< < Vansan İşçileri: "Yetti Artık"

Çiğli OSB’de faaliyet gösteren Vansan (Ebara) şirketinde işçiler ücretlerinin yatmaması ve zam oranlarının belirsizliği sebebiyle 6 Şubat günü işbaşı yapmadı. 600 işçinin çalıştığı Vansan’da ücretlerinin hâlâ yatmaması ve fabrika yönetiminin herhangi bir açıklama yapılmamasına tepki gösteren işçiler iş bırakma eylemi yaptı.

İşçilerin iş bırakma eylemi yapması üzerine fabrika yetkilileri işçileri işbaşı yapmaya ikna etmek için konuşmalar yaptılar. Fakat işçiler somut bir adım atılmasını istiyorlardı.

 

İşçilere sefalet zammı uygulanmış bordrolarının gönderilmesi tepkiyi daha da büyüttü. İşçiler bu zam oranlarının hiç kimse için yeterli olmayacağını ve geçinmelerine yetmeyeceğini söyleyerek tepki gösterdi.

İşçilerin “İnsan yerine dahi konmuyoruz, bir cevap dahi verilmiyor. Bir de komik zam oranlarıyla bize bordro gönderiyorlar” diyerek öfkelerini dile getirerek iş bırakma eylemini sürdüren Vansan işçileriyle yaşadıkları sorunlar ve işçi hareketinin gündemindeki eylemler üzerine konuştuk.

2022 yılı itibarıyla Japon menşeli Ebara şirketine geçen Vansan’da işçiler, yeni şirketle birlikte sorumlu müdürlerin her şeyin düzeleceğini söylemesine rağmen, yatırılan ücretlerdeki aldıkları zamla bunun böyle olmadığını gördüklerini belirtti.

Vansan’da en yüksek ücret 4800 civarında. Fabrikaya yıllarını vermiş bir işçi için bu rakam çok az. Asgari ücretten ne farkı var. Üstelik son zamlardan sonra bu maaşla geçinebilmemiz imkansız hale geldi” diyerek tepki gösterdi.

Yeni başlayan bir çok işçinin maaşının ise asgari ücretin altında kaldığını söyleyen bir başka işçi ise “Bize verilen sözler unutuldu. Yeni siparişler alıyoruz. Bundan sonra ne kadar üretirseniz o kadar kazanacaksınız. Daha iyi maaş alacaksınız, mesailerinizle ücretleriniz çok daha iyi düzeye gelecek” diyorlardı. Daha iyi maaş dedikleri asgari ücretten farkı olmayan bir ücret. Biz bu ücreti kabul etmiyoruz. Çünkü bununla çoluk çocuğumuzun hiçbir ihtiyacını karşılayamayız” dedi.

Vansan (Ebara) işçilerinin iş bırakma eyleminin nedenleri neler ve nasıl başladı?

Murat Keskin 2021 yılının Nisan ayında Vansan'ı Ebara adlı bir Japon firması satın aldı. Bu alındıktan sonraki süreçte de bizlere “Her şey çok güzel” denildi. Fakat yapılan zamlardan sonra hiç de öyle çok güzel olmadığını gördük. Ve artık iş bırakma noktasına geldik.

 

-Usta bir Vansan işçisinin ücreti ne kadardı ve sizin talebiniz neydi?

-Usta bir işçi derken, açıkçası Vansan'da deyim yerindeyse adamına göre muamele gibi bir durum vardı. Ben üç buçuk yıldır çalışan bir işçiyim ve 2750 liradan 4425 lira civarında bir maaş teklif ettiler. Benim gibi bir çok işçinin de durumu böyleydi. Yeni gelen işçilerin de ücretlerini zaten asgari ücrete bağlamışlar. Bizim beklentimiz 5500-6000 liraydı. Ama bunun öyle olmadığını da gördük ve biz de bir sendikal örgütlenme faaliyetine girdik. Türk Metal Sendikası'na üye olduk ve sıkı bir çalışmayla 3 gün içinde sendikal çoğunluğu sağlamayı başardık.

