DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu 1 Temmuz'da başlayacak "normalleşme süreci” ile ilgili açıklama yaptı, “Salgın Bitmedi: Delta Varyantıyla, 10 Milyon İşsizle, Milyonlarca Yoksulla Devam Ediyor! Önlemlere Değil; Salgına, İşsizliğe, Yoksulluğa Son!” dedi.
“Salgın sürerken, aşılama henüz yeterli düzeye ulaşmamış ve virüsün yeni varyantları dünyada tehlike saçmaya başlamışken sadece turizmi ve ekonomiyi gözeterek normalleşme süreci başlatılıyor. Bunun yanında salgının işsizlik ve yoksulluk gibi toplumsal tahribatlarına karşı zaten oldukça yetersiz olan sosyal önlemler de 1 Temmuz'dan itibaren sona erecek.
Diğer emek ve meslek örgütleriyle birlikte salgının en başından beri savunduğumuz en az iki veya üç haftalık tam kapanma önerisine kulak asılmadı. Salgının başlamasından 1 yıl sonra, Nisan-Mayıs aylarında 'tam kapanma' adı altında gündeme gelen uygulama ise çalışanların %60-80'ini kapsamayan göstermelik kapanma oldu. İnsanların açık havada yürüyüş yapmaları, güneşe çıkmaları ile pandemi kurallarına dikkat ederek her türlü toplumsal, siyasal ve kültürel bir araya gelişleri engellenirken tıkış tıkış toplu taşıma araçlarında işe giderek, kapalı mekanlarda saatlerce yan yana çalışmaları zorunlu hale getirildi. Aklın ve bilimin emrettiği 'Hayatı değil, çarkları durdurun' çağrısına kulak verilmedi. Denilen açıklamada sadece sağlık ile ilgili değil, salgının toplumsal tahribatının çözümüne dair de hükümetin diyalog yolunu hiçbir zaman seçmediği söylendi; “Salgının üzerinden 16 ay geçti. Bu 16 ay ne yazık ki bizleri ve diğer emek-meslek örgütlerinin uyarılarını doğruladı. Salgın büyük bir insani ve sosyal kayba yol açtı; açmaya devam ediyor.” denildi.
“Türkiye salgında iş ve gelir kaybına uğrayanlara verilen doğrudan nakit desteklerde AB ve OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında son sıralarda yer aldı. Son verilere göre Türkiye, Covid-19 ile mücadelede sağlık harcamaları dahil, milli gelirinin %2'sinden daha düşük nakit transferi yaptı. Dünya ortalamasında ise bu oran %10 civarında gerçekleşti.
Salgının ilk günlerinden itibaren talep ettiğimiz işten çıkarma yasağı ise gecikmeli olarak 17 Nisan 2020'den itibaren uygulanmaya başlandı. Ancak bu yasak, işçiye değil işverene yarayan bir uygulamaya dönüştü. Hukuk sistemimizde olmayan zorunlu ücretsiz izin uygulaması başlatıldı. İşverenler işçileri salgın gerekçesiyle işten çıkarmadı ancak zorunlu ücretsiz izne yolladı. 3 milyondan fazla işçi neredeyse bir günde 39 TL ile 50 TL'ye yaşamaya mahkûm edildi.
İşçiler işten ayrılıp kıdem tazminatlarını isteyemedi, adeta işyerlerine hapsedildi. Öte yandan işten çıkarma yasağı, getirilen istisnalar nedeniyle ihlal edildi ve kamuoyunda Kod-29 olarak bilinen 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25/II maddesi kapsamında 'ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışlar' gerekçesiyle 2020'de yaklaşık 200 bin işçi işten çıkarıldı.
Kısa Çalışma Ödeneği salgında en yoğun kullanılan mekanizma oldu. Kısa Çalışma Ödeneği'nden yararlanma koşulu son üç yılda 600 gün çalışmış olmaktan 450 gün çalışmış olmaya indirildi. Ancak hala yüksek olan bu koşul yüzünden, milyonlarca işçi Kısa Çalışma Ödeneği kapsamı dışında kaldı.
