Paydos'tan sonra

Bir sanayi kafesinde işçilerle buluşuyoruz. İçlerinde Mücadele Birliği okurları da var. İşçilere Mücadele Birliği gazetesinde yayınlanmasını istedikleri, onları etkileyen hikayelerini soruyoruz. Bir bir dökülüyor konuşmalar gülüşmeler... Sizlere bu deneyimleri onların ağzından aktaralım.

 

1.İşçi: 10 Ekim katliamından çok etkilenmiştim. Ne yapabilirim diye düşündüm. İşyerinde benim gibi düşünen, güvendiğim arkadaşlara sordum. Bir siyah kumaş bulduk, küçük kurdelalar halinde kestik. Diğer işçi arkadaşlara dağıttık. "Bu ne?" diye sorana anlattık. İtiraz eden olmadı. Hatta en gerici olduğunu düşündüğümüz arkadaşlar bile olayı anlatınca üzüldüler onlar da taktılar. O gün kurdelaları hiç çıkarmadık.

 

2.İşçi: Mücadele Birliği gazetesini okumaya başlamıştım. Ama işten çok geç çıktığım için çoğunlukla okuyamıyordum. Izgara başında çalışıyorum ben. Gazetenin köşe yazılarını kesip katlayıp cebime koyup işe götürmeye başladım. Izgara başında kenara, tahtamın altına koydum. Izgarayı beklerken birkaç satır, birkaç satır okumaya başladım. Bakın (cebinden iyice katlanmış bir kağıt parçası çıkarıyor) burada.

 

3.İşçi: Bizim işyeri çok sıkı. İçeri girerken üstümüz aranıyor. Ama ben de Mücadele Birliği gazetesini içeriye sokmayı kafama koymuşum. Yemeklerimizi sardığımız gazeteye hiç bakmadıklarını fark ettim. Yemekleri sardım. Öğlen yemeğinde ortaya açtım. Baktım arkadaşlar sağından solundan gazeteyi okuyorlar. Hiç durumu bozmadım. Gazetenin çıktığı zaman dışında diğer gazetelerden kahveden topladıklarımı götürdüğüm için kimse bir şey anlamadı. Ama gazetenin çıktığı günlerde yemek soframız bizim gazete. Bir parça bile görseler kardır.

4.İşçi: İşyerinde kadın işçilerin kendi aralarında konuştuklarını duydum. Evden, çocuktan ondan bundan konuşup duruyorlar. Gideyim bir, hem konularını değiştireyim hem de iletişim kurayım diye düşündüm. Yanlarına gittim. "Şef size 'mal' diyor, siz mal mısınız?" dedim. Gerçekten de şef, kadın işçilere bunu alenen söylemişti ve hiç ses çıkmamasına bozulmuştum. Önce bozuldular. "Ne diyorsun sen?" diye çıkıştılar. "Ben demiyorum, Şef diyor, hem de sizin yüzünüze diyor" diye anlattım. Sonra konuşma ilerledi. Bana kızgınlıkları şefe kızgınlığa döndü. Birbirleri arasında bile konuşmaya cesaret edemedikleri bu konu açılmış, tartışılmaya başlanmıştı bile. Ondan sonra da onların sohbetlerine katılmaya başladım.

 

5.İşçi: Bundan 3-4 yıl önce işyerimizde bir abimiz vardı. Devrimci olduğunu bilirdik. Herkes bilirdi. En gerici işçiler bile onu sever, sorunlarını paylaşırdı. Bir gece 4’de çay molası verilmesi gerektiği halde mola verilmedi. Hepimiz hem çok yorulmuş hem de sinirlenmiştik. Aklımıza abimiz geldi. Abi gündüz çalışıyordu. Aradık, yarım saat içinde işyerine geldi ıslığını çaldı, "durdurun bantları" dedi. Herkes bandını durdurdu. Şef geldi. "ne oluyor" dedi. Abi, "çay molası saati" dedi. Şef, "iş bitince mola verilecek, iş gecikiyor" dedi. Abi, "hayır, çay molası saati bu, çay içilecek" dedi. Şef arkasına bakmadan gitti. Çay molasını verdik. Hala iş yerinde o abiyi konuşuruz. Ama patronlar da sendikacılar da onu konuşup dururlar.

 

6.İşçi. Bizim işyerinde de bir devrimci abimiz vardı. Bir komite bile kurmuştuk. Komitede kimlerin olduğu tahmin ediliyor ama tam olarak bilinmiyordu. Komitenin varlığı işyerinde konuşulup duruyordu. Bir gün bir arkadaşımızın yalnız ve üzgün bir şekilde oturduğunu gördüm. "Ne olmuş?" diye sordum. "Müdürlerle çok yakın ilişki kurduğu için komite onu dışlamış" dediler. Kendisi, iş için konuştuğunu, onlarla yakınlık kurmadığını söylemiş. Komiteden bir arkadaş onunla konuşuncaya kadar kimse o arkadaşla konuşmadı.

 

7.İşçi: Bundan önce büyük bir şantiyede çalışıyordum. Basına da yansıyan büyük bir gıda zehirlenmesi olayı oldu. Ben de zehirlenip hastaneye kaldırılanlardandım. Mücadele Birliği’nden arkadaşlarla sonra görüştüğümde konu konuyu açtı bunu anlattım. Onlar da bu olayı gazeteye haber yapmak için başka haber kaynaklarından yararlandıklarını eğer o zaman haberleri olsaydı benimle konuşabileceklerini ve doğrudan haber yapılabileceğini söylediler. Yaşadığım olayın haber olacağını düşünmemiştim. Bugün olsaydı hemen onları arardım.

 

8.İşçi: Bizim fabrika performansla çalışıyor. Günlük sayıyı tutturmak zorundasın. Bir yıl önce bir arkadaş işe başladı. İyi bir arkadaş. Sevdik onu. Ama arkadaş çok becerikli değil. Yavaş çalışıyor. Sayıyı tutturamıyor. İşten hemen atarlar bu durumda. Ben eski olduğum için fazla yapabiliyorum. Aramızda fazla yapan arkadaşlar da var. Malı fazla yapıp izin alacağımız günler için biriktiriyoruz. Bu fazlalarla arkadaşın sayısını tamamladık. Bir yıldır da bu böyle sürüyor. Arkadaş zamanla hızlandı, daha az katsak da oluyor.