Halkların Demokratik Kongresi Ekoloji Komisyonu, hükümetin sermayenin çıkarları için kentleri ve doğayı yok eden politikalarına karşı HDP İstanbul İl binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
HDK Eş Sözcüsü Esengül Kılıç, normal koşullarda bugün kutlama yapılması gerektiğini, fakat kapitalizmin açlığı yüzünden çevrenin, doğanın sürekli tahrip edildiğini belirtti. Kılıç, "Bugün Sur'da bir tarih yok ediliyor. Zeytinlikler, taş ocakları ve yerleşim alanları ranta açılma tehlikesiyle karşı karşıya. Kamu hastanelerinin arazileri rant için tehlike altında. Bugün mücadele günü olmuş durumda" dedi.
HDP MYK üyesi Beyza Üstün ise Kürdistan'da birçok yerin yakılıp yıkıldığını, insanların katledildiğini hatırlatarak, bu zihniyetle her alanda mücadele etmekte olduklarını ifade etti. İnsanların ve canlıların yaşam alanlarından kopartıldığını belirten Üstün, yaşam alanlarının sermayeye teslim edildiğini bu nedenle de HDP ve HDK Ekoloji komisyonlarının bugün birçok yerde eylemler yaptığını aktardı.
Eylemde basın açıklamasını okuyan HDP PM Üyesi ve Ekoloji Komisyonu Üyesi Pınar Yiğitoğulları, halkların 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nü kutlamadığını, bugünün yaşam alanları için mücadele günü olduğunu söyledi. Cudi'de yaşanan orman yangınlarını hatırlatan Yiğitoğulları, "Bu saldırının giderek büyüyeceğini, ülkenin her yerinde, halkları, ormanları, suları içine alarak katliamlara dönüşeceğini, bunun savaşın ilanı olduğunu bilemedik. Suruç'ta, Ankara katliamında, Sur'da, Cizre'de, Dargeçit'te, Silvan'da, Derik'te ve diğer yerlerde öldürülenlerle bin kere öldük. Her geçen gün savaşın şiddeti giderek arttı. Şirketler krizlerinden kurtulsun, iktidar egemenliğini korusun diye sürdürdükleri savaş hukuku ile ciğerlerimizi dağlamaya devam ediyorlar" dedi.
"Barajlarla dereleri tutuklamaya, suları kanallara almaya, suyu, ormanları yaşamdan koparıp şirketlere teslim etmeye, madenleri dağları delik deşik eden- tüm canlı sistemi ölüme mahkûm eden bir şekilde çıkarmaya, taş ocakları ile dağları, yol projeleri ile yaylaları deşmeye, ormanları yok etmeye, doğal varlıkları askeri ve güvenlik politikalarının bir aracı olarak kullanmaya devam ediyorlar. OHAL kapsamında halkların katledildiği, mahallelerin yakılıp yıkıldığı alanlar inşaat şirketlerine, enerji şirketlerine devrediliyor” diyen Yiğitoğulları Acele Kamulaştırma Yasası'na işaret etti.
Acele kamulaştırma yasası ve torba yasalar ile zeytinliklerin, meraların, vb. birçok alanın ranta açıldığını, doğanın ve çevrenin sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda talan edildiğini belirten Yiğitoğulları, UNESCO miras listesindeki Sur ve Hewsel Bahçeleri'nin yapılaşmaya açılmaya, Sur'daki mahallelerde yaşamını sürdürmeye çalışan halkın zorla evlerinden atılmaya çalışıldığına dikkat çekti. Yiğitoğulları, iktidarın uluslararası alanda kaybettikleri prestiji nükleer santral yapma vaatleri ile geri almaya çalıştığını da ifade etti.
“Sur'u Yıktırmayacağız, Doğanın Yok Edilmesine İzin Vermeyceğiz!”
İstanbul'un da betonkent haline getirildiğini ifade eden Yiğitoğulları, şehirlere yapılan tüm saldırıların kentlerin kimliğine bir müdahale olduğunu belirtti. Birçok yerden tüm bu talana isyan ettiklerini aktaran Yiğitoğlulları,"Bizleri dayanışmaya çağıran, ormanlara, evlere, kırlara, bahçelere düşen korlara avuçlarıyla su, umut taşıyan halklara, yaralı hayvanları kucaklayan Nuh'un çocuklarına, İlyada, Odysseia destanlarında zeytinleri yaşamın tümüne ait kılan Homeros'a; Gezi'den Cudi'ye, Hewsel'e; Sur'dan Olimpos'a; karıncadan, arıya, kuşlara, derelerden, ormanlara, zeytinliklere; Sur'da suları, elektrikleri kesilerek, savaş zorbalığı ile evleri yıkılarak mahallelerini terk etmeye zorlanan halka; meraları, zeytinlikleri zorla ellerinden alınmaya çalışılan çiftçilere; denizleri marinalarla doldurulmaya çalışılan, betonlara gömülmeye çalışılan balıkçılara, balıklara söz olsun... Sur yüzlerce yıldır barındırdığı halklara aittir. Yıktırmayacağız, yıkılmasına göz yummayacağız. Zeytinlikler, ormanlar, mera-kışlak ve yaylalar, kıyılar tüm canlılarındır. Yok edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi.