İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, 2020 yılına ilişkin iş cinayetleri raporunu Tuzla’da bulunan Tersaneler bölgesinde yaptığı bir eylemle kamuoyuyla paylaştı. Eylemde Limter-İş Sendikası'na yönelik tutuklama saldırısına karşı dayanışma çağrısında bulunuldu.
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi bileşenleri, akşam saatlerinde Tuzla İçmeler Köprüsü’nde bir araya gelerek tersanelerdeki iş cinayetlerini ve Limter-İş’i hedef alan baskıları protesto etti.
İSİG Meclisi bileşenleri gerçekleştirdikleri eylemde Limter-İş Sendikası yöneticilerine yönelik polis baskılarına da dikkat çekerek Limter İş Sendikası'na desteklerini ifade ederek sendikal örgütlenmeyi engellemeye yönelik bu saldırılara karşı dayanışma çağrısında bulundu.
Limter-İş’in yanında olduklarını belirten İSİG bileşenleri, tersanelerde yaşanan iş cinayetleri üzerine hazırladıkları raporu da kamuoyuyla paylaştı.
Raporların açıklanmasından önce Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası üyesi işten atılan Sinbo İşçisi Dilbent Türker, DGD-Sen üyesi Migros Depo işçisi Erhan Aydın, Deriteks Genel Sekreteri Ayhan Yanılmaz söz alarak özellikle pandemi döneminde öne çıkan ücretsiz izin, işten atma ve sendikal örgütlenmeye yönelik saldırılara değindi.
"Bir İşçiye Yapılan Saldırıyı Kendi Canımıza Kast Edilmiş Sayarız"
İSİG Meclisi temsilcisi Murat Çakır ise İSİG Meclisi olarak iki önemli ilkeleri bulunduğunu vurgulayarak " Birrincisi nerede bir işçinin canın yanarsa biz bunu kendi canımız yanmış gibi hissederiz. Bir arkadaşımız işten atıldıysa, meslek hastalığına yakalandıysa, iş kazasına uğradıysa, bir arkadaşımız iş cinayeti sonucu hayatını kaybettiyse biz bunları bizzat kendimize yapılmış gibi kendi canımıza kast edilmiş gibi kabul ederiz.
"Sendikalı Arkadaşlarımıza Yönelik Saldırılara Karşı Tek Yumruk Oluruz"
İkinci ilkemiz, Limter İş Sendikası'nda olduğu gibi bir sendikalı arkadaşımızın tutuklanması, işten atılması farklı yönde baskılarla karşılaşması karşısında bir tek bir yumruk haline geliriz ve bu saldırılara karşı mücadele ederiz" dedi.
11 Mart'tan bu yana Türkiye'de resmi rakamlara göre yaklaşık 25000 işçinin Covid-19 nedeniyle hayatını kaybettiğini ve bunun içinde %10'unun faal olarak çalışan işçiler olduduğunu aktaran Çakır, "Ancak işçi sınıfı genel olarak sahipsiz kalmış durumda. İşçiler tersanelerde, inşaatlarda, enerji iş kolunda, belediyelerde, taşımacılık sektöründe ve birçok sektörde Covid-19'a yakalandı hastalandı, hayatını kaybetti" dedi.
Buna karşı da mücadelesiyi yükseltmek için bir arada olduklarını belirten Çakır ayrıca koronavirüs salgınında çok yoğun olarak özellikle kod 29 olarak bilinen İş kanunu 25/3 Maddesi ile işten atmalar gerçekleştiğine, ücretsiz izin saldırısı ile karşılaşıldığına dikkat çekti. Çakır sözlerini "İnsanlarımız 1168 lira ücretle açlığa mahkum edildi. Diğer yandan %30 %40'ları geçen zamlar hayata geçirildi. bütün bunlara karşı bugün yine bir aradayız ve hep birlikte mücadele edeceğimizi haykırıyoruz" diyerek tamamladı.
Eylemde sık sık "Çalışırken Ölmek İstemiyoruz", "Kaza Kader Değil Hepsi Cinayet", "Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz", "Direne Direne Kazanacağız", "Iş Cinayetlerini Durduracağız", "Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz" "Yaşasın Sınıf Dayanışması", "Birleşe Birleşe Kazanacağız" sloganları atıldı.
“Yaşamak İçin Değil Adeta Çalışmak İçin Yaşıyoruz!”
İSİG ise Limter-İş Genel Başkanı Kamber Saygılı açıkladı. "İşe giderken yollarda geçen saatler. İşyerinde güvencesiz çalışma koşulları. Uzun çalışma saatleri, iki kişinin yapacağı işi tek başına yapma, kötü yemekler, alınmayan iş güvenliği önlemleri, patrondan hakaret… Yaşamak için değil adeta çalışmak için yaşıyoruz!" diyerek sözlerine başlayan Saygılı, ev kirası, gıda-eğitim-sağlık giderleri ve elektrik-su-doğalgaz faturaları birikirken resmi enflasyon %15 ama gerçekte enflasyonun %35-40’a vardığını belirterek "Bıçak kemiğe dayandı, geçinemiyoruz!" dedi.
“Sağlık Emekçileri Merkezli İşçi Kırımı"
Güvencesizliği bugünün proleter çalışma ve yaşam disiplini haline getiren AKP’nin iktidar yılları boyunca iş cinayetlerinde yaklaşık 27 bin işçi hayatını kaybettiğine dikkat çeken Saygılı, "Diğer yandan koronavirüs salgınıyla beraber sermaye güvencesiz, esnek ve kuralsız çalışma koşullarını daha da ağırlaştırdı ve yaygınlaştırdı. Sonuç ise ortada! Türkiye’de tarihin en büyük sağlık emekçileri merkezli ‘işçikırımı’ meydana geldi. 2020 yılında İş Cinayetleri sonucu 2427 işçi hayatını kaybetti, siyasal/ekonomik krizi aşmak için işçiler daha çok öl(dürül)dü" dedi.
“8 Yılda 226 Tersane İşçisi Hayatını Kaybetti"
6331 Sayılı İSG Yasası’nın yürürlüğr girdiği 2013 yılından bugüne tersane/gemi sektöründe 226 işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini aktaran Saygılı, "İş cinayetleri Tuzla, Aliağa ve Altınova’daki tersanelerde yoğunlaştı. Diğer yandan açık denizde birçok gemi işçisi can verdi" dedi.
En çok ölümün boğulma, ezilme, yüksekten düşme, patlama, yanma, kalp krizi ve nesne çarpması sonucu meydana geldiğini açıklayan Saygılı, tersanelerde taşeron sisteminin ölümlere yol açan çalışma koşullarını oluşturduğunu ifade eden Saygılı, gemi işçilerinin ise açık denizde kuralsız bir çalışmaