Sakarya'nın Hendek ilçesinde, 7 işçinin hayatını kaybettiği, 128 kişinin yaralandığı Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası patlamasına ilişkin açılan davaya Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. İşçilerin ve fabrika yetkililerinin ifadeleri bir katliamın gerçekleşebileceği ihmallerin işçilerin sürekli olarak uyarılarına rağmen devam ettiğini ortaya koydu.

Sakarya'nın Hendek ilçesinde, 7 işçinin hayatını kaybettiği, 128 kişinin yaralandığı Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası patlamasına ilişkin açılan davaya Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün de devam ediliyor. Davada 5'i tutuklu olan 7 sanık hakkında 2 yıl 8 aydan 22 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası isteniyor.

Dün başlayan duruşmada gerek işçilerin anlatımları gerekse de fabrika patron ve yöneticilerinin itirafları fabrikada işçilerin sürekli uyarılarına rağmen hiçbir önlem alınmadan üretimin devam edildiğini gösteriyor.

Patronların fabrikada barut üretimi yapıldığını reddetmelerine karşın Sorumlu Mesul Müdür Kimyager Asiye Angın ve Sorumlu Müdür Ahmet Çağırıcı barut üretimi yapıldığını itiraf etti.

 

"Patlama Olacaksa Olsun" Denilip Üretime Devam Edildi

Sorumlu Müdür Ahmet Çağırıcı'nın patlamadan önce "Hasan Ali Velioğlu'na 'Bu kadar malzemeyi Çin Mahallesi'ne yüklemeyelim' dedim, o da 'Bir şey olmaz, patlama olacaksa Çin Mahallesi'nde olsun, yukarıda daha fazla işçi çalışıyor' dedi" şeklindeki ifadesi işçilerin gözden çıkarıldığını gösterdi.

 

Denetimler Önceden Söyleniyordu

Duruşmada ilk olarak savunması alınan sanıklardan Sorumlu Müdür Ahmet Çağırıcı'nın avukatı müvekkilinin ölümden döndüğünü belirterek "Savcılığa ifade vermeye gittiğimizde ona birkaç öneride bulunmak istedim. Ancak müvekkilim. Avukat bey bana bir şey söylemeyin. Ben suçlu isem gereken cezayı çekmeyi razıyım demiştir" dedi.

"Çalışmak Zorundaydım Kendimi Borçlu Hissediyordum"

Ahmet Çağırıcı savunmasında "Denetim olduğunda Hasan Ali Velioğlu (tutuklu sanık) bana telefon ediyordu. Denetimi önceden söylüyordu. Çin mahallesini kapatıyorduk" dedi. Avukat Mehmet Mangıroğlu'nun "İddia ettiğin gibi bir iş yeri ise neden çalışmaya devam ettin, çalışmaya mı zorlandın?" sorusuna Ahmet Çağırıcı "Hayır kimse zorlamadı. Ancak çalışmak zorundaydım. Çocuğum hasta ve yoğun bakımdaydı. Yardımcı oldular. Ben de kendimi borçlu hissediyordum" diye yanıt verdi. 

 

"Baskıyla Çalışıyorduk, Molalarımız Kullandırılmıyordu"

2014 yılından beri fabrikada çalıştığını, patlama esnasında fabrikada olduğunu ve omzunun kırıldığını belirten Aysel Algül, patlamada kendi çalıştığı bölümdeki ürünlerin de yanmaya başladığını belirterek şöyle konuştu:

"Patlamanın olduğu gün 15 kişi çalışıyorduk. Çok fazla mal vardı. Malları kurusun diye sermiştik. Malların kızışmaya başladığını güneşin olduğunu usta başına söylemiştik. Ateşi görmüştüm. Sonra çok ani bir patlama oldu. Baskı ile çalışıyorduk. Molalarımız kullandırılmıyordu. Sadece çalışmamız bekleniyordu."

 

"İşten Çıkarmakla Tehdit Edildik"

"Günlük 18 kg'lik ürün üretmemizi istediler, bunu beceremeyenleri çıkış vereceği şekilde tehdit edildik.

"Biz Çin mahallesini hiç bilmeyiz ve hiç görmedik. Yaşar bey dün 'Biz bir aileyiz' dedi ama patlamadan sonra 4 gün kırık kol ile gezdim. 6 gün hastanede kaldım. Ne bir ziyarete geldi ne de geçmiş olsun dedi. Şikayetçiyim, ceza almasını istiyorum.

