Devrimci İşçi Komitelerinin 28 Nisan günü İzmir'de Boyoz Akademi Sanat Merkezi'nde düzenlediği Kriz Ve İşçi Sınıfının Çözümleri adlı serbest kürsü etkinliği, işçi sınıfının kurtuluş kavgasında ölümsüzleşenler için yapılan saygı duruşu ile başladı.
Devrimci İşçi Komiteleri adına yapılan açılış konuşması ardından ilk sözü Ankara'dan katılan, uzun süredir atıldığı işyeri önünde eylemde olan Mahmut Konuk aldı. Mücadelesini anlattığı konuşmasında sendikal örgütlenmenin kendi alanlarındaki ilk kurucularından olduğuna vurgulayan Konuk, “bir kez mücadele etmeye karar verdiniz mi, sizi kimse engelleyemez” dedi. “Öncü sendika kadrolarını işlerinden atarak iş götürmeye çalışıyorlar. Benim itirazım şu bu ülke sizin babanızın çiftliği değil. Çocuklarımızın emeğini size yedirtmeyiz” diyen Konuk, konuşmasını “sendikalar, işçiler önünde bir engel durumuna gelmişse, işçilerin görevi o sendikayı aşmaktır” diyerek bitirdi.
İnşaat sektöründen bir işçi, işçi kıyımlarının yıl oranında gerçekleşme oranlarına değindi, “Başka arkadaşlarımızın yanına desteğe gittiğimizde ayrıştırılıyoruz. Suriyeli, Ermeni, Türk diye ayrılıyoruz. Güçlerimizi birleştirmeye ihtiyacımız var işçi komitelerinde örgütlülüğü yaygınlaştırmamız gerekir” dedikten sonra kürsüyü İstanbul'dan gelen Kenan Güngördü'ye verdi.
“388 gündür Zeytinburnu belediyesi önünde beni vatan haini ilan edenlere karşı, askerliğini yapmış, üniversite okumuş birisi olarak mücadele ediyorum. Mahkemeyi kazanmam sonucunda mecburen işe aldılar beni, 6 dakika sonra ihtiyaç yoktur diyerek beni işten yeniden çıkardılar. Beni istemiyorlar çünkü hakkını arayan bir işçiydim. İçerde çalıştığımda da asla itaat eden, biat eden bir işçi olmadım; susmadım. Ölmek istemiyorum diye iş koşullarının iyileşmesini isteyen işçiler işten atılıyor. Zam isteyen işçiler işlerinden atılıyor. Peki ne yapmalıyız; nasıl bir araya gelebiliriz? İşten atıldıktan sonra kafa yorduğum tek şey bu oldu. 136 bin insan KHK ile işten atıldık fakat ben ‘buradayım’ dedim. En fazla tutuklarsınız; ama beni başka türlü buradan alamazsınız. 388 gündür buradayım. 388 gün önce bana su vermeyen, ekmek vermeyenler şimdi eşini çocuğunu alıp sofrasını paylaşıyorlar. En korktukları şeyi yapıyorum, karşı koyuyorum. İlçe emniyet müdürü bana, ‘kartopu gibi büyüyorsun’ dedi. Son nefesimize kadar mücadele etmeye devam edeceğiz ve onları yeneceğiz; kazanacağız” diyerek konuşmasını bitirdi.
Ardından, Flormar işçileri adına Sebahat Zengin’in gönderdiği mektup okundu. Mektupta Flormar mücadelesini anlatarak “OHAL zamanı başlattığımız bu direniş, birçok yerde yeni direnişlerle selamlandı. Çok büyük destekler aldık dünyanın dört bir yanına yayıldı. Onurlu mücadelemiz bitmedi; kış geldi sobalarımızı aldılar, yılmadık. Flormar sermayesine diz çöktürdük. Bu süreçte bize destekler sunanlara teşekkür ederiz; unutmayın ki dostlar direnenler yaşar” diyordu.,
Suriyeli işçiler adına konuşan Muhammed arkadaşımız yaşadıklarını kendi diliyle anlattı: “Maaşımız 600 lira olmasına rağmen mesai ücretimizi alamıyorduk ve 1 Mayıs'ta bile bizleri çalıştırıyorlardı. Hasta olduğumuzda işin daha önemli olduğunu söylüyorlardı. Türk işçi arkadaşlarım bana çok yardımcı oldular. 7 yıl içerisinde kendimi geliştirdim. Ustabaşıyım şimdi. Patron bir gün gelip hafta sonu çalışmamızı istedi. İşçiler hafta sonu çalışmak istemediler. İşten kovuldular, ben kovulmadım; ama kendi isteğimle çıktım ve o iş yerinde bir daha çalışmadım.”
