Merhaba Mücadele Birliği okurları için çalıştığınız iş kolunda yaşanılan haksızlıkları anlatır mısınız?
8 senedir Antep’teyim aynı iş yerinde çalışıyorum iş yerimi hiç değiştirmedim. Şu an Antep’te işçilere yapılan şey var ya, yapılanların binde birini anlatsam yeter. Zam günü geliyor işçiye zam yok. Adam tehdit ediyor, hesabınıza gelmezse kapı orda çıkın gidin diyor.
Arkadaşımın eşi Ankara’da kemoterapi görüyordu, ölüm döşeğinde. Adam 20 senelik işçi. Diyor ki; “çıkışımı verin haklarımı öldürün. Kemoterapiye devamı için 15-20 bin lira para lazım.” Bunu Canan Tekstil’in kendisi yapıyor, diyor ki; “bu benim sorunum değil. Ne olursa olsun o sizin sorununuz” diyor. Adamı kapıdan çevirdiler, kemoterapiye giremedi, eşi Ankara’da öldü, eve cenazesi geldi.
Bu sanayide o kadar çok şey oluyor ki hangisini anlatayım size. İşçilerin çıkışını verip de, parasının yarısını cebe indirilmesini mi diyeyim. İşçiye açık senet imzalatıp tehdit edip ya parayı getirirsin ya da tefeciye veririm tehdidinden tutun da, hangisini anlatayım bir başlasam bir dosya dolusu verebilirim.
Adam diyor ki “çıkaracağım sizi.” Çıkarıyor da. Şu an asgari ücret zamlandı 3500’den hesaplanıyor değil mi senelik çıkış tazminatı. Adam 2500 lira veriyor. Kabul ediyorsan et, etmiyorsan istediğin kapıya gidebilirsin.
Üretimi kat be kat arttırmamızı istiyorlar. Sekiz saat çalışacaksınız, ama durmak yok ellerinden gelse sigaraya, lavaboya bile göndermeyecekler. Baskı desen baskı, tehdit desen tehdit, burada her şey var. Ama ekmek kavgasına düştüğümüz için yapamıyoruz. İsimlerini bilmediğimiz sendikalar geldi. Gürteks’te bir sendika var. Adam patronla anlaştı, 4 daire karşılığında işçileri patrona sattı.
Dün akşam (9 Şubat) Şireci dışarıdaydı. Saat 15.00’ten gece 12.00’ye kadar dışarıdaydı. Eylem yaptı, grev yaptı devletin verdiği %26’yı almayı istediler. Patron ne diyor biliyor musun; “fabrikayı kapatırım. Size 1 tl zam vermem, hesabınıza geliyorsa.” Bizimki biraz asgari ücretten yüksektir. Mesela 1600 lira iken asgari ücret, 1850 civarı alıyorduk biz örnek veriyorum. O zammın üzerine %26 zam yapması lazımdı. Adam 120 milyon zam yapıyor, devamsızlık primini kesiyor. Geçen sene verdiği 100 lira zammı da içinden çıkarıp, zam veriyor. Bütün patronları da tehdit ediyor, “bunun dışında zam vermeyeceksiniz” diye.
Ayın 15’inde %90 Canan Tekstil’de greve çıkacak. Çıkıyoruz da bir işe yaramıyor ki. Bir devlet büyüğünü göremiyoruz. Anladık artık devlet işçiden yana değil. Ne CHP’si ne HDP’ si ne MHP’si ne DSP’si… İnsan bir tane belediye başkan adayını gönderir ya. “Kardeşim sizin bu sıkıntınız var biz sıkıntınıza destek çıkıyoruz.” Basın da gelmiyor ki buraya. Her sene bu sorunu yaşıyoruz gazeteci de göremiyoruz ki. Arkadaşım Abdullah SAĞIROĞULLARI sekiz senedir birlikte çalıştığım arkadaşım. Bir sene oldu olmadı, üç parmağı koptu. Makineye takılıp koptu. Bir geçmiş olsun dahi demediler. Adam dava açtı diye, inanır mısın hani polis kötü suçtan seni yakalar ya aynı öyle; bir müdür, bir genel müdür, iki şef, vardiya amiri, çavuş beş tane adamın başına birikmiş çapraz sorguya alıyorlar. “Bizi nasıl şikayet edersin” diye.