"Patlama olabileceğini Ayfer Cerrah tahmin ediyordu. Zira bizi uyardı. Muska bölümünde patlama olabilir dedi. Fabrikada emir ve talimatları Erşan Bey ve Hasan Ali Bey'den alıyorduk. Yaşar Bey ve Ali Rıza Bey sık sık fabrikaya geliyorlardı."

 

"Korumalı Ayakkabı İstedim Verilmedi"

Av. Mehmet Mangıroğlu, "Yaşar Coşkun'un müştekiye soru sormasını istiyorum" dedi, bir kısım müştekiler vekili doğrudan müştekiye soru sorulamayacağını belirtti. Yaşar Coşkun müştekiye soru sormak yerine savunma yapmaya başladığı sırada mahkeme başkanı müdahale etti ve soru sormasını istedi. Bunun üzerine Yaşar Coşkun, "Patlamanın muska bölümde olduğunu kesin görmüş mü?" diye sordu. Müşteki Aysel Algül de "Evet. Ben yerden ateşin çıktığını gözlerimle gördüm. Barutlar tütüyordu" yanıtını verdi. Aysel Algül, korumalı ayakkabı istediğini ve verilmediğini, kendisine 'Sana verirsek herkese vermek zorunda kalırız' denildiğini de söyledi. 

 

"Verilen Sadece Maske Ve Önlüklü Hiçbir İşe Yaramıyordu"

6 yıldır fabrikada çalışan işçilerden Büşra Kaygın ise şunları aktardı:

"Olay tarihinde volkan bölümündeydim. Verilen ekipmanlar maske ve önlüktü. Ancak koruyucu değillerdi. Hiçbir işe yaramıyordu. Baskı ile çalışıyorduk.

"Erşan Usta ve Hasan Ali Velioğlu'ndan talimat alıyorduk. Denetimden önceden haberdar oluyorduk. Çin mahallesinde barut üretildiğini duymuştum."

 

Çalıştığım Malzemeler Zaman Zaman Alev Alıyordu"

"İş güvenliği eğitimlerini aldık. Bizden her gün sayı talep ediyorlardı ve zorluyorlardı. Ben çalıştığım bölümde çalışmak istemiyorum çok riskliydi. Çalıştığım malzemeler zaman zaman alev alıyordu. İşçilere baskı yapan ve işçilere talimat veren kişi Hasan Ali Velioğullarıdır."

 

"Denetleme Geldiğinde Orada Çalıştırılmıyorduk"

Torpil bölümünde çalışan işçilerden Havva Yıldız ise denetimlerden önceden haberdar olunduğunu ve zor şartlarda çalıştırıldığını anlattı: "Patlama esnasında düştüm, üzerime ürünler düştü, bayıldım. Yaralandım gözümden misket çıkarttılar. Dişim kırıldı. Çok zor şartlarda çalışıyorduk. İş ekipmanları olarak önlük ve maskemiz vardı. Bir kere veriliyordu. Denetimler geleceği zaman önden biliyorduk. Denetleme geldiğinde orada çalıştırılmıyorduk. Ben preste çalışıyordum. Denetçiler gelince pres çalışmıyordu. Çin mahallesi ile bir alakam yoktu. Sanıklardan şikayetçiyim."

 

"Bize Baskı Yapan Hasan Ali Velioğullarıydı"

5 yıldır torpil bölümünde çalışan patlamada omzundan yaralanan Melek Uçan da "Sayıları tamamlamak için baskı altındaydık  Talimatları Hasan Ali Velioğullarından alıyorduk. Ersan Öztürk'ten de talimatlar alıyorduk. Denetimlerde ilaç bölümleri kapatılıyordu. Etrafı temizliyorduk." dedi. Sanık Yaşar Coşkun, Melek Uçan'a ustabaşısının kim olduğunu sordu. Melek Uçan "Kıymet hanım bizim ustabaşımızdı ama. Bizim ne kadar ürün çıkaracağımızı ve bize baskı yapan Hasan Ali Velioğullarıydı" dedi.

 

"Enes Dilber Savcılık İfadesini Değiştirdi"

Çin mahallesinde çalışan ve tek sağ kalan işçi Müşteki Enes Dilber, savcılık ifadesini değiştirerek, barut üretimi yapılmadığını söyledi.