Eski UPS işçisi ve eylemcisi ile bir belediye işçisinin konuşmalarıyla devam eden forumda işçiler kendi deneyimlerini paylaştılar. Kargo işçileri adına konuşan Özgür Tad, işçi komiteleri kurduklarını bunun sendikayı rahatsız ettiğini söyledi.
Belediye işçisi Cenk Türkmen, Komite ve Konseylerde örgütlenmenin öneminden bahsetti; “sendikaların alt örgütlenmeleri olarak değil, sınıfın dolaysız örgütlenmesi olarak, mücadele, ayaklanma ve iktidar organları olarak komite ve konseyler!”dedi.
İşçi avukatlar adına konuşan Av. Aysun Kılıvan da “Ben bir işçi çocuğuyum. Babam ben küçükken sürekli işe girer çıkardı. Annemle birlikte sürekli kızardık. Babam greve çıkardı 4-5 günden fazla yapamazdı evde 3 çocuk yemek beklerken. Gider işe girerdi orada da haksızlığa karşı gelirdi, yine atılırdı. Hep söylemek istemiştim bu kürsüden bunu belirtmek istiyorum haklıymışsın baba” diyerek işçi avukatlarının sorunlarını anlattı.
Metal sektöründen çalışan işçiler tek tek söz alarak konuştu; Murat,“Demire şekil veriyoruz, işçilere şekil veremiyoruz. Örgütlü bir yaşam bize umut veriyor. Çiğli organizede işçiyim. İnsanlara örgütlenmenin yolunu öğretiyoruz” dedi, ağır çalışma koşullarının ne demek olduğunu anlattı. Recep,“Asgari ücretle çalışıyoruz, örgütleniyoruz. Sendikal örgütlenme yasal sınırlara hapistir. Ben biliyorum ki yasalara aykırı olanlar işçiler için doğrudur. Bizlerin bir araya gelişimizi gören patron sürekli bizi gözlüyor, sürekli merak ediyor, nereye gidiyor bunlar diye. Kısa zamanda %80'i örgütledik, 35 kişi kovulduk. Yaptıklarımızdan pişman değiliz, haksızlığa susmuyoruz. Biz burada deneyim elde ediyoruz, o yüzden biz kazandık diyebiliyoruz gittiğimiz her yerde.” dedi.
Üçüncü havalimanı işçileri adına konuşan Dev Yapı İş genel sekreteri Nihat Demir: “%100'lük ormanlık bir alanda katliam yapıldı ve 3. Havalimanı oluşturuldu. Orada katliam ilk doğa ile başladı. Sonra bütün yükü işçiye vurarak devam etti. İşten çıkma korkusuyla yaşıyordu insanlar. Kamyon hafriyatları altında kaldı, merdiven asansör boşluklarında öldü. Cumartesi annelerinin kemiklerini aradığı çocuklar gibi arayamadık. Nazi kampı gibiydi oradaki emekçiler ciddi bir başkaldırı yaptılar. Bir gecede 600 arkadaşımız operasyonlar ile alındı. 24 kişi de tutuklandı. 3-4 gün arayla 8 arkadaşımızı aldılar 7'si tutuklandı. Servis beklerken, işlik zaman 3 kişiyi tutukladılar, en son Özgür Karabulut başkanımız tutuklandı. Eksik kaldık çalışmalarda, ama ilerleyen zamanda yaptığımız mücadele ile özeleştiri vereceğimizin sözünün veriyoruz. İnsanlar arası ayrım var. Şantiyede uyurken başka bir işçi tarafından yakılabiliyor insanlar. Sopa ile yatıyor Kürt-Alevi arkadaşlar. İş cinayetleri politiktir diyoruz. Biz de bunun önüne geçmek için yaşamın her alanında el ele omuz omuza örgütlü davranıp birleşip kazanacağız. 3. Havalimanı işçileri adına bize söz verdiniz, bu çok onur verici. Sınıf mücadelesiyle Kürt özgürlük hareketini birleştirirsek, kadın mücadelesini birleştirirsek, devrime varacağız diyorum. İşçilerin tek kurtuluşu devrimdir” dedi.
Yine bir havalimanı işçisi olan Bilal Tan ise “25 Ağustos'ta işe başladım. Benim firmamda pek sorun yoktu barınma ve yemek şartları nedeniyle 11 arkadaş eylem yaptık Koğuşlar basılarak alındı işçiler. Daha sonra hastane inşaatına geçtim. Yemekler çok kötüydü. Yazılı sözlü dile getirdik, sonra boş tabldotu yere attığımız için işten atıldık” dedi. Osman Üney de, “işsiz kalma korkusu, tutuklanma korkusundan dolayı işçiler örgütlenmekten çekiniyorlar” dedi.
