İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, “Kod-29 İptal Edilsin” diyerek yazılı bir açıklama yaptı, Mart ayında en az 142 işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini söyledi.
Açıklamaya iktidarın salgın yönetimi adı altında işçi sınıfına karşı saldırıları sürerken işçilerin eylemlerinin de yükseldiği hatırlatılarak başlandı.
“Salgın sürecinin birinci yılı sona erdi. Bu süreçte çarkların döndürülmesi için işyerlerinde tedbirler alınmadı, işçiler ölesiye çalıştırıldı ve işçi sınıfı birçok saldırıyla karşı karşıya kaldı. Bunlardan birisi de işten atmalar. Salgın sürecinde sözde işten atmaların yasaklandığı açıklamalarıyla tazminatsız işten atmaların önü açıldı. İş Kanunu’nun 25/2 Maddesi kapsamında işten çıkarmanın ‘yasal’ olması ile birçok işçi çıkış kodu 29 olarak işaretlenerek, haksız-hukuksuz bir şekilde tazminatsız olarak işten çıkartıldı. Yani bu süreçte Madde 25/2’de sıralanan ‘ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller’ işten çıkarma yasağı kapsamının dışında tutuldu. Böylece bir yandan işten atmalar yasaklandı denirken diğer yandan tazminatsız işten çıkarmaların önü açıldı” denilen açıklamada DİSK-AR’ın açıklamasına göre 2020 yılında 34 bini kadın ve 143 bini erkek işçi olmak üzere toplam 177 bin işçinin Kod-29 maddesi ile işten çıkarıldığı vurgulandı.
Kod-29 ile işçi çıkartmada patronun beyanı yeterli, hiçbir ispat yükümlülüğü yok. Zaten Madde 25/2 yoruma açık. “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller” içinde bulunan “işverenin güvenini kötüye kullanmak”, “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar” ifadeleri keyfi işten atmaların önünün açılması anlamına geliyor. Kod-29’dan atılan işçinin kıdem tazminatı gasp ediliyor, işsizlik maaşına da hak kazanamıyor. Ayrıca “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller” nedeniyle işten atıldığı için fişleniyor ve iş bulması imkansız hale getiriliyor.
Ancak pandemi sürecinde işten atmalar “yasaklandığı” için sadece salgında ölümüne çalıştırma koşullarına karşı çıkan, haklarını isteyen ve bu yüzden sendikalaşan işçiler Kod-29 nedeniyle işten atıldı. Yani Kod-29 bir sermaye keyfiyetidir ve temel olarak işçilerin haklarının baskı altına alınması ve örgütlenmesinin engellenmesinin bir ifadesidir.
Açıklamada Mart ayında en az 142 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybettiği söylenerek, iş cinayetleri şöyle sıralandı:
-142 emekçinin 123’ü ücretli (işçi ve memur), 19’u kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor...
-Ölenlerin 7’si kadın işçi, 135’i erkek işçi.
-Üç çocuk işçi can verdi.
-51 yaş ve üstünde ise çalışırken ölen 40 emekçi bulunuyor:
-4 göçmen/mülteci işçi hayatını kaybetti: 2’si Suriyeli, 1’i Afganistanlı ve 1’i Sırbistanlı...
-Ölen işçilerin 8’i sendikalı.
-Ölümler en çok ticaret/eğitim/büro, tarım, taşımacılık, inşaat, sağlık, maden, metal, konaklama, güvenlik ve belediye işkollarında gerçekleşti...
-En fazla ölüm nedenleri sırasıyla Covid-19, trafik/servis kazası, ezilme/göçük, yüksekten düşme, kalp krizi ve intihar...
-En çok ölüm İstanbul, İzmir, Sakarya, Ankara, Kocaeli, Antalya ve Gaziantep şehirlerinde meydana geldi...
İSİGM açıklamasını, “Bizler, sadece her ay kaç işçinin iş cinayetinde hayatını kaybettiğini söyleyerek, infografikler yaparak ya da işçiler için salt talepler oluşturarak betimlemeler yaparak gerçeklerin değişmeyeceğinin farkındayız. Bunlar bize ancak yol gösterebilir. Bu süreçte çıkış noktalarımızı ve taleplerimizi bizzat işyerlerinde işçi komite, konsey ve meclislerimizi örgütleyerek hayata geçirebiliriz. Salgın sürecinde birçok işyerinde işçilerin kendiliğinden mücadele deneyimleri başladı. Sınıf sendikalarına düşen görev ise bu deneyimleri sahiplenerek yön göstermek, kurumsallaştırmak ve ülke çapında bir direniş-dayanışma hattını oluşturmaktır: Direniş ve Dayanışma Yaşatır!” diye bitirdi.