Örgütleniyoruz, yine olmuyor. Hak-İş i biliyorsun, Öz İplik-İş. Fabrikada başımızdaki temsilcileri biz seçemiyoruz ki, adam kabul etmiyor. 2012’de 16 gün ramazanda dışarıda yattık, kalktık zar zor bayramdan bir gün önce izin almayı becerdik. 2014’de greve çıktık, 2 senelik elemandım o zaman, 450 kişiyi ben Öz İplik’e kayıt ettirdim. 450 kişiden 15 işçinin sigortası Canan Tekstile bağlı çıktı. Sayıyı tamamlamıştık. İşçilerin %80-90’ı inşaat işçisi olarak görüyordu fabrika yeniydi ya.
16 sene İstanbul’da çalıştım, beş yıldızlı fasulye restoranların şefliğini yaptım. İnancınız olsun, bilgisizlikleri çok kötü. İşçinin gözünde örgütlenme, sendika çatısı altında toplanmak, sendikacının para yemesi olarak tanımlanmış. Çünkü gelen sendikacıların yaptığı şey bu olmuş, hepsi de bunu yapmış. Fabrikada ben temsilci seçilsem, örneğin üç gün sonra işten atılıyorum. Bir bahaneyle beni gönderiyorlar. Bir buçuk milyon kişi çalışıyor bu sanayi bölgesinde. Buradaki bütün fabrikalarda ya kardeşim çalışıyor, ya başka bir akrabam. Ben diyorum ki, dedikodu yapalım patronun kulağına gitsin, örgütleneceğimizi düşünsün.
Vallahi korkuyorlar. Masaya yumruğunu vura vura, patronun karşısına dikile dikile hakkını soranların hepsi 2012’de kovuldu. Ben bunu hala göze alıyorum, ama bir elin parmağını geçmiyor artık. Bana hakaret etti şef. “Sen adam değilsin, sen delikanlı değilsin” dedi. Kendi hatasından kaynaklıydı eksiklik. Ben desinatörüm yani halı desencisiyim. Bana hakaret edince ağzını burnunu dağıttım, müdürün karşısına çıktım müdür bana ne dedi biliyor musun? “Sen ne hakla vuruyorsun, sen kabadayı mısın?” Dedim ki ben burada çalışıyorsam, size emek harcıyorsam adamın gelip de hakaret ediyorsa benim kendimi savunma hakkım var. Kameraları izleyebilirsin suçlu bensem zerre kadar 1 tl istemiyorum, ben çeker giderim.
Aktekstil’i batıranların hepsi bizim başımızda. Personel müdürü diyorlar. Bir tane personel müdürü var, aynı sene işe başladık adam neredeyse yamalı gömlekle geliyordu işe şimdi süperb’ye biniyor işçilerin hakkını yiye yiye. 12 senelik adama işten kovunca kıdem tazminatı olarak 12-13 bin para verilir mi? Vicdan merhamet lazım. Kıdem tazminatının yarısını vermedi. 2milyardan hesaplasan 24 milyar para yapar. 3 milyardan hesaplarsan 36 milyar para yapar, bildiğin hak yiyorlar. Biz bunu açıklayamıyoruz.
Örgütlenme devletin gözünde terörle eş değer. Bugün onu da yapamıyoruz. Eskiden cesaret doluydu insanlar. Şimdi üç kişi işten çıkarınca eli ayağına dolaşıyor insanların. Benim banka borcum var yapamam, benim çocuğum hasta bir şey yapamam, ben kiracıyım bir şey yapamam… e ne oluyor, kölelik işte. Komple hepsi köleleşiyor şu an.
Bizim kendi patronumuzun ismi Canan beydir. Vefat etmeden önce inancınız olsun, halı saha maçlarına gelirdi bizimle. 3000 işçisi vardı, bizimle halı sahaya gelirdi. 19-20 yaşında yanında başlayan insanlar anlatırdı. Yanında sigara içerdim, terlikle kovalardı bu yaşta sigara mı içilir diye. Öyle bir adamdan, işçiliği görmemiş, yokluğu görmemiş insanlar onun yerine geçince… ve daha da cahiller, burada genel müdürlerin eline düşmüşler. Burada, inancınız olsun, Başpınar’ın %80’ini genel müdürler yönetiyor. Patronun bizimle konuşmaya fırsatı olmuyor ki. Yüzümüzü görmüyor. Sadece işçiyi karalıyorlar, başka bir şey yok. Sen bir işçiye hangi hakla açık senet imzalatabiliyorsun. Tehdit ediyor ya; adam hakkını aldı gitti diye tehdit ediyor. Hesabına yatırdığım kıdem tazminatını ya bana geri getirirsin -personel müdürü söylüyor bunları- ya da sana imzalattırdığım açık senedi tefeciye veririm. Mahkemeye de değil, tefeciye veriyor. Çocuk ilkokul mezunu napsın? Şu an mahkemede. Ben kalkıp masaya yumruğumu vurabiliyorum, müdürün de karşısına şefin de karşısına. Biz konuşabiliyoruz, ama iki üç kişiyiz. Toplasan bir elin parmağını geçmez. Ama insanları korkutmuşlar. Hayat şartlarını biliyorsunuz, bir domatesin kilosu olmuş 7 milyon.