İstanbul’da bir fabrika işçisi olan Hıdır Devrim söz aldı, “Fabrika işçisiyim. Biz işçi sınıfının sorunları ortaktır. Biz korkularımızı yenemezsek örgütlenemeyiz. Örgütlenmeden korkuyoruz, oysa yaşam içinde herkes örgütlü zaten, işçiler neden örgütlenemiyor? Soma katliamı yaşandığında gittik, oraya bir yaşlı amca çıkıp, 'örgütleniyorsan devrimci örgütlenme olmalı' demişti. Ne aradığımızı bilmemiz lazım. Hayat içinde net olamadığımız zaman savruluruz. 16 yaşında kızım var, devrimci yetiştirmek istiyorum. Herkes mücadeleyi çocuğundan, ailesinden uzak tutmaya çalışıyor. Bir komünist işçi olarak mücadele eden tüm işçi yoldaşlarıma diyorum, yaşam devam ettiği sürece bir işçi bir komünist olarak içinizde olacağım.”dedi.
Ardından söz alan gıda üretim işçisi Ali Aysel, “stratejik davranmalı, örgütleşmeliyiz” dedi.
Emekli Tekel işçisi Yılmaz Ekşi, “Dostlar arkadaşlar sınıf kardeşlerimiz, emeklerinden ötürü Devrimci İşçi Komiteleri'ne teşekkür ediyorum. Uzun zamandır işçi toplantılarını takip ediyorum, genç işçilerin bize yol gösterdiği bir toplantı oluyor burada. Babam da işçiydi, çocuklarım da işçi. Genç işçilerin devrim yolunu gösterdiğini görünce epey heyecanlanıyorum. İzmir aslında zengin görünüyor, ama yoksulluk tavan yapmış burada da. Üç komünist işçiyi anmadan geçmek istemem. Madem yolumuz devrim yolu, Seyit Konukları, Necati Vardarları anmadan geçemem. Onlar Denizlerin yolundan da devam etti. Biz de onların yolundan devam ediyoruz. Bugün mücadelede Kürt Halkının yiğit savaşçılarını, zindanları, Leyla Güven'i anmadan geçemem.
Kapitalizmin yıkılmakta olduğunu herkes görüyor ama bu kendi kendine çökmeyecek. Bu hastayı mezara gömecek bir sınıfa ihtiyacı var. Kapitalizmi yıkacak devrimin bir öznesi, bir devrimci parti olmalıdır. Sendikalar ekonomik örgütlülük kanalıdır. Komite ve konseyler yarının yönetim iktidarı evet, ama bir ülkede devrimci durum varsa, bir devrimci parti önüne başat hedef olarak devrimi koymalıdır. Son sözlerim, 'Yaşasın İşçilerin Mücadele Birliği', 'Fabrikalar Tarlalar Siyasi İktidar Her Şey Emeğin Olacak'.”
Ardından işsiz bir arkadaş kürsüye geldi, “Bir arkadaşım okumak için Kürdistan'dan buraya geldi. Ailede 4 okuyan vardı, o arkadaşım her sabah 06.30'da büyük bir restorana gidip bulaşıkçılık yapıyordu. Bir genç insan okumak için illa çalışmamalıdır. Ücretsiz eğitim alması gerekmez mi” diyerek yaşadıklarını anlattı.
İSİG Meclisi gönüllüsü olarak gelen işçi bir mühendis, işçilerin kötü çalışma koşullarından ve İSİG Meclisi'nden bahsetti. “Dünyada çalışırken ölenlerin sayısı savaşırken ölenlerden daha fazla. Biz biliyoruz ki kuralsız güvencesiz çalışma örgütlülük önündeki engeller bunları neden ölüyor. Her geçen gün başka arkadaşlarımızın haberlerini alıyoruz yaşadığımız evler, avm'ler işçi kanlarıyla beslendi.” dedi.
Duygu Bulutoğlu ise gelerek işsizler adına konuştu.
Ali Ekber Erarslan da belediyede işçilerin yaşadığı zorlukları anlatarak, eski taşeron şirketlerinden belediyeye geçişlerin çalışma koşullarını daha da zorlaştırdığını söyledi.
