Merhaba yoksul sınıf ve emek dostlarım. 3 günlük de olsa ülke gündemine oturan Kadıköy grevi üzerine…
Değerli sınıf yoldaşlarım, belediye işçiliği serüveni 2017'de başlasa da, örgütlenme hakkımız ve sendika faaliyetimiz Nisan 2018'de başladı. Üye işlemleri ve temsilci seçimlerinin ardından şube seçimleri geldi. Hiç aklında olmasa da, arkadaşlarımın beni tavsiye etmesi sayesinde, tüm olumsuz şartlara rağmen kabul ettim sendikada yöneticiliği.
Sınıf bilinci ve iradede sıkıntı yoktu. Yalnız tanımadığım ve alışık olmadığım, fabrika işçisine benzemeyen bir işçi kitlesi vardı burada. Ve 3 belediyede örgütlü olmakla beraber, bu işi daha önce hiç tanımadığım Kartal ve Kadıköy Belediyelerinden 4 arkadaşla beraber yürütmemiz gerektiğini öğrendim. İlk yan yana geldiğimde kendimi anlattım, değişik biri olduğumu ve işçinin zararına olacak her şeye karşı çıkacak bir yapım olduğunu açıkça söyledim.
Belediyenin rant yerleri olduğunu, ahbap-çavuş ilişkisinin fazlası ile yürütüldüğünü görmeye başlamıştım. Meğer önceden, sendikaya temsilci ve şube yöneticisi olan kişilerin belediye başkanlarının sözünden çıkmayan, aynı zamanda eşini-dostunu-akrabasını işe sokmak için bu işi yapıyorlarmış. Bunun için, var gücüyle kazanmak için ahlaksızca saldırıyor, belden aşağı vuruyorlar. Patronla ortak hareket ettiklerini çıplak gözle görüyorduk. Ve seçimlerde işçinin kendi iradesini seçmesi ile göreve başladık.
İlk toplantımız ve ilk görevimizi daha mazbata gelmeden yaptık. Benim de fabrikadan gelen kültürümle renk kattığım komite konsey örgütlenme şekilleri ile değişik, daha doğrusu belediye işçisinin alışık olmadığı şeyleri hedefliyorduk ve toplantıda hep bir ağızdan şöyle bir karar aldık. Bizler Türkiye'de belediyeler bünyesinde 5 kişinin de taşeron olduğu tek taşeron şubeydik. Yönetim disiplini ve denetimi ile kimin ne zaafı varsa bırakacak ve bu işi 4 yıl boyunca dürüst işçi sınıfının önce kimliğine uygun olarak yürütecek kararı almıştık.
Göreve başlar başlamaz, kendimizi Kadıköy'deki KHK’lı yani taşeron işçilerin TİS’ine (Toplu İş Sözleşmesi) adapte olmaya verdik. Bizden önceki şube yönetimi Kartal Belediyesi'ndeki TİS sürecini bitirmiş, KHK’dan kaynaklı hiçbir şey alamamış. Yalnız şube seçimlerinde rol oynamak için Kartal'da alamadığını Kadıköy'de kırmızı çizgi belirlemiş olsa da, samimi olmadığının pratiğini işçiler biliyordu Kartal'dan. İşçinin sendikaya olan güveni de kalmamıştı.
Şeffaf bir şekilde yürüttüğümüz TİS sürecinde, kısa bir süre görevde olmamıza rağmen 1500 işçi ile grev kararımızı astık ve devamında Kadıköy ve Ataşehir'de sık sık şantiyeleri ziyaret ederek, işçi örgütlenmesi yaparak işçiyi greve hazırladık. Kanun Hükmünde Kararname için de fiili durum yaratarak, Kadıköy ve Ataşehir'de çalışma saatlerini 45 saatten 40 saate düşürdük. Haftalık çalışma saatlerini ve işçinin de kabul edeceği noktayı yakaladık. KHK bitiş tarihi olan 30.06.2020 tarihinde bitecek olan sözleşmeyi alnımızın akıyla imza altına aldık.
Pandemi sürecinin de etki etmesi ile beraber, özgür sözleşme yetki başvurularımız 3 belediyenin de gecikmeli de olsa 2020 Ağustos ayında geldi. Yalnız burada bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Çünkü KHK'nın bitmesi ile beraber sadece DİSK Genel İş’in 45 şubesine bağlı 100 işyerinde belediye ve ülke genelinde tüm belediyelerde sözleşme süreci başlamıştı. Biz burada sıradanlığın dışına çıkıp, örnek olacak şeyler yapmamızın planlarını yapıyorduk.
Biz en alttaydık, bizden altı yoktu, üstünü de tanımıyorduk. İşçiye gittik, tüm sorunları not alıp, 2018 Nisan KHK sürecinde %4’lere tabii kalınınca yaşanan büyük kayıpları ele alıp çalışma yaptık. Öncü işçilerden ve temsilcilerden taslak komitesi kuruldu. 81 maddelik, tamamen alandaki sıkıntıları ele alan ve enflasyon karşısında eriyen maaşlara karşı insan onuruna yaraşır ücret talebi oluşturduk. Çünkü işçi artık ülke şartlarında evine ekmek götüremiyordu.
