Salgın önlemlerinin alınmaya başlandığı ilk günlerde market alışverişi için gittiğim Migros'ta kasiyerlerin ve personelin maskesiz, eldivensiz çalıştığını görünce, para ödemek için girdiği kasa kuyruğunda kasiyere çekinerek soruyorum. Öyle ya, yanlış anlaşılabilirim, virüs bulaştırmak için kasıt sanılabilir, sadaka sanılabilir…

Tek maskem ve bir çift eldivenim var, o maskeden bir daha bulamayabilirim, o yüzden teklif etmeye cesaret edemiyorum, ama yedek eldivenlerim var. "Maskem tek ama yedek açılmamış eldivenlerim var, versem alır mısınız, temiz. Sizin burada daha çok ihtiyacınız var" diyorum. Kasiyer kadın da bir an duruyor, sağa sola bakıyor, kararsız cevaplıyor: "Hayır teşekkür ederim". Hata edip etmediğimi ya da daha ısrarcı olup olmamam gerektiğini düşünüyorum giderken.

Akşam sosyal medyada haberleri okuyorum sonra. Başta Migros olmak üzere marketlerde çalışan personele maske, eldiven gibi hijyen ürünler kullanmak yasaklanmış… hatta bu nedenle çok sayıda işçi işten ayrılmış durumu protesto için… “Hiper” marketler, etrafa "normal" havası vermek için işçilerinin sağlığını, hayatını hiçe sayıyorlar. Ama onlar için bu hiç sorun değil. İşsizler ordusu olduğu müddetçe, istifa eden, hastalanan, ölen işçilerin yerine çalışacak insan bulmak çok kolay.

Bir market çalışanının bir gün içinde yüzlerce kişiyle temas ettiğini düşünürsek, nasıl bir risk altında olduklarını görüyoruz. Ve Migros, yeni işçiler almak için hemen ilan verdi bile.

İşyerleri kapanan, işten atılan yahut izne çıkarılan işçiler maalesef hayatları ve sağlıkları pahasına bu iş ilanına cevap verecekler. Ya açlıktan ya da hastalıktan ölmek...

Günümüzde işçilere sunulan seçenek bu işte. Kırk katır mı, kırk satır mı...

Mücadele Birliği Okuru Bir Kadın