Komünist Manifesto neden yazıldı? Bu zamana kadar kaç kitap vardır 170 yıl önce yazılmış, tüm dillere çevrilmiş, dünyanın her yerinde rağbet görmüş ve insanların en çok okuduğu kitap olsun. İşçilerin "beni kırmızı kitabımla gömün" diye bıraktığı vasiyet olsun. Evet komünist manifesto işçi sınıfının kurtuluş rehberi. İlk cümlesi "Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor komünizm hayaleti"...
Neydi Komünist manifestoyu o gün yazıldığı koşullardan buraya kadar taşıyabilmiş, işçi sınıfının kurtuluş rehberi yapan şey?
Lenin’in dediği gibi "bu yapıt duru, parlak bir deha ile yeni bir dünya anlayışının toplumsal yaşamı da kucaklayan tutarlı bir materyalizmi, en geniş ve en derin gelişim öğretisi olarak diyalektiği; sınıf savaşımının kuramını, proletaryanın yeni komünist toplum yaratıcısının tarihindeki devrimci rolünü açıklar". Bu sorunun en güzel cevabını Lenin vermiştir.
Komünist Manifestonun yazılmasını zorunlu kılan koşullar nedir? Marx ve Engels der ki; "Günümüze kadar ki toplumların tarihi sınıf savaşımları tarihidir. Ezen-ezilen çelişkisi kimi zaman örtük, kimi zaman açık bir savaş, her defasında ya toplumun tümüyle devrimci bir dönüşümüyle ya da savaşan sınıfların mahvolmalarıyla sonuçlanan bir savaş sürdürmüşlerdir."
Kapitalist topluma kadarki toplumsal sistemlerde özgür insan-köle, patrisyen- pleb, bey-serf, lonca ustası-kalfa olarak ezen ve ezilen sınfları görürüz tarih sahnesinde. Sonrasında, burjuvaziyi ve onun feodalizme karşı verdiği savaşta ona desteğini esirgemeyecek işçi sınıfının oluşumunu görürüz.
Feodal toplum kapalı bir toplumdur; köylülerin, üreticinin kendisinin ya da feodal beyinin doğrudan tüketimi için ürettiğini, aşırı vergilerden yorgun düştüğünü, şehirlerde üretim yapan burjuvaların artık bu sistemde yaşayamaz hale gelen serflerin emek gücüne ihtiyaç duyduğunu görürüz. Öncesinde ihtiyaç duydukça üretimin sürecine giren köylü artık yaşamak için çalışmak zorunda olan burjuvaziye emeğini satmaktan başka bir çaresi olmayan işçi sınıfına dönüşür. Ona çalışma “özgürlüğü” tanıyan burjuvazi; feodalizme karşı mücadelesinde bu savaşçı güce ihtiyaç duyar. Feodalizme karşı her ayaklanmada burjuvazinin yanında yer alan işçi sınıfı ayrı bir deneyim kazanıyordu.
Marx'ın dediği gibi; "burjuvazi tarihte son derece devrimci bir rol oynadı, üstünlüğü ele geçirdiği feodal, ataerkil ilişkilere son verdi. İnsanı doğal efendilerine bağlayan çok çeşitli feodal bağları kopardı attı. İnsan ile insan arasında çıplak çıkarda katı nakit ödemeden başka hiç bir bağ bırakmadı."
Burjuvazi sınıf olarak eskiye dair herşeyi parçalayarak gelirken dağınık durumda olan üretim araçlarını büyük atölyelerde toplumsal araçlar durumuna getirir. Değişim ve onunla birlikte mülk edinme bireysel eylemler, tekil insanların eylemleri olarak kalırlar. Toplumsal ürün bireysel kapitalist tarafından mülk edinilir.
İşte bu toplumsal ve ekonomik değişimlerin özgülünde yaşanır 1789 Fransız Devrimi. Burjuvazinin öncülüğünde işçi sınıfını da arkasına alarak aristokrasiye karşı kapitalist sisteme geçişi sağlayan burjuva devrimiydi Fransız Devrimi. Özgürlük-eşitlik-kardeşlik ilan ederek bu şiarını Fransa sınırlarının ötelerine gönderdi. Fransız devrimi kendi evrensel rolünü kabullenmişti. Devrim bir eskinin parçalanmasını, yeninin -kapitalist sistemin- onun içinden doğmasını sağlamıştı.