Taslaklar patronların eline geçtiğinde direk tepki ile karşılandı. Zaten göreve geldikten sonra daha bir yılı bitirmeden Ataşehir Belediye yönetimi ile ters düştük. Bizden kimse bir şey isteyemez, ancak biz ne istersek onu veririz tavrı ile karşılaşınca, belediyede kurucu başkan ve 500'e yakın kurucu işçi istifa etti. Listelerde yetki alacak orana ulaşamadılar. Ama, “ben 1 nolu şube yönetimindeki kişileri istemiyorum” diyerek DİSK Genel İş Merkezle anlaşarak bizleri olağanüstü seçime götürdüler. Karşımızda resmen delegelere baskı yaparak, beyaz listeye yani bizim listeye oy vermeme çağrısı yaptılar. Yalnız dünyanın her yerinde işçi sınıfı, kendine yapılan iyiliği de kötülüğü de unutmayacaktır. İşçilerin KHK’da sözleşme yapabilen birkaç şubeden birisi olan bizleri tercih etmesi, bizlerin daha güçlü hareket etmemizi sağladı. Patronlar genel olarak 3 belediyedeki ortak taslaklara karşı kendi aralarında toplantılar yaparak Sosyal Demokrat İşverenler Sendikası’nın (SODEMSAN) da kurulması ile birlikte, Hak-İş'e bağlı Hizmet-İş’te olduğu gibi standart sözleşme planları yaparak, TİS oturumlarında benzer tavırlar göstererek, rakamların çok yüksek olduğundan yakınıp sızlanıyorlardı.
Kadıköy süreci yasal anlamda Kartal ve Ataşehir'den önce başladığından, bizler her fırsatta evimize gitmedik, şantiyelerden kulübelerden işyerlerinden çıkmadık. Daha sonra 3 belediyede grev komitemizi kurduk sağlıklı kararlar alıp uygulamak için. Biliyorduk, bizim yasal anlamda, emekten doğan gücümüzden başka, disiplinli örgütlü hareket etmekten başka yolumuz yoktu. Ekmek kavgası çetin bir olaydı, biz de ona göre davranmalıydık. Bu arada Genel Merkez sık sık bizi arayıp, “gelelim görüşmeleri beraber sürdürelim, grev çare değil” diyorlardı. Ama kesinlikle bu diri işçi iradesini onların kırmasına izin vermiyorduk. Gerginlikler, masadan kalkmalar, atıflar, hakaretler 7 ay gibi süreçte oldu. Bu süreçte basın açıklamalarımız, 2 saatlik iş durdurmalar, halka bildiri dağıtmalar… hepsini yaptık ve 5 Şubat 2021’de işçinin tamamının katıldığı büyük bir kitle ile, grev kararımızı Kadıköy Belediyesi kapısına asarak ilan ettik.
Yani 6 iş günü içinde, 16 Şubat'ta göreve çıkacaktık. Bu süre içinde bir görüşme daha yaptık. Toplamda 81 maddenin 70'ini direnerek aslanlar gibi kabul ettirdik geriye kalan 11 madde ise genel olarak greve çıkma sebebimiz olan ekonomik ve çalışma süreleri ile ilgiliydi 15 Şubat'ta son görüşme oldu sonuç alamayınca yarın greve çıkacaktık yalnız daha önce belediyelerde grev olmadığı için kimse inanmıyordu. “İşçinin yarısı gelmez”, “gelse de 1 günden fazla sürmez” de diyorlardı
Ve olay oldu. Ciddi disiplinli ve kararlı duruşumuzu en dik şekilde başlatmıştık artık. 1. günde heyecanlı olmamızla beraber, kar yağışının yoğunluğu önümüzde engel olamıyor. İşçinin tamamı belediyenin önünde yerini almıştı. Günün akşamında genel merkezden bir uzman, iki yönetici gelip bizimle görüşmek istedi. Şubeye gittiğimizde “Grevinizi selamlıyoruz” diyerek destek verdiklerini söylediler, aynı zamanda genel başkan Remzi Çalışkan ve Taner Şanlı'nın da yolda olduğunu söylediler.