Şimdi bize tekliflerde bulunuyorlar. 4425 lira maaş ve bunun yanında AGİ kalktıktan sonra bize 350 lirayı sosyal yardım adı altında veriyorlardı. Bizi bunu vererek kandırmaya çalıştılar. Sanki bize bir lütufta bulunmuşlar gibi...

Bizim sendikal faaliyetimiz hızlanıp örgütlenmeler artınca haftalardır bizi oyalayan fabrika yönetimi yemekhanede bizimle bir toplantı yapma zorunluluğu duydu. Maksat yine bizi ikna edip bir süre daha oyalamak. Konuşmada “Fabrika el değiştirdi. Sizinle konuşan yönetici Özbek olduğu için Türkçeyi çok iyi bilmiyor. Bazı kavramları, ifadeleri yanlış kullanabiliyor. Muhtemelen daha önceki konuşmalarda yanlış anlaşılmalar olmuş” gibi şeyler söylendi. “İşte biz size zaten 350 lirayı verecektik bunu belirlemiştik. Bunu zam olarak ifade ettiği gibi bir şey anlaşılmış” gibi söylemlerle bizi oyalamaya çalıştılar.

İşçilerin iş bırakma ve sendikalı süreci nasıl gelişti?

Patronlar işçileri aptal yerine koyuyor, onun bir şey bilmediğini, bir fabrikanın kaç milyar dolarlar kazandığını, işçiye bu kazandırdığı paranın karşılığında ne kadar az bir ücret ödendiğini bilmediğini sanıyorlar. Bir iki vaatle, gerekçeyle onu kandırabileceğini, susturabileceğini sanıyor. Ama gerçekler böyle değil. Bunun için politik bilinci olan bir işçi olmaya gerek yok. Bütün işçiler bunun farkında aslında. Sadece işçilerin birlikte hareket etme bilincini kazanması gerekiyor haklarını alabilmesi için.

Fabrika yönetimi de aslında şaşkındı bizlerle konuşurken. Çünkü işçilerde böyle bir sıçrama olabileceğini hiç tahmin etmiyorlardı. Bir iki gün içinde yüzlerce işçinin e-devlet üzerinden sendikaya üye olması sendikalı olduklarını açıkça söylüyor olmaları ve üç günde sendikanın yetki alabilecek düzeye gelmesi onlarda bir panik yarattı. Bu bizim açımızdan da çok iyi oldu açıkçası. Bu açıdan Ebara eski adıyla Vansan yönetime teşekkür etmemiz lazım aslında.

Dünyada 16-17 ülkede üretim yapan, milyarlarca dolarlık satışları olan bir Ebara, Türkiye'de Vansan işçisinin sendikalı olmasından niye bu kadar korkuyor? Ebara'nın diğer tüm fabrikalarındaki işçilerin sendikalı olduklarını da biliyoruz ayrıca.

Zam talebiniz ve bunun yanında fabrika yönetiminin sizin taleplerinizi dikkate almaması, hızla sendikalı olmanızı da getirdi diyebilir miyiz?

Bizim bir zam talebimiz elbette ki vardı, bunun mücadelesini veriyorduk. Özellikle son dönemdeki zamlardan sonra asgari ücretin alım gücü tamamen bitmiş durumda. Asgari ücretle geçinmemiz yaşamamız mümkün değil. Geçinebileceğimiz bir ücret için tabi ki bir görüşme bir anlaşma çabasındaydık. Ama iş durdurmamızdaki asıl neden bizleri küçümsemeleri, oyalamaya çalışmalarıydı. Biz gerek maaş zamları gerekse de fabrikadaki işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerine ilişkin taleplerimizi dile getirdiğimizde ciddiye alınmıyordu ve geçiştiriliyordu. Özellikle de fabrikanın satışından sonra Ebara'nın bunu devam ettirmesi, bize sefalet zammını dayatan bordroları gönderilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Bize “Üretimden gelen gücü göstermenin zamanıdır” dedirtti. Aynı zamanda örgütlü bir güç olmak, insanca bir ortamda çalışabilmek ve toplu sözleşmeli güvenceli bir çalışma için de sendikalı olmamız gerektiği bilincinde sıçrama yarattı. Sadece 3 gün içinde 370 işçinin sendikaya üye olmasını hiç ama hiç beklemiyorlardı. Bu Ebara'ya, işçi sınıfının uyuduğunu zannedenlere de beklemedikleri bir tokat ve çok iyi bir ders oldu.

