Merhaba 18 senedir tersanede çalışan bir işçiyim. Bazı zamanlarda tersanelerle ilgili haberler, röportajlar yapılır, sonra bir dönem bir sessizlik yaşanır.

Bu sessizlik olunan dönemde sorunlar biter mi? Elbette hayır. 2000’li yıllarda sık sık ölümcül kazalar yaşanırdı. Bir diğeri ücret sorunuydu. Maaşlar ödenmez ya da geç ödenirdi. Ve zaten kölelik koşullarında çalışmaya zorlanırdı işçiler.

DİSK Limter-İş öncülüğünde işçilerin yaptığı eylemler sonucunda tersanelerin %70’inde işçiler boydan boya yürüyüşler yapınca, devlet buna el atmak zorunda kaldı ve iş güvenliği arttırıldı.

İş güvenliği biraz daha iyi seviyede şu an. Yine de ölümcül kazalar oluyor, fakat eskiye göre düştü yaşanma sıklığı.

O kadar kritik bir şekilde çalışıyoruz ki, dikkatsiz çalışırsan her an herşey olabilir. Elinde gaz lambası patlar ya da girersin bir tankın içine gaz sıkışması vardır. Bir çakmağı çaktığında sen de gidersin, çevredeki herkes de ölür. Mitingler, eylemler olunca, devlet sözüm ona sorunun üstüne yöneldi.

Tuzla çevresinde 20-30 tane tersane var. Her tersanede 1000-2000 kişi çalışıyor. Tuzla’dan, Gebze’den, Kocaeli’nden, İstanbul Avrupa yakasından bile gelen işçiler var. Benim bir çırağım, sabah Okmeydanı’ndan geliyordu, akşam gidiyordu. Diyordum ki “sen kaçta uyanıp da bu işe yetişiyorsun”. “Abi ne yapayım, sabah 05.00’te kalkıp 500T’lere biniyorum, 07.00’de tersanede oluyorum”. Bir de bu arkadaş mesaiye kalıyordu.

Zor koşullarda çalışıyoruz, yaşıyoruz. Benim biraz deneyimim olduğu için işe başlamadan önce herşeyimi kontrol ederim. Çalıştığım takımı gazından, kaynak pensesinden elektrikli cihazlarım ne varsa önce onları kontrol ederim kaza yaşamamak için. Ben tedbirli çalışıyorum ama herkes benim gibi davranmıyor. Adam gidiyor bir yere, gaz borusunu sarıyor bir yere düğme bir yere takılıyor gaz kaçırıyor, farkında değil. Orada da biri geçerken sigara yakınca güm... Al sana iş kazası.

Tersane sektöründe genellikle doğudan gelen ve daha önce tersanede çalışmamış, tecrübesiz insanları getiriyor taşeron şirketler, düşük ücretle çalıştırıp onların sırtından ciddi paralar kazanıyorlar. Bu kazalar bundan kaynaklı yaşanıyor, işi bilmedikleri, deneyimli olmadıkları için. Adam geminin tepesine çıkıyor, nerden baksan 50-60 metre yükseklikten bahsediyorum. Adam hangi kemeri takması gerektiğini, kemer takmaya gerek olup olmadığını bilmiyor. Paraşüt kemer var, halkalı kemer var hangisini takması gerektiğini bilmiyor. İş güvenlikleri yeni yeni var. İş güvenliği uzmanı geliyor 2-3 kere söylüyor 4.sünde kartını kapatıp tersane dışına çıkartıyorlar.

Bizim tersanede 3000 kişi çalışıyor, ama bizim çalıştığımız firmanın bünyesinde 50-60 kişi vardır. Sabancı’nın, Koç’un hatta Binali Yıldırım’ın bile tersanesi var Tuzla’da. Bir tersanede an az 30 tane taşeron oluyor. Asıl parayı tersane kazanıyor, sonra taşeronlar. “Şunu yaptıracaksın” diyorlar taşerona, elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan para kazanıyorlar. Yurt dışından sıkça gemiler gelir, milyon dolarlar dönüyor tersanelerde. Bizim günlüğümüz sabit 120 lira. Yevmiye usulü çalışıyoruz biz. Bazı taşeronlarla tersane farklı anlaşıyor. Kişi başı 250 lira veriyor tersane, taşeron 100-150 liraya topluyor işçileri, sırtlarından para kazanıyor.

Yiyecek konusuna gelirsek, bu konuda berbat olan, yemeği yenmeyecek olan tersaneler de var, orta karar olanı da var.

Şu an işçilerin tek gündemi geçim... Herkes borçlu, aldığı ücret yetmiyor. İşçiler arasında bilinçli olanları da var bilinçsiz olanları da var. Ulusalcı kesim de var sosyalist kesim de var. Şimdi bir savaş var, sosyalist olanlar diyor ki, “bizim ne işimiz var Suriye’de”. Aklı başında her insan diyor ki, “bu ülkeyi yönetenler bu askeri gönderiyor da kendi çocuklarını niye göndermiyorlar. İmza atan, onay veren kaç vekilin çocuğu orada. Kimin sırtından çıkartıyorlar bu savaşı”.

Ulusalcı kesim de tam tersi yönde bakıyor: “Vatan, Millet, Sakarya”. Bu iki kesimi bir araya getirmek de bir mesele. Sen fikrini belirttiğin zaman sana farklı bir gözle bakıyor. Acaba YPG’yi mi destekliyor diye düşünüyor.

İşçi sınıfının içinde parça parça herkes başka şeyleri söylüyor. Bizi birbirimize bağlayacak nokta, benim gördüğüm kadarıyla ekonomik kriz. Şu anki mevcut hükümete olan bağın zayıflamasının nedeni de budur. Sağ kesim de az-çok memleketin durumunu anladı, tavır koydu. Seçimde oy vermedi örneğin.

İşçi sınıfını birleştirecek bir örgütlenmeyi şu anda pek göremiyorum. Sendikada bu süreçlerde iyice tutarsızlaştı. İki ay önce bizim arkadaşlar bir şirkette çalışmışlar, sanırım ücret konusunda sıkıntıları olmuş, paralarını alamamışlar. Benden fikir almaya geldiler. “Sendikaya gidin” dedim. “Sendika sizi avukatıyla görüştürsün, mahkemeye verin ya da gelin kapıda eylem yapın” dedim. “Sendika da sendikalığını yaparsa, arkanızda durur kapıda” dedim. “Sendika her sabah gelsin basın açıklaması yapsın” dedim. “Kimse bizimle ilgilenmez ki” dediler. Ben aradım durumu anlattım, sendika işçileri görmek istedi, gönderdim ama bir şey olmamış... Dağıldık, sonra başka tersanelere gitmişler.

Bir Tersane İşçisi