Müşteki Enes Dilber'in savcılık ifadesini değiştiretek "Sıfırdan barut üretimi yapılmıyordu" ifadesi üzerine Ahmet Çağırıcı ve diğer müştekilerden Enes Dilber'in doğru söylemediği yönünde sesler yükseldi. Müştekilerden fenalaşanlar oldu. Diğer müşteki işçiler Enes Dilber'in para aldığını iddia etti. Enes Dilber, patlamada ciddi yaralandığı için masraflarının çok olduğunu bir kısmının SGK tarafından karşılanmadığını, patlamadan sonra işverenden tazminatını aldığını ancak bu konuda herhangi bir tutanak imzalamadığını söyledi.

 

Dilber "Benim Kafam Yerinde Değildi"

Avukatların "15 Eylül'de verilen ifadenizi hatırlıyor musunuz?" sorusuna Enes Dilber, "Benim kafam yerinde değildi. Savcı bana baskıyla soru sordu" dedi. Bu sırada savcının kürsüde olmaması nedeniyle müştekiler vekili itiraz etti ve savcı geldi.

 

"Çin Mahallesi'nde Hiç Denetim Olmadı"

Çin Mahallesi'nde hiç denetim olmadığını ve Bakanlıktan kimsenin uğramadığını söyleyen Enes Dilber, "Sanıklardan şikayetçi değilim" dedi.

İş yerinde ekipmanların tamamının olduğunu söyleyen Enes Dilber "Ancak kendi inisiyatifimizle giymedik. Giyseydik bu kadar hasarımız olmazdı" diye konuştu.

Müştekilerin avukatları, "İfadenizi hatırlamıyorsanız hatırlatmak için okuyacağım" diyerek Enes Dilber'in 15.09.2020 tarihli ifadesinin okumaya başladı. Enes Dilber 15.09.2020 tarihli ifadesini nasıl verdiğini hatırlamadığını söyledi. Enes Dilber'e ifadesindeki cümleler hatırlatıldı. Dilber, barutun patlama günü kurutulduğunu doğruladı. Ramazan'a (yaşamını yitiren işçi) barut yapımının öğretildiğini doğruladı.

Yaralanan başka bir işçi Enes Dilber'e "Sıfırdan barut üretimi yapılıyor muydu?" diye sordu, Dilber "Ben barut üretimi yapıldığını bilmiyorum. Sadece kırıldığını gördüm" yanıtı verdi.

 

"Tazminat Almış Vicdanı Rahat mı?"

Ahmet Çağırıcı, Enes Dilber'e "Sıfırdan barut üretmiyor muyduk? Seyfi Abi barutu toz halinde tartmıyor muydu?" diye sorunca "Evet tartıyordu" dedi. Ahmet Çağırıcı, "Biz Çin Mahallesi'nde beraber çalışıyorduk. Simidimizi paylaştığımız zamanlar oluyordu. Kendisi 285 bin tazminat almış vicdanı rahat mı" diye sordu, Enes Dilber yanıt vermedi. 

Savcılık ifadesinde patlamanın nasıl olduğuna dair ayrıntılı bilgi veren Enes Dilber ise mahkemedeki ifadesinde patlamaları sadece mısır patlamasına benzetti. Dilber savcılık ifadesinde "Çin'den gelen 2 makine ile barut üretimine başlandı" demişti.

 

"Yemek Yemediğimiz Zamanlar Oluyordu"

Müşteki işçilerden Mücella Serter'in 2 yıl önce fabrikada yaşadığı kazada ayağının alçıya alındığını ama iş kazası sayılmadığını söyledi. Serter "Sayı yetiştireceğim diye yemek yemediğimiz zamanlar oluyordu"  dedi. Torpil bölümünde çalışan, kronik hasta olduğu için pandemi döneminde işten çıkartılan ve 3 ay sonra tekrar işe dönen Serter, muska bölümünde işe başladığını belirterek şöyle devam etti:

"Patlama esnasında muska bölümündeydim. Başımdan yaralandım. Yürüyemiyordum. Ağzımdan ve burnumdan kanlar geldi. Uzun süre hiçbir şey duyamadım. Bize üretim konusunda baskı yapılıyordu. Yaptıkça ürünleri alıyorlardı. Ne kadar mal ürettiğimi bilemiyorum. Barut üretimi yapıldığına dair sadece duydum.