Jandarma ne ya, jandarmanın hakkı var mı ki, gelip doğal hakkını kullanan işçiyi fabrikanın önünden dağıtıyor. Gece saat 21.30’du kardeşimle birlikte -ikimizde gece vardiyasında çalışıyoruz. “Abi” dedim, “beraber gidek de 5. Organize Sanayide ne oluyor, bir bakalım”. Gittik, 2 transit dolu jandarma gelmiş. İşçileri fabrikanın önünden kovuyor. Neymiş, patron demiş ki işçiler fabrikayı yakacak.
Beni de çıkaracaklar işten biliyorum. Ya bugün, ya yarın, ya 10 gün sonra. İş kıdem tazminatını hesaplamaya geldiği gün, allah o personel müdürüne yardım etsin. Ya allah bana verecek, ya ona verecek. Benim gözümde para yok ben paranın derdinde değilim. Bileğimin hakkı, ama anlamıyorlar. Bir de beş vakit namaz kılıyorlar. Öyle şeyler dönüyor ki insan anlatamıyor. Adama diyor ki, git yangın merdiveninin yanında dur tatbikat olacak. Düğmeye bastı diye adamı kovdular bir sene önce. Tuvalete gidiyoruz, dakikamızı sayıyor neredeyse parmak izi koyacak, kaç dakika girip çıktığımıza. Yemeğe de aynı şekilde. Yemekleri de demiyorum zaten afedersin, köpeğe ver köpek yemez. Yoğurdu pişirip önümüze koyuyor ya. Yoğurt pişirilir mi arkadaşım. 77 çeşit dünya mutfağını bilirim. Yoğurt pişirilip getirilip insanın önüne konur mu ya.
Öyle şeyler var ki bıktık usandık patlayacak yer arıyoruz. Bak geçen sene bu kadar direnen yoktu. Gürteks, Güriplik, Özsever, Şireci içlerinde en dişli olan belki yine bizim fabrika, Canan Tekstil. Patrona lafını geçirebilen en sağlam işçi grubu da bizim grubumuz. Bizim işyerinde üç vardiyada 1200 kişi var. Ben diyorum ki en kötü sendika, sendikasızlıktan iyidir. Diyorlar ki, bizim bir yevmiyemizi alıp kenara oturacaklar. Alsınlar, alsınlar. “Mantıklı olun” diyorum “en kötüsü bile bu şerefsizlerden iyidir” diyorum.
Gazetenizi inceledim, haksızlığın karşısında duran medya grubusunuz. Açık senet imzalatılan arkadaşımı da getirebilirim size, parmağı kopan arkadaşı da getirebilirim size. Bana bir şey yapamıyorlar, ben hakkımı savunabiliyorum. Savunamayanlar eşekliğinden savunamıyor. İki kişi konuşuyor, geri kalan arkasına saklanıyor. Adamlar sizin için savaşıyor kendisi için savaşmıyor ki. Bir tane şefimiz var, Selçuk. Bir karış boyu var. Adamın birine küfretti. O işçi elinde kancayla bütün fabrikada şefi kovaladı. Adam işinden oldu, şef hala çalışıyor. Bize diyor ki, benim yetiştirilme tarzım patronculuk, ben işçiyi tutamam diyor. 2014 de boyahane müdürümüz vardı, batıdan gelen bir bayandı. Greve çıktık o zaman, size yemin ediyorum, grev zamanı bizimle gelip oturdu. Kovulunca ağladı, “ben sizim için bir şey yapamadım, bu patronlara söz geçiremedim diye üzülüyorum” dedi. “Kovulduğuma üzülmüyorum” dedi. Böyle insanları da gördük.
Buradaki sıkıntı çok büyük. Konukoğlu firmasını duymuşsunuzdur az çok. Şu an Antep patronlarını yöneten de onlar piyasayı belirleyende onlar. Dur, dur, kalk, kalk. Konukoğlu Hastanesi var, Türkiye’de yasak olan taşıyıcı anne üzerinden uygulanan tüp bebek tedavisini kendi hastanesinde perde arkasından yapıyor. Batının şartları buraya göre çiçek.