Bu kadar kısa sürede sendika üyeliğinde yeterli çoğunluğu sağlayacak bir aşamaya nasıl geldiniz?

Bu üç gün içinde sendikal faaliyeti az çok bilen herkes üyelik için çalıştı. Biz birkaç arkadaş üç dört gün gece gündüz demeden tek tek işçilerle buluşarak onlarla konuşarak fabrikadaki süreci değerlendirip sendikalı olmak ve gücümüzü göstermek gerektiğini anlatıp sendikanın yetki alacağı düzeye gelmesini sağladık.

Patronlar işçilerin gücünün farkında olmadığını zannediyorlar ama bıçak kemiğe dayandığı zaman işçi sınıfı ayağa kalkar. Hele de üretimden gelen gücünü örgütlü bir güce dönüştürdüyse, ne kadar ünlü bir marka, ne kadar büyük bir fabrika olursa olsun onu alaşağı etmesini de bilir. İşçiler üretimdeki gücünün farkında... Bunu örgütlü bir güce dönüştürmesi bazen bardağı taşıran son damlayla bir sıçramaya dönüşerek ortaya da çıkabiliyor. Bunun bir çok örneğini de sadece son bir kaç haftadaki işçi eylemlerinde gördük.

Vansan’da sorunlar Ebara adlı firma tarafından alındıktan sonra mı arttı. Yoksa zaten süregelen sorunların bir sonucu mu iş bırakma eylemine geçildi?

Aslında süregelen sorunlar vardı. Fakat bu satış sürecini bahane ederek oyalıyorlardı. Ebara'nın Vansan'ı satın alma sebebi  bir ihaleyi Vansan'ın Japon firması Ebara'yı engelleyerek almasıdır. Ebara milyarlarca dolarlık işler yapan firma olarak "Ben tekim benim önüme geçemezsin" diyerek satın aldı. Ama bu çapta bir firma işçilerle alay ederek komik zamlar veriyor. Kölece ücretlere çalıştırıyor. Bize "Bakın 80 bin 100 bin dolarlık pompalar üreteceksiniz, sizin de maaşlarınız çok iyi olacak, mesailer çok olacak daha çok  kazanacaksınız" diyorlardı.

Biz zaten çok fazla mesai istemiyoruz ki. İnsanca yaşayacak ücret hakkımı istiyorum. Mesaiye kalmak değil ailemle zaman geçirmek istiyorum.  Ama Ebara ya da Vamsan o dev pompaları üretip siparişlerini yetiştiren işçiye bu ekonomik krizde bu maaşları reva görüyor. İşçileri küçümsüyor. Biz de bunu kabul etmedik "Siz işçiyi küçümsüyorsunuz, taleplerimizi dikkate almıyorsunuz. Öyleyse buyurun işçinin  gücünü görün" dedik ve işi durdurduk.  Sendika üyeliklerimizi tamamladık.

Peki fabrikadaki çalışma koşulları, işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin sorunlar da yaşanıyor mu?

Bizim ücretler dışında da sorunlarımız var. Fakat bunları biraz da olsa tolare ediyorduk, idare etmeye çalışıyorduk, ama bunun da karşılığını görmedik. Ağır ve tehlikeli bir iş kolundayız. Koruyucu ekipmanlarımız hep eksik, hep yetersiz. Ben spiralle kesim yapıyorum, dev pompanın içinde yüzüme maske takamıyorum çünkü maske nefesten dolayı buhar yapıyor. Üstüme başıma yüzüme metal parçaları sıçrıyor. Bunlardan zarar görüp rapor alınca da primimi kesiyor, surat yapıyorlar. Ben iki defa ciddi iş kazası geçirdim. Ölebilirdim de. Ben hayatım pahasına çoluk çocuğumun geleceği pahasına senin işini yapıyorsam sen kalkıp benden prim mesai kesemezsin. Biz bunu anlatamadık. 

Peki bundan sonraki süreç nasıl olacak?