2.gün öğle saatinde basın açıklaması yaparken, Engin Sezgin o ambiyansı ve iradeyi gördü, işçinin tamamı “sonuna kadar gideceğiz” diyordu. Varillerde ateş yanıyordu, kamyonetlerle odun geliyordu. Devamında Remzi Çalışkan, şube başkanımız ve sekreterimizi Dedeman Otel'e çağırıp, “ne istiyorsunuz, ne veriyorlar” diye sorunca, “artık greve çıktık. İşveren teklifini işçiye götürmekle yetkiliyiz biz, kabul edilirse başımız üstüne, yok etmezlerse sonuna kadar devam edeceğiz” diyerek ayrılıyorlar. Akşam bizi şubeye tekrar Çetin Çalışkan, Nevzat Karataş ve uzman Engin Sezgin'i çağırarak belediyenin son teklifini yaptığını ilettiler. Bu arada bizler hem belediye önünde, hem ara sokaklarda gün içinde ve gece ara sokaklarda görevimize sahip çıkıyorduk. Özellikle benim de içinde bulunduğum 10-20-50'şer kişilik gruplarla Büyükşehir’den gelen grev kırıcı asalakları kovalıyorduk. Gece saatlerinde şube yönetimi olarak, şubeye, genel merkez yöneticileri ile görüşmeye gittik. Bizlere, belediyenin bu teklifinin bir kuruş bile üstünde vermeyeceğini ilettiler. Aynı zamanda Kılıçdaroğlu'nun Seyit Torun ve Veli Ağbaba’ya talimat verdiğini, “bu 1 nolu şubeden kurtulun” dediğinin altını çizerek, “Genel İş’e zarar verdiğimizi” söylediler. TİS’deki geri kalan maddelerdeki rakamlar belirli noktadaydı zaten. En son aldıkları teklif, %7. 1 puan artarak %8. 20 günlük ikramiyenin yıllık 30 güne çıktığını, kıdem tazminatının işçinin işe giriş tarihinden olması gerekirken 2018 itibaren daha önce 0,25 değil 0,10 kuruş olduğunu söylediler. Biz greve çıktıktan sonra bunu mümkün değil kabul etmeyeceğimizi, kaldı ki isterse 10.000 lira bile olsa işçi razı gelmeden kabul etmeyeceğimizi söylememiz üzerine, “gelin siz atın imzayı” deyip tepki gösterdik. Daire başkanı da, kendilerinin imza yetkilerini kullanacağını söyledi, Çetin Çalışkan Nevzat Karataş ve Engin Sezgin ile birlikte çıkmadan önce, 3. gün sabah gelip önce temsilcilere daha sonra işçilere durumu anlatacaklarını söylediler.
Şimdiye kadar grevimizi selamladıklarını söyleyenler, irademize el koyacaklarını söylüyordu. Bizler sağlıklı düşünmeliydik. Güveniyorduk kendimize ve işçiye. Gece 03.00’te temsilcilerin yarısı vardı, durumu anlattık. Acil çağrı yaptık Kadıköy-Kartal-Ataşehir temsilcilerine ve Denetim, Disiplin de dahil toplantı yaptık. Konunun içeriğini en ince ayrıntısına kadar paylaştık. Sinirden ağlayan arkadaşlar vardı ve hepimiz sinirliydik. Gece gündüz işçinin içinden çıkmıyorduk ve 1 yıllık emeğimize ve irademize el koyacaklarını söylüyorlardı.
Ve ilk defa “örgütlü mücadele” cümlesinin anlamını dosta-düşmana herkese göstermiştik. Aradık, akşam bizimle görüşen yöneticileri, “10 dakikaya çıkıyoruz” dediler. İşçinin kızgın olduğunu kimlerden duydular bilmiyoruz, korkudan gelemediler. İşçiye anlatmak temsilcilere ve bize düştü. İşçi zıpkın gibiydi. O arada Büyükşehir’den işçiler ara sokaklara girmiş grev kırıcılar zabıta ile birlikte. Öncü ve yürekli işçilerle kendimi de katarak çıktık sokağa. Kimi esnafa, zabıtaya ve polise karşı, daha hayatında karakola düşmemiş işçiler, öfke ile ezip geçmek istiyordu ekmeği için. “Sen söyle, biz yapalım” diyenleri hatırladıkça parmakların titriyor samimi söylüyorum. Geri belediyeye döndüğümüzde yarım saat sonra basın açıklaması yaptık. Şubeyi temsilcileri boş ver, 2.300 kişinin hakkına kimse imza atmaya cesaret edemezdi. Ki şube başkanımıza telefon geldi, “TİS imzalandı” diye.
Şube yönetimi ve toplamda Kartal, Kadıköy, Ataşehir’den 100 temsilci ile kolumuz kanadımız kırılmıştı. Aynı zamanda işçi de kırılmıştı. Yasal anlamda grev bitmişti.
Acil temsilciler kurulu toplantısı yaparak, ne yapmak gerektiğini ortak akılla değerlendirdik. İşçiyi polisin önüne atmanın doğru olmayacağı kararı çıktı. Lakin ülkemin her yerinden görüldü, duyuldu. Lümpen gözüken belediye işçisi nasıl örgütleniyormuş.
“DİSK” sözcüğünün ekmeğini yiyen, aslında kanı beş para etmeyen burjuvaziden medet uman sarı sendikacılık örneğinin en temel taşı olmayı, tüm işçi sınıfı önünde gösterdiler. Onursuzlar. İşçi sınıfı ihaneti asla unutmaz.
Sınıf yoldaşlarım bizim temsilciye, şubeye, sendikaya ihtiyacımız yok. Onurlu yaşamanın en temel görevi, sınıfını tanıman, bilmen ve onu korumak için bedelini ödemekten korkmamandır. Tabandaki örgütlülük her şeyin üstündedir. Öncü işler komitelere konseylere… Var olan tüm güzellikler gücümüzün eseridir.
Yaşasın işçiler emekçiler, Kahrolsun işçi düşmanları!
1 Nolu Şube Yönetiminden Bir Belediye İşçisi