SSK’dan müfettişler geldiler. Bizlerle haşır neşir olmaları gerekirken, personel müdürünün odasında çay içip, müdürün ayarladığı otuz işçiyi odasında dinlemek ne demek ya. Bu yapılıyor işte. Şireci elden para veriyor. Bu müfettişler işçilerin arasında gezmiyor, muhasebe ya da personel müdürünün seçtiği adamları niye dinliyorsun. O 30 tane işçi de “biz elden para almıyoruz” demiş. Şerefsiz, sen o parayı elden alıyorsun. Biz her şeyin farkındayız, ama dile getirince vatan haini oluyoruz. İki ay önce SSK’yı aradım, “150-200 kişi fabrikadan çıkarılacak” diyorum. “Büyük ihtimal ben de çıkarılacağım” diyorum. Çalışma tarihimi söylüyorum “beni çıkaracaklar buna eminim kıdem tazminatım ne kadar” diyorum, “biz hesaplayamıyoruz” diyor. “Mali müşavir bul kendine” diyorlar. E ben mali müşavire hesaplattıktan sonra sana ne gerek var, bana ne faydan var? Sen işçiden yana değilsin o zaman, sen patroncusun. Sadece diyor ki “maaşının son brüt rakamı üzerinden hesaplanır bu” diyor. E benim maaşım düzgün yansımıyor ki, iki parça olarak ödeniyor. 3500 brütüm gösterileceğine yemek param, yol, sigorta içinde değil. Kesinti yaparak brütü gösteriyor. 3500 brüt varsa 2700-2800 olarak gösteriyorlar. Hepsini birden gösterse sigortam da kıdem tazminatımı da yüksekten yatıracak. Onu yapmıyor. 2 parçada yatırıyor. Kardeşimin asgari ücreti 7’sinde bankaya yatıyor, 21’inde çocuk parası yatıyor. Mesailer ise elden veriliyor içerden.
Bunu söylediklerinde işten kovuyorlar. Ben kendimi kurtarırım. Ya durumu olmayanlar, borç batağında olanlar, en çok da korkan onlar. Diyorum ki, biraz kendinizi düşünün, hep patronu düşünmeyin. Eninde sonunda alnınızda yazacak, kısmetiniz kapandı, güle güle. Bir birleşebilsek Başpınar’da... %50’si çıksa yeter. Bunu yapınca da terörist oluyoruz. Ben hep diyorum, bir fabrika greve çıkmasın, 15 fabrika birden çıksın. Şireci grevdeyse her fabrikadan 10 kişi gelse, daha ne olsun.
Bizim zam belli değil, 15’inde Şireci beyefendilerinin vereceği zammı bekliyoruz.
Şireci de son durum şu ki; ayda net kurum maaşı 2120. Devamsızlık primini veriyordu, onu kaldırdı. Geçen seneki 100 lira zammı kesip, bu senekinin üstüne koydu. 10 senelik işçi bile olsan 2400 en fazla.
Şireciler içeri girdiler mecburen. Patron tehdit etti, “kapıya kilit vururum yine de size bir lira zam yapmam. Hiçbirinizi de çalıştırmam hiçbir yerde, yolunuz bahtınız açık olsun” dedi. Bu işadamını 2-3 sene önce kaçırıp ayağına sıktılar. Batman’da bulundu en son Ahmet Şireci. Adam bildiğin işçi düşmanı. Korumayla geziyor, 4 tane koruması var. Boşu boşuna vurmadılar. Babaları iyiydi. Deminki hastanenin sahiplerinin babası, her Cuma kurban kesip işçilerine et verirdi. Bayramlarda 500 vereceğine 1000 lira verirdi. Sene boyunca komple erzakı verirdi. Çünkü babaları yokluğu gördü, bunlar miras yediler. Ha işçi, ha köpek bunların gözünde.
Ben tüm arkadaşlarıma söylüyorum işçiler birleşmeden bir şey yapamazlar. “Ağlamayan çocuğa süt vermezler, bunu bilin” dedim. “Birleşin”. Başpınar olarak çıkarsak ancak kazanırız. Bizim fabrikada 4 işçi temsilcisi var, patron seçti. Biz kabul etmiyoruz, “ben bunu uygun gördüm” diyor. Bayram namazlarını fabrikada kılıp, tekbir getirip işçiyi galeyana getiren adam temsilci seçilince işçileri sattı. Onun arkasından giden 40 kişi de işten kovuldu. Kendisi de otogaleri sahibi, en kötü arabası ford focus 2014-2015.
Biz bizi satıyoruz, patrona gerek yok ki. Ben haksızlığa gelemiyorum. Dile getirdiğim için hep kötü olan ben olurdum. Geçen sefer arkadaşlar toplu iş atmalar belirlenince “sen kesin çıkarsın” dediler kırk elli arkadaş. Ne diyelim yiyecek ekmeğimiz varmış…