Sanırım salı ya da pazartesi fabrika yönetimiyle bir görüşme olur.  Olmazsa da bizden yana sıkıntı yok. Biz bir araya geldik, birbirimizi tanıdık kenetlendik. Bundan sonrasını da Ebara düşünsün. Bizlere geri adım attırmak için sendikadan istifa etti lafları yayıyorlar. Beş on kişinin, elli kişinin istifa etmesiyle yetki düşmez.  Ebara daha fazla zarar etmek istemiyorsa aklını başına alır, işçiyle onun talep ettiği ücret ve çalışma şartlarını kabul edecek bir sözleşme imzalar. 

Bize insanca çalışacak bir ortam  sağlar ve insanca yaşayacağımız hakkımız olan ücreti  verirse fabrika yine milyar dolarlık siparişlerini üretmeye devam eder.

Peki Vansan işçileri olarak son süreçteki işçi eylemlerini, zamlar ve yüksek faturalarla ilgili eylemler konusunda ne düşünüyor?

Biz çalışırken de iş bıraktığımızda da gözümüz kulağımız işçi eylemlerinde zaten. Farplas, Yemeksepeti, Migros Depo işçileri, kamyon şoförleri bu dönemdeki tüm eylemleri takip ediyor, bugün de eylem varmış, şurada da direniş başlamış diye konuşuyorduk. Zam protestolarında da öyle. Çünkü gerek işçilerin hakları gerekse de zamlar ve yüksek gelen faturalar konusunda Vansan işçisi de hiç farklı durumda değil. Dahası sadece Vansan değil bir çok fabrikada işçiler eylemleri takip ediyor. Gözü kulağı dışarıda.  Takip etmemesi de mümkün değil. Çünkü aynı sistem içinde eziliyoruz, sömürülüyoruz. İşçilerin eylemleri, sağlıkçıların eylemleri grevleri, memurların bordro yakma eylemleri, halkın zam protestoları, keza öğrenci gençlerin yurt ve ev sorunu, yemek ücretleriyle ilgili sorunları, kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetle ilgili eylemler... Bunlardan habersiz değiliz, ha, belki bazılarını anı anına takip edemiyor olabiliriz ama illaki haberimiz var. Çünkü hiçbir işçi emekçi  ailesi bu yaşanan sorunlardan uzak değil. 

Bir işçi ailesini düşünün içinde bu kesimlerden illaki birileri var. Ve bu sorunları bir şekilde yaşıyor. Belki eylem yapmıyor, eylemlere katılmıyor ama illa ki o eylemde kendi sorunlarının haykırıldığının farkında. Ve bunlara "Artık Yeter" deme zamanı diye düşünüyorlar, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Bundan sonraki süreci nasıl görüyorsunuz?

Bundan sonraki süreçte de eylemeler artacak, hatta bir iki ayda çığ gibi büyüyecek. İşçiler için, emeğini satarak geçinenler için, bu ücretlerle yaşamak mümkün değil. Diğer yandan tüm emekçi kesimler, halklar üzerinde müthiş bir sömürü ve baskı da var. Şimdi semt semt olan zam eylemleri, öğrencilerin, kadınların eylemleri de artacak bence. 

Çünkü bu sistem hepimize aynı sömürüyü, zulmü dayatıyor, hepimizi eziyor. Bu protestolar bir ayaklanmaya da dönüşebilir. İnsanlar bu insanlık dışı sistemden bıkmış durumda. Kaybedecek bir şeyi kalmamışsa elbette ki 'Yetti artık' deyip çıkacak sokaklara.  Bu sömürü koşullarına tahammülü kalmadı insanların. 

Siyasetçilerin vaadleri, sözleri de artık inandırıcılığını kaybetti. Çünkü hiçbiri diğerinden farklı değil. Hiçbirisi işçilerin emekçilerin, öğrencilerin kadınların sorunlarını çözemiyor. 

Bu kapitalist düzende biz işçilere emekçilere yaşam yok, rahat nefes almak yok. Hatta doğaya bile yaşam yok. Siz benden daha iyi bilirsiniz  rant için yapılan doğa ve kent  talanlarını yağmalarını...

