraya elektrik, su bağlamaması gerektiğini belirterek atölyeye ilişkin denetimlerin ise hiç yapılmadığının bilirkişi raporlarıyla ispatlandığına dikkat çekti.
"Yaşam Hakkı İhlaline İlişkin Etkin Soruşturma Yapılmalı"
Mahkemenin hükmün açıklanmasının geriye bırakması nedeniyle ve "Yaşam hakkının ihlaline ilişkin etkin soruşturma ve yargılamanın yapılmaması" gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmak durumunda kaldıklarını aktaran Boduroğlu, iş cinayetlerinin artarak devam etmemesi için Yargıtay'a büyük bir sorumluluk düştüğünü söyledi.
"İş Cinayetlerini Yok Sayanlara Söylenecek Çok Söz Var"
Dizi setinde iş cinayetinde yaşamını yitiren Selin Erdem'in annesi Hacer Erdem, "Kızımı iş cinayetinde kaybettim. Yine geldik, yine yasak, yine buraya tıkıldık, yine sesimiz kısılmaya çalışılıyor. Canlarımızı kaybetmemize neden olanlara, onları koruyan adalet sistemine, mahkemelere, bize yasak koyanlara, görmezden gelen insanlara... Bir yazı da 'Belki son bir şey söylemek isterdin birilerine merak etme ben söylerim senin yerine' diyordu. Bizi anlatıyor bu. Bizler de kaybettiğimiz canların yerine mecbur kaldık acımıza rağmen konuşuyoruz. Söylenecek çok şey var aslında. Artık kime ne diyeceğimizi de bilemez durumdayız..." diyerek acısını dile getirdi.
"İş, Cinayetlerinden Sorumlu Olanlar Korunuyor"
Esenyurt'ta hastaneye tabela takarken elektrik akımına kapılarak 17 yaşında iş cinayetinde yaşamını yitiren Eren Eroğlu'nun babası Erdinç Eroğlu da "yaşam hakkının ihlaline ilişkin adil ve etkin yargılama yapılmaması nedeniyle" Anayasa Mahkemesi’ne başvurduklarını belirtti. İş cinayeti davalarında etkin ve adil yargılama yapılmadığını, tek taraflı işverenleri koruyan bir yargılama yürütüldüğünü, hakimlerin olaya basit bir trafik kazası gibi baktığını söyleyen Eroğlu, her ay onlarca, her yıl yüzlerce işçinin iş cinayetinde öldüğüne vurgu yaptı.
"Ülkenin En Önemli Gündemlerinden Biri İş Cinayetleri"
"Oysaki, özgürlükler, ekonomi gibi ülkenin gerçek gündemlerimden birinin de iş cinayetleri olduğunu söyledi. Devletin, çalışma kurallarına ilişkin SGK'nın yasalar, kurallar çıkardığını ama hepsinin sadece kağıt üzerinde kaldığını belirten Eroğlu," Ben üzerime düşeni yaptım demek için böyle yapılıyor. Nerede etkin uygulama, nerede etkin denetim, hiç birisi yok. İşte tarım iş kolundaki iş cinayetleri de böyle yaşanıyor. Tarım işçileri çok kötü koşullarda çalışıyor ve her yıl yüzlerce tarım işçisi işlerine giderken, çalışırken ölüyor. Hukukta tarım işçilerine ilişkin bir mevzuat dahi yok. Ne zaman ki, 50-60 işçi ölecek o zaman bir şeyler yapılacak belki" dedi.
"Tarım İşçilerine İlişkin Mevzuat Bile Yok!"
SGK başta olmak üzere kamu kurumlarında görevli olanların gereken denetimi yapmadıkları, mahkemeler adil yargılama gerçekleşmediği, işverenler üzerinde baskı oluşturmadığı sürece iş cinayetlerinin artarak devam edeceğini belirten Eroğlu, yetkilileri göreve çağırarak, SGK, Adalet Bakanlığı, hakimler görevini yerine getirsin iş cinayetleri son bulsun" dedi.
"İşçi Sınıfındansanız Ölüm Size Haktır"
Davutpaşa Patlaması'nda hayatını kaybeden Heybettin Güleç'in ağabeyi Hakkı Güleç ise yaşanan yüzlerce iş cinayetinin her ay dile getirildiğini belirterek "Peki bunlar bilinmiyor mu? Biliniyor ama üzerinde durulmuyor çünkü sermaye sahipleri bundan rahatsız oluyor. Çünkü bu ülkede gücün paran yerindeyse bu ülkenin sistemi, adalet mekanizması ondan yana çalışır. Ama ne kadar mazlum olursanız olun , ne kadar haklı olursanız olun sermaye sahibi değilseniz, hele hele işçi sınıfındansanız, hele de asgari ücretin altında çalışıyorsanız, ölmek size haktır bundan dolayı da yakınamazsınız gibi bir algı var" dedi.
"Yöneticilerin Sorununa Jet Hızıyla Çözüm Bulunuyor"
Ülkede yönetici olanların rahatsız oldukları bir sorun olduğunda ise hemen o konuda bir çözüm üretildiğini, jet hızıyla yasa çıkarıldığını belirten Güleç, göçmenlerin sınırdışı edilmesi politikasına değindi.
"Can Havliyle Gelen Göçmeleri Kapı Kapı Dolaşıp Sınırdışı Edemezsiniz"
"Bu ülkeye zamanında yüzlerce göçmeni aldınız. Yüzlerce kişi oluk oluk geldi şehirlere yerleşti, iş bulup yaşamaya çalıştı. Türkiye halkları 'Bu politika yanlış' dediğinde karşı çıktınız. Ama seçimler geldi. Üç beş puan kaybettiniz. Şimdi 'Evet bu politika yanlış' deyip şimdi bu insanları sınır dışı etmeye başladınız. Bu insanlar buraya çok beğendikleri ülke olduğu için gelmedi. Ailesi, çocukları savaşta öldürülenler var. Can havliyle bu ülkeye gelebildi, sığınabildi. İş bulmaya yaşamaya çalışıyorlar. Ama şimdi siz hiç gitmediğiniz iş yerlerini kapı kapı dolaşarak bu insanları sınırdışına gönderiyorsunuz. Bu politikanız insanlık dışıdır. İnsan haklarına aykırıdır" dedi.
Adalet Arayan İşçi Aileleri 85. Vicdan ve Adalet Nöbeti'ni devlet yetkililerini ve kamuoyunu iş cinayetlerine karşı duyarlı olmaya çağırarak ve 28 Nisan’ın İş Cinayetlerinde Ölenleri Anma ve Yas Günü ilan edilmesi talebiyle sonlandırdı.