< Okulların Açılması İçin Gerekli Şartlar

Eğitim Sen İstanbul 5 No’lu Şube Yürütmesi 22 Şubat günü bir açıklama yayınlayarak, okulların gerekli önlemleri alarak açılmanı istedi.

Covid-19 salgını koşullarında okulların ve üniversitelerin sağlıklı ve güvenli bir biçimde yüz yüze eğitime açılması ve eğitimin sürdürülmesi için birbiri ile ilişkili üç önlemin alınmasının gerekli olduğunu söyleyen Eğitim Sen, önlemleri şöyle sıraladı:

Birincisi, toplum sağlığı için nüfusun tamamının hızlı ve yaygın bir biçimde aşılanmasıdır.

İkincisi, okullarda sınıf mevcutlarının 20 öğrencinin altına düşürülmesi ve yeni eğitim emekçisi istihdamı sağlanarak başta küçük yaş grupları olmak üzere, yüz yüze eğitimin başlatılmasıdır. Okul bileşenlerinin okulda önlem alma kapasitesini de geliştirerek çocukların eğitim hakkından yararlanması sağlanmalıdır.

Üçüncüsü, eğitim emekçilerinin tamamının öğrenci yaş gruplarının doğurduğu risk faktörlerini dikkate alan bir planlama ile hızlı biçimde aşılanması ve sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmalarının sağlanmasıdır.

“Bu bağlamda belirtmek isteriz ki, sayılan önlemlerin alınmasının ardından sağlıklı bir çalışma ve eğitim ortamında yüz yüze eğitime başlayabilmek, uzaktan öğretimin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak eğitim emekçilerinin, öğrencilerin ve velilerimizin temel isteğidir” denilen açıklamada, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarının salgında eğitim politikası geliştirme ve yönetme konusunda açık ve şeffaf veriler ve somut kriterlere dayalı etkin bir strateji geliştirmediği söylendi.

“UNESCO verilerine göre, 14 Aralık 2020 itibarıyla toplam 210 ülkeden 106’sında okullar tamamen açık, 43’ünde ise kısmen açık kalmışlardır. Başka bir kategoride 34 ülkede okullar ara tatilde, 27 ülkede ise okullar kapatılmıştır. Türkiye okulları kapalı olan ülkeler kategorisinin içinde yer almıştır. Kalabalık okullar, kalabalık sınıflar, ikili öğretim, birleştirilmiş sınıflar, aşırı merkeziyetçi bir yapı, okul içinde demokratik olmayan işleyiş nedeniyle olağanüstü koşullarda önlem alma kapasitesi sınırlı kalmış okul koşulları giderek otoriterleşen ve gerekli önlemleri alma konusunda isteksiz siyasal iktidarın iradesi ile birleşince okullar neredeyse bir yıl boyunca kapalı kalmıştır. Bu dönemde okulların kapalı olduğu, milyonlarca öğrencinin ise uzaktan eğitime erişemediği tuhaf zamanlar yaşadık.

Sayıları giderek artan yoksul çocuklar, toplumsal cinsiyet rollerine uygun olarak ev içi işlere yönlendirilen kız çocukları, özel gereksinimli çocuklar, anadili farklı olan çocuklar, mevsimlik işçi çocukları, göçmen çocuklar uzaktan eğitimi çok uzaktan izlediler. Çocuklar için eğitim hakkı yaşama geçirilmedi” denildi açıklamada ve köylerdeki taşımalı eğitimde yaşanan sorunlar sıralandı.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın aşı konusunda bir planlama ortaya koymadığı, salgının başlamasının üzerinden neredeyse bir yıl geçmesine rağmen okullarda gerekli tedbirlerin alınmadığı, 2021 MEB bütçesinin de covid-19 salgını görmezden gelinerek hazırlandığı vurgulandı. “Virüsün ve salgının seyriyle birlikte öğretmenlerin ulaşım ve barınma sorunları, kalabalık sınıflar, maske ve hijyen malzemelerinin temini gibi çok sayıda sorun halen çözülememiştir. Kırsal bölgelerdeki okullarda risk yokmuş gibi gösterilerek gerekli önlemler alınmadan ve okulda önlem kapasitesini geliştirmeden yüz yüze eğitime başlanmasının sonuçları ağır olabilir” denildi.

“Eğitim bileşenlerinin aşı takvimi düzenlenmeden, seyreltilmiş sınıf planlaması tamamlanmadan, maske ve hijyen malzemeleri konusunda kamuoyuna yeterli bilgi verilmeden, COVID-19 salgın koşullarına uygun ulaşım araçları konusundaki çalışmaların hangi düzeyde olduğu bilinmeden, öğretmen odaları çoğaltılmadan, 1 Mart’ta da 8. ve 12. sınıflarda yüz yüze eğitime geçileceği açıklanmıştır” denilen açıklamada “1 Mart tarihi yeniden gözden geçirilmeli, bir an önce eğitim emekçilerinin aşılanmasına başlanmalı, bu arada diğer bütün önlemler tam olarak alınarak ortaöğretimde de yüz yüze eğitime geçilmesi planlanmalıdır” diye yapılması gerekenler sıralandı. Sınavların hemen yapılması istendiği hatırlatılarak, bunun “öğrencilerin üstün yararını gözetmemek” anlamına geldiği söylendi.

“Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak, salgında eğitim ve sağlık yönetimi süreçlerini gerek MEB düzeyinde gerekse okul, ilçe ve il düzeyinde izleyeceğiz. Sayıları milyonları bulan eğitim bileşenlerini, sahadan edindiğimiz verilerle bilgilendirmeye ve siyasal iktidarı uyarmaya devam edeceğiz. Kamusal, bilimsel, parasız, laik, cinsiyet eşitlikçi, demokratik, anadilinde eğitimi hep birlikte inşa edeceğiz” denilerek sonlandı açıklama.

S.KALELİ