Kapitalist sistemle birlikte modern sanayi, teknolojisinin ilerlemesi makinalaşma, emek sömürüsü hız kaybetmeden yükseliyordu. Gelişen teknoloji işçi sınıfı içinde işsiz kalma korkusu yaratır. Açlıkla yüz yüze kalan işçi sınıfı radikal eylemlerle öfkesini burjuvaziye değil makinalara yöneltmişlerdir. 1811 ve 1812'de makina kırıcıların Luddist ve Çartist ayaklanmalarını görürüz. 1819'da Manchester’da 60.000 işçinin yaptığı miting saldırıya uğrar. Tarihe Peterloo katliamı olarak geçer. 1831'den 1834'e Lyon ayaklanmaları proletaryanın burjuvaziye karşı bir sınıf olarak ilk bağımsız sınıfsal ayaklanmasıdır. işçi sınıfı bu ayaklanmadan sonra kendisine bir öğretici, bir rehber arar.
İşte böylesi devrimci ayaklanmaların, isyanların olduğu bir zaman diliminde işçi sınıfının ihtiyacına cevap verirler genç Marx ve genç Engels...
İşçi sınıfının eylemleri, ayaklanmaları bir birliğin kurulmasını zorunlu kılar. 1836'da Alman işçileri, aydınları ve ütopik sosyalistlerle bir araya gelen Marx ve Engels “Adalet Birliği”ni kurarlar. 1847 komünist birliğe dönüşecek ve işçi sınıfının kurtuluşu ve nihai hedefine ulaşması için ona rehber olacak komünist parti programı olan Komünist Manifestoyu yazacaklardır.
Komünist Manifesto; ütopik sosyalistlere karşı yürütülen teorik savaş, Proudhoun'un anarşizmini alaşağı eden Felsefenin Sefaleti ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu yapıtıyla Feurbach’a karşı yürütülen teorik savaş özgülünde gelişmişti.
Marx'ın bu sözünü hatırlatmadan geçmeyelim: "Tarih boyunca tüm filozoflar dünyayı yorumladılar, aslolan ise dünyayı değiştirmektir". Göklerdeki felsefeyi diyalektik ve tarihsel materyalizm ile yeryüzüne indirdiler.
Marx ve Engels; tarihsel materyalizm ile kapitalizmin ve önceki sınıflı toplumların üretim ilişkilerini ve çözülüşlerini inceleyerek kapitalizmde devrimci sınıf olan proletaryanın kurtuluşu gerekli koşulların tahlilini ve teorik temelini ortaya koydular.
-Manifesto’da tüm tarihin sınıf savaşımları tarihi olduğunu görürüz. Sınıflar savaşımından ilk söz eden Marx değil aslında. Ancak Marx ve Engels bu savaşımın zorunlu olarak proletarya diktatörlüğüne varacağını kanıtlarlar.
-Manifesto kapitalizmin temel yasalarını ortaya koyarak, sistemin kendi sermayesini büyütürken mezar kazıcılarını da büyütmesini, toplumsal emek ve üretimin yani sermayenin kişisel değil toplumsal bir ilişki olduğunu, özel mülkiyetin ortak mülkiyete dönüştürülmesinin zorunluluğunu ortaya koyar.
"Böylelikle sosyalizmin zorunluluğun tarihsel kaçınılmazlığına varıyoruz.”
Öz olarak proletarya burjuvaziye karşı savaşında kendini bir sınıf olarak örgütleyecek, devrim yoluyla egemen sınıf olarak eski üretim ilişkilerini proletarya diktatörlüğü ile ortadan kaldıracak, sınıf karşıtlıklarını yok edecek ve böylece kendini de ortadan kaldıracak devrimci bir sınıftır.
Bu sınıf, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyeti ortadan kaldırıp onların sermaye niteliğine son vererek üretilen tüm zenginliklerin kişiler için değil tüm toplum için herkesin yeteneğine, herkesin ihtiyacına göre kullanacağı bilimsel gelişmelere açık, kendi toplumunun yarattığı yeni insan ile mutlu bireyler ve mutlu toplum inşaa edeceğini marksizm bilimiyle öngörmüşler. Bugün ve gelecekte hala geçerliliğini koruyor ve koruyacaktır.