Öyle bu sorunları çözmek gibi bir dertleri de yok zaten.  O parti gider bu parti gelir; işçiler, emekçiler, kadınlar yine ezilir, gençler yine aynı sorunlarla boğuşmaya devam eder. Çünkü siyasetçiler içinde bizleri temsil eden kimse yok. 

O yüzden işçilerin, emekçilerin, öğrencilerin, kadınların eylemleri hepimizi ilgilendiriyor. Hepimizin sesi oluyor. Bugün hiç politik birikimi olmayan işçiler bile emin olun ki  bu eylemelerin farkında ve iyi kötü takip ediyor. 

Bu sistemde işçi sınıfına emekçilere yaşam yok diyorsunuz? Bundan sonra nasıl bir süreç yaşanacağını düşünüyorsunuz? İşçilerin emekçilerin insanca yaşayabilmesi nasıl mümkün olacak?

Bugün hiç üzerinde ekonomik zorluk ve baskı hissetmeyen, yaşamından bezmeyen bir işçi emekçi, kadın ya da genç yok. Geleceğin belirsizliği, günü kurtarmaya çalışarak yaşamak artık dayanılmaz hale geldi. O yüzden esnafından, işçisine, kadğnlardan gençlere intiharlar yaşanıyor. Böyle durumlarda daha da öfkeleniyorum. Daha çok işçiyle irtibat kurmaya; bizi kölece çalıştıran ama karnımızı bile doyuramadığımız bir ücrete sefalete mahkum eden bu sisteme karşı birlik olmak gerektiğini anlatmaya çağırıyorum.

Biz işçi ve emekçilerin kurtuluşu yine bizim elimizde... Bütün herşeyi biz işçiler üretiyoruz, bütün hizmetleri biz yapıyoruz. Bütün zenginlikleri biz üretiyoruz ama bize reva görülen açlık ve sefalet, intihar, hak arayınca polis şiddeti gözaltı, tutuklama oluyor. Neden peki?

Bütün her şeyi üretip tüm hizmetleri yapabiliyorsak yönetebiliriz de. Herhangi bir fabrikadaki işçiye sorun o fabrikada neyin nasıl yapılacağını size çok rahat anlatır. Neyden ne kadar kar ettiğini ne zaman neden zarar ettiğini.  Vansan'da zarar ediyoruz dediklerinde “Siz bize bırakın biz iki ayda düze çıkarırız” diyordum, İşçi arkadaşlar da "çıkarırız valla" diyorlardı. Ve inanın ki bu doğru. Bize bıraksalar hem çok iyi kar ederler hem de işçiler insanca çalışıp insanca yaşayacak ücretleri alırlar.  

Kısacası bu sistemde bize yaşam yok. Biz işçilerin yönetmediği hiçbir düzende de bize rahat bir yaşam yok. O yüzden de mücadele etmek, birlik olmak zorundayız; bugün Vansan'da Aliağa'da Yemeksepeti'nde, Migros Depo'da işçi arkadaşlarımızın yaptığı gibi.. Ve bu birliği örgütlülüğü iş kolları arasında da komiteler konseyler, meclisler işçi dayanışma ağları, adı önemli değil, oluşturmak ve bugünün mücadelesini verirken  bir yandan da kendi iktidarımızı, işçi sınıfının iktidarını kurmak için de mücadele etmeliyiz. 

Bugün iktidarda olanlar, egemenler tüm bu sorunlara bir çözüm üretmedikçe de sorunlarımız artarak devam edecek. Ki, bu sistemde kalıcı bir çözüm de üretemeyecekler zaten. 

Bugünün işçi eylemeleri artarak devam edecek, zamlara karşı, doğa katliamlarına karşı, kadına yönelik şiddete karşı, gençlerin yurt barınma ve akademik bilimsel eğitim için eylemleri hepsi artacak ve bir isyana bir ayaklanmaya dönüşecek. 

İşte bizler de işçiler olarak bugün fabrikadaki haklarımız için mücadele verirken bir yandan da bu düzeni alaşağı edeceğimiz o günler için mücadele vermeli ve örgütlülüğümüzü, birliğimizi oluşturmalıyız.