 

"Makineleri Koydular Kaçış Yolumuz Kapandı"

"Emir ve talimatları Nuray hanım, Hasan Ali ve Erşan Bey'den alıyordu bize iletiyordu. Aslı Hanım'a güneşte kurutulan muskaların patlayabileceğini, korktuğumuzu söyledik. Muskaya koyduğumuz kimyasalların lavabolar gibi uygunsuz yerlede depolandıklarını söyledik. "Başka yerden gelen makineleri bizim olduğumuz bölüme yerleştirdiler. Ben de Aslı Hanım'a bu makinelerin kaldırılmasını zira patlama olursa kaçış yolumuzun kapandığını söylemiştim"

 

"Patlamadan Üç Gün Önce Aşırı Isınma Vardı"

Müşteki işçilerden Nuray Cihangir ise şunları söyledi: "Patlamadan 3 gün önce Ayfer arkadaşım çağırdı. 'Kızışma var' dedi. Gidip baktığımda aşırı ısınma olduğunu farkettim. Her an patlama olacak diye korkmaya başlamıştım. Erşan bey geldi o kolileri taşıttı.

"Çalışırken üzerimizde sürekli baskı vardı. Örneğin Ali Rıza Bey 'bu işi yapan yapar yapamayan çıkar' derdi.

 

"Malzeme Bitince Çin Mahallesi'nden Patlayıcı Geliyordu"

"Hepimiz elimizden geleni yapıyorduk ama korkuyorduk. Bizden 20-25 koli yapmamızı istiyorlardı ama biz ancak 10-12 koli yetiştirebiliyorduk. Çünkü korkuyorduk yaptığımız işin tehlikeli olduğunu biliyorduk. Bizim kullandığımız malzeme ile havai fişek bölümünde kullanılan madde aynıydı. Malzememiz bitince Çin mahallesinden bize patlayıcı 2 adıyla birer kova mal geliyordu ki üretime devam edebilelim.

 

"Koruyucu Ekipman İsteyemezdik Hasan Ali Bey Çok Kızardı"

"8 yıllık çalışanım bize hiçbir zaman özel ve koruyucu giysi verilmiyordu. Malzeme konusunda sürekli sıkıntı çekiyorduk. Ekipman istemeyezdik. Hasan Ali Velioğlu istediğimizde çok kızardı"

 

"Hiçbir Usule Uyulmuyordu"

7 yıldır fabrikada çalışan müşteki işçilerden Saadet Kaygın: "Patlama olunca yerlere düştük. Ben kızımla aynı fabrikada çalışıyorum. Patlamadan sonra gözlerim kızımı aradı. Patlayıcı malzemelerin kurutulması yapılması için rastgele yerlere konuyordu. Hiçbir usule uyulmuyordu.

 

"Yangın Çıkan Makinede Çalışmamı İstediler"

"Fabrikada bir makine vardı ve yanmıştı, yangın çıkarmıştı. Bir arkadaşımız o olayda yanmıştı. Beni o makinede çalışmaya zorladılar. Ben çalışmak istemedim. Korkuyordum. Ya burada çalışırsın ya da çıkışını veririz dediler. Daha sonra beni torpil bölümünde çalıştırdılar. Hasan Ali Velioğlu yanıma geldi sen o makinede çalışacaksın dedi. Bende bu konuyu Yaşar Coşkun ile görüşmek istedim, görüşme esnasında yanımıza Hasan Ali Velioğlu da geldi. Yaşar Coşkun bana sen hep öyle yanar dersen o makine yanar dedi. Beni 2 defa yanan makinede çalıştırmak istediler."

 

"26 Yaşındaki Oğlumun 19 Parça Cesedini Gördüm"

 

Patlamada yaşamını yitiren işçi Halis Yılmaz'ın babası Muammer Yılmaz: "Ben 26 yaşındaki evladımın 19 parça cesedini gördüm. Çocuğumun kemiklerini gördüm. Ben sadece evladımı kaybetmedim. Eşim ve çocuğum da ölü gibi. Benim çocuğum Çin mahallesinde çalışıyordu. Çalıştığı yerde yanlışlıkla birisi yere bir sigara izmariti atsa orda patlama olacak haldeydi. Çocuğumun sadece kemikleri vardı, siyah poşetin içinde verdiler.

