Adım Ercan Yavuz. Petrol-İş Trakya Şube Başkanıyım. Kısaca size Kale Kayış sürecinden bahsedeyim.
2018 başlarında buradaki arkadaşlarımız Petrol-İş Sendikasına üye olmak istediler. Kısa süre içinde çoğunluğu elde ederek, Çalışma Bakanlığı’ndan da yetki belgemizi aldık. İşveren sendikanın yetki belgesini tanımayarak itirazda bulundu. Bu süreci de herkesin bildiği gibi işçilerden zorla e-devlet şifrelerini alarak, sendikadan istifa ettirerek, tehdit yoluyla, işten çıkararak sendikayı kendi iş yerinde bitirmeye çalışıyor.
İşveren itiraz edince biz burada bir basın açıklaması yaptık. İşveren daha sonra bir arkadaşımızı işten attı. Bunun neticesinde yaklaşık 1700- 1800 kişi topladık burada. Bu bölgeyi diğer yerlerden ayıran en önemli eksiklik hiç sendikalı fabrikanın olmayışı. Daha önce birçok sendika bölgesinde gördüğüm çalışma koşulları vardı, ama hiç bu kadarını görmemiştim. Arkadaşlarımız içinde parmakları kesilen, kolları kırılanlar oluyordu. “Bu şekilde çalışmaya devam edersek kolumuzu, bacağımızı canımızı kaybedeceğiz” diyerek çalışma şartlarının uygun olmamasından dolayı çalışmama eylemi yapmak istediler. Biz de sendika olarak buna öncülük ettik. 24. mücadele günümüzdeyiz.
Buradan işverene de sesleniyorum: “evet biz mücadele de ederiz, iyi de bir sendikayız ama arkadaşlarımızın zaten bu fabrikada sendikalı olarak çalışmaya devam etmek istiyoruz. İtirazlarını geri çekmelerini istiyoruz. Arkadaşlarımız da sendika olmadan içerideki koşulların düzeleceğine inanmıyorlar. Biz bu konuda mücadelemize devam edeceğiz. Bizim şubemiz mücadeleci bir şubedir. Geçenlerde yanan bir fabrika vardı ak tütün. Biz o fabrikanın önünde yaklaşık 300 gün çadır eylemi yapmıştık. Belki herkes Flormar’ı duydu ama, biz de OHAL döneminde böyle mücadeleler yaptık. Biz sonuna kadar buradayız. Kanunlar çerçevesinde yapabileceğimizi yapacak, hakkımızı arayacağız.
Kale Kayış; Tüpraş, Petkim’deki kimyasal plastik atık ve çöpleri alıyor. Gelip burada plastik konvektör yani plastik taşıma bantları yapıyorlar. %90 yurt dışına satılıyor. Niye ihraç ediyorlar. Çünkü bu tür kimyasal atıkların işlenme tesisleri Avrupa’dan atılıyor. Çalışma şartlarının çok ağır olması, iş kazalarının çok yaşanabiliyor olması -el, kol, çene kırıkları yaşıyor burada arkadaşlar- Akciğer kanseri hastalığına yakalanma riskinin yüksek olması gibi birçok sebeple bizim gibi ülkelere taşınıyor fabrikaları. Buradaki arkadaşların birçoğu zaten hali hazırda koah hastalığı riski taşıyorlar. Tamamen havasız ortamda çalışarak koruyucu önlemleri de alınmazsa çok küçük yaşlarda bu hastalıklara yakalanıyor arkadaşlarımız.
Bu fabrika %80 ihracat üzerine çalışabiliyor bu da aslında ekonomik olarak kalkınabildiklerini gösteriyor. Eğer bu ülkede insanlar anayasada belirli bulunan sendikalı olma haklarını kullandıkları için işverenler o çalışma bakanlığına itiraz edebiliyorsa ve Çalışma Bakanlığı da ben bunu kabul ediyorsam bu tamamdır diyemiyorsa ben bunu anlarım: Çalışma Bakanlığı bizim insanlarımızın sendika üyesi olarak görülmesini istemiyor.
Silivri’de 450 tane fabrika var, hiç sendika yok. Biz çalışmalarımızı yoğun şekilde sürdürüyoruz. Nisan’ın başında, Silivri’de bir basın açıklaması yapmayı düşünüyoruz. Saati ve gününü sosyal medya ve resmi sayfalarımızdan duyuracağız. O gün hava yağışlı gösteriyor ama bize hiç fark etmiyor. Burada ilk eyleme başladığımızda öyle bir yağmur vardı ki, iki saat boyunca yağmur bizi zorlamıştı.
Biz kararlıyız. Pazar günü hariç her gün sabah 07.00’den akşam 16.30’a kadar buradayız. Destek olmak isteyen dostlarımızı bekleriz.