İŞKUR kaynaklarından kayıtlı işçilere salgın nedeniyle yapılan nakdi destekler 47,7 milyar TL seviyesine ulaştı. Bu desteklerin tümü işçilere ait İşsizlik Sigortası Fonu'ndan yapıldı. Bütçeden veya Hazine'den işçilere kaynak aktarılmadı.
Milyonlarca işçinin salgın döneminde çalışamadıkları süreler emeklilikte dikkate alınmayacak. Böylece hem yaşlılık aylığı hem de kıdem tazminatı açısından kayba uğrayacaklar.
İşçilere ve işsizlere destekte oldukça cimri davranan hükümet, salgın döneminde işçinin parasıyla işverenlere yaptığı teşvik ve destek ödemelerine devam etti.
İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları işverenlere aktarılırken kayıtsız çalışanlar ve yoksullar ile küçük esnaf desteklerden yararlanamadı. Sigortalı işçilere yapılan İŞKUR destekleri dışında hükümet tarafından 'Sosyal Koruma Kalkanı' adı altında 8,5 milyon aileye bir defaya mahsus olmak üzere 1000 TL ödeme yapıldı.”
İşçi ve emekçiler açısından süreci kısaca bu şekilde özetleyen DİSK, salgında devletin ne Anayasa'nın sosyal devlet ilkesini uyguladığını, ne de Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun gereği olan salgın nedeniyle geçim zorluğuna düşen vatandaşının geçimini temin etmediğini vurgulayarak hükümetin salgınla mücadelenin hem sağlık hem de sosyal boyutunda başarısız olduğunu söyledi.
Ve 1 Temmuz 2021 itibarıyla işten çıkarma yasağı ortadan kalkacak. Kısa Çalışma Ödeneği ve nakdi ücret desteği sona erecek. Bunun anlamı, kitlesel işten çıkarmaların yaşanacağı...
“Salgın döneminde geniş tanımlı işsizliğin on milyona yaklaştığı biliniyor. İşten çıkarma yasağının bitmesiyle birlikte yaygın işten çıkarmalar gündeme gelebilir. İşsizlikte sert bir tırmanış yaşanabilir.
Öte yandan bu yeni işsizlik dalgası ile yüz yüze kalacak olanların önemli bir bölümü koşulları yerine getiremediği için işsizlik ödeneğinden de yararlanamayacak” denilerek, salgının sosyal tahribatına karşı alınması gereken sosyal önlemleri şöyle sıraladı:
-İşten çıkarma yasağı istisnaları kaldırılarak devam etmeli, ücretsiz izin uygulamasına son verilmelidir.
-Pandemide iş ve gelir kaybına uğrayan tüm işçilere asgari ücretten az olmamak üzere gelir desteği verilmeli, işsizlik ödeneğinden yararlanmak için öngörülen ağır koşullar kaldırılmalıdır.
-Asgari ücretin tümüyle vergiden muaf tutulması ve asgari ücrete sağlanacak SGK prim desteği ile asgari ücretin brütü net olarak ödenmeli, böylece tüm işçilerin eline geçen nakit miktarı en az 750 TL artırılmalıdır.
-Emekli aylık ve gelirleri asgari ücret düzeyine yükseltilmelidir.
-Kayıt dışı çalışanların gelir kaybını gidermek için sosyal güvenlik sistemi içinde bir asgari gelir desteği sağlanmalı, yoksul haneleri desteklemek için aile sigortası kolu uygulaması başlatılmalıdır.
-Kadınların ve gençlerin salgından çok daha olumsuz etkilendiği dikkate alınarak kadın ve genç istihdamı için özel önlemler alınmalıdır.
-Uzaktan çalışma, hak kayıpları yaratmayacak ve işçi haklarını güvence altına alacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.