 

"Belediyeden Valilikten De Şikayetçiyim"

Tüm sanıklardan şikayetçiyim. Bu fabrikaya bu ruhsatı veren belediye, valilik her kimse onlardan da şikayetçiyim."

 

"Kardeşim Sanıkların İhmali Yüzünden Öldü"

Patlamada yaşamını yitiren Muhammet Aygünün ağabeyi Adem Aygün: "Kardeşim sanıkların ihmali yüzünden öldü. Patlamadan sonra 7 gün boyunca kardeşimi oradan çıkartamadım. Ben hala bunun vicdan azabını çekiyorum. Sanık '8 aydır özgürlüğüm elimden alındı' diyor. Ben 8 aydır ailemin yüzüne bakamıyorum kardeşimi kurtaramadım diye.

 

"Denetlemeye Gelenlerden De Şikayetçiyim"

Aslı hanım ve Ahmet beye teşekkür ediyorum. Ancak duruşmanın seyrini değiştiren olaylar da olabilir. Bu yüzden tüm sanıklardan şikayetçiyim mahkemeye de katılmak istiyorum. Denetlemeye gelip bizim böyle çalışmamıza sebep olanlardan da şikayetçiyim."

Fabrikanın torpil bölümünde çalışan Arife Gündoğdu: "Yaralandım işverenlerden şikayetçiyim. Aslı hanım ve Asiye Hanım ve Ahmet Beyden şikayetçiyim davaya katılımcıyım."

 

"Az Taşınması Gereken Torpili Leğenlerle Taşıyorduk"

Torpil bölümünde çalışan Suzan Yıldız: "Torpil bölümünde çalışıyordum ama herkes gibi her bölüme gönderiliyordum. Mutfakta bile çalıştım. Defalarca çizme, yağmurluk istedim verilmedi. Patlamada torpil bölümündeydim."

Müşteki Aysun Akkaya: "Patlama sırasında muskaların havada uçuştuğunu gördüm. Torpilin ilaçlarını az miktarda taşıtılması gerekirken çamaşır leğenleri ile taşıtıyorlardı."

Müşteki Erkan Ateş: "Merhum Erhan Ateş'in babasıyım. Oğlum gitti benim. Hepsinden şikayetçiyim".

 

"Ufak Patlamalarda Kaçınca İşinizin Başına Diye Bağırıyordu"

İşçi Fatma Görme ise şunları söyledi: "Patlamadan 10 gün öncesinden şüphelenmeye başladım. Muska ile çalışmaktan tiksinmiştim. İşten çıkmayı düşünüyordum. Ama paraya ihtiyacım vardı. Hasan Ali, ufak patlamalar olduğunda kaçıştğımızda, hemen içeri işinizin başına diye bağırıyordu.

 

"İhtiyacım Var 60 Yaşında Nerede İş Bulurum Ki?"

"Mallar şişiyorlardı, kokuyordu. Muska işine başladıktan sonra işe gitmek istemedim ama tazminatı yakmak istemiyordum. İşini yapmayanlar, sayıyı tutturamayanlar çıksın gitsin diyorlardı. 60 yaşında bir insanım, ihtiyacım var. Akşam eve gelince şükrediyordum.

"Köylerde iş kalmadı, mecbur çalışıyorduk. Biz çalıştık kazandık, onlar bizden daha çok kazandı. 60 yaşında başka nerede iş bulurdum ki?"

İşçi Gülizar Erdoğan "Daha önce dışarıya sermiş olduğumuz ve depoladığımız muskaların olduğu yerden dumanların yükseldiğini gördüm. İlk patlama burada oldu.

 

"Bizi Çalışmaya Zorluyorlardı"

"Biz bir kaç arkadaşımız ile birlikte İSG Uzmanı Aslı Angın'a patlamadan 2 gün önce çok tehlikeli bir iş yaptığımızı, fazla ürünle çalışmamamız gerektiğini ve kızıştığını söylemiştik. O da yetkililere ilettiğini söylemişti.

"Ben patlamanın o gün olacağını kesinlikle bekliyordum. Isınan malların imha edilmesi gerekirken koli yapmaya devam etmek için bizi çalışmaya zorluyorlardı ve baskı yapıyorlardı.