“İnsan yakmanın bile zaman aşımı var. Çocuklara toplu tecavüzün bile cezası yok, ama bizler fişlendik. Ben aynı zamanda sendikal mücadele yürütüyorum. Şu anda sendikalar işçilere ihanet ediyorlar. 1 Mayıs'ta Taksim'e sırtlarını dönüp Bakırköy'e gidiyorlar, işçi sınıfına ihanet ediyorlar. Bu politikaları şiddetle kınıyorum. Devrimci İşçi Komiteleri'nde örgütlenmek lazım.”
Saya işçileri adına konuşan bir işçi de “işçi komitelerimize sahip çıkmamız gerekiyor” diye öneriyor. “Mahalle komiteleri kurulması gerekiyor. Biz bu ülkeyi yöneteceğiz, biz gerekirse yeniden inşa edeceğiz.”
Plastik sanayi alanından komitesi adına bir erkek ve bir kadın işçi birlikte konuştu, çalıştığı fabrikada sorunların önce yöneticilerden kaynaklandığını düşündüğünü anlattı, sorunun başka sorumlular gelince de devam ettiğini gördüklerini söyledi. “Son yıllarda krizin getirdiği şeyler bizim orda da görüldü. Patron eski tecrübeli işçileri iş yerinden çıkartmak istiyor. Önümüzdeki süreç daha zor geçecek. Mesailerimiz azaldı, işçiler çıkartılıyor büyük fabrikalardan. Bundan sonra işçilerin akacağı bir kanal olması gerekiyor, bu kanal Devrimci İşçi Komiteleri olmalı. Bizim artık kaybedecek bir şeyimiz kalmadı, tek çaremiz örgütlenmek”.
“Gezi sürecinde 'Bu iktidarın yıkılması gerekiyor' diyordu sıradan işçiler. 'Arkadaşlar' dedim 'ben bu akşam Gündoğdu'ya gideceğim' dedim, 'var mı gelen?' Hepsi geliyordu. Gezi'nin en büyük eksikliği sınıfın olmamasıydı. Şarteli indirebilseydik çok başka olacaktı. Ve soruyorum; 'bu sefer öyle olmaz' diyorlar.
Fabrika işçisi Seçkin, otomotiv sanayi işçileri adına konuştu ve “Sendikaları tasfiye etmeden, ama fabrikalarda sendikaları da kapsayan ve onu aşan örgütlenmelere girişmeli. Herkes kürsüye çıkıp bir şeyler söyledi, işçi sınıfının mücadelesi, asıl olarak iktidarı alma mücadelesidir. Sendikalara baktığımızda havalandırma sorunu ile ilgili, kemer ile ilgili şeyler koyuyorken önümüze, bizim hedefimiz, işçi sınıfının hedefi iktidarı almak olmalıdır” dedi.
Gazetemiz adına söz alan Vefa Serdar, “Hepimiz bir umut arayışındayız. Umut nerede? Umut insanda, işçi sınıfında” dedi. ”Bir şarkının sözlerinde dendiği gibi ‘bak işçi tulumu giymiş umut’ diye vurgu yaptı. “İşçi sınıfı bizim geleceğimiz diyoruz, işçi sınıfı ayağa kalktığında herkes onları takip eder; tekil eylemler burjuvaziyi yıkmak için yeterli değil, koordineli hareket edilmeli. Bir yerde tek bir işçi bile çalıştığı koşullara isyan ediyorsa, kapitalizme isyan ediyordur. Eğer bir yerde bir işçi mücadele ediyorsa, orada olmalıyız. Sendikaların görevi, sadece sömürüyü sınırlandırmadır. Oysa devrimin partisinin etrafında örgütlenmenin zamanı geldi” dediği konuşmasının ardından, Şakran Zindanı'nda bulunan Leninist tutsakların gönderdiği mesaj okundu.
Konuşmaların sonunda, tüm forum boyunca işçilerin önerileri madde madde okundu.
“Sendikaları aşan komite konsey kurulması önerisi;
Ulusal, etnik bir ayrım değil birleşik bir mücadele;
İş kolu ayrımı yapılmaksızın güç birliği yapılması;
Sendika yönetiminde yer alınması;
Beyaz yaka-mavi yaka birleşmesi;
Üretim araçları işçilerin eline geçmesi;
Nihai kurtuluşun halkların birleşik devrim hareketinde olduğu...” söylendi.
Getirilen önerilerin herkesçe onaylandığı forumda, Haziran ayında Serbest Kürsü'nün yeniden ve daha güçlü toplanması gereği üzerine duruldu.
Etkinlik, hatıra fotoğrafı çekilmesi ve hep birlikte 1 Mayıs Marşı’nın söylenmesi ile sona erdi.