Müşteki Gülten Tarım: "Muska bölümünde çalışıyordum. Sayımı yapmama rağmen benden daha fazla sayı istiyordu ustabaşı. Arkadaşlarıma bir şey demesinler diye ben onlara da yardım edince bana kızıyorlardı."

 

'"Bahçevanım Zorla Jelatin Bölümünde Çalıştırıldım"

Müşteki Hasan Bozdağ: "Ben bahçıvan olarak çalışıyordum, patlamadan önce 1,5 ay boyunca Kosova’ya yapılan muskanın jelatin bölümünde zorla çalıştırıldım. 2 sene boyunca yaptığımız işin tehlikesine yönelik hiçbir eğitim almadım. Verilen eğitimler de barutla havai fişekle alakalı değildi.

"İmha Edilmesi Gerekenler Gök Bombaların Yanına Kondu"

4 numaralı depo benim çalıştığım bölümün karşısındaydı burada muska kızışmıştı, görmüştüm. Muskaların imha edilmesi gerekirken muskaların gök bombalarının yanına konmasıyla patlama oldu.

"Depoya gitmesi gereken mal bizim jelatin bölümünde duruyordu. Sorduğumuzda depolar tıklım tıklım dediler. Depolar tıklım tıklım dolu oluyordu. Malları koyacak yer olmuyordu. Hasan Ali de bunları gök bombalarının oraya taşımamızı istemişti. Zira bu malları alan, taşıyan, yükleyen ve düzenleyen bizdik.

 

"İçeriden Sıcak Hava Yüzümüze Vururdu"

"Kolilerin içindeki patlayıcılar sıvılaşmıştı. Onları kuruması için siyah poşetler üzerinde güneşe serdik. İlk patlama 4 numaralı depodan çıkmıştır. Kapısı açıkken bile içeriden sıcak hava yüzümüze vururdu.

"Muskaların imha edilmesi gerekirken muskaların gök bombalarının yanına konmasıyla patlama oldu. Depoya gitmesi gereken mal bizim jelatin bölümünde duruyordu. Sorduğumuzda depolar tıklım tıklım dediler. Ben bahçıvanım. Havai fişekten, gök bombasından, muskadan, jelatinden anlamam dememe rağmen çalıştırdılar."

Müşteki Melike Taş: "Yaşar Bey'in asistanıydım. İlk patlama olduğunda saklandık. Yaşar bey bizi gördüğü halde kurtarmaya çalışmadı. Arkasını dönüp gitti. Bütün sorumluluk Yaşar Bey'in kendisine aittir. Kendisinden şikayetçiyim."

 

"İşçilere İnsan Gibi Davranacaksınız"

Taş'ın savunması üzerine Sanık Müdafii Avukatı Abdurrahim Burak: "Yaşar Coşkun işçilerin hayatına değer vermiyor mu yani, sen nasıl böyle bir şey söylersin üslubunu takın" sözleriyle müşteki Melike Taş'a baskı kurmaya çalıştı. Bunun üzerine müşteki vekilleri duruma müdahale etti ve 'işçilere insan gibi davranacaksınız' dediler."

 

"Patlayacaklarını Bile Bile Deneme Yaptırdılar"

İşçilerden Meryem Akkaya: "Muska bölümünde çalışıyordum. Nuray Cihangir bana gelip 'sonumuz hayırlı olsun, muskalar ısınıyor' dedi. Erşan Ustaya da söylemiştik. Patlayacaklarını bile bile deneme yaptırdılar."

 

Yaşar Coşkun İşçiler Üzerinde Baskı Kurmaya Çalıştı

Müştekilerin şikayetleri ve katılma talepleri alınırken Sanık Yaşar Coşkun'un soru sorma bahanesiyle müştekilerin üzerinde baskı kurmaya çalıştığı görüldü. Patron Sanık Yaşar Coşkun "Müştekiler Aslı, Asiye, Ahmet’ten Allah razı olsun doğruları konuştuğu için diyorlar, biz yalan mı konuşuyoruz" dedi.

Müşteki ifadelerinin ardından duruşmaya 17 Mart Çarşamba 10.30’a kadar ara verildi.  Duruşma Ferizli Cezaevi yanındaki büyük duruşma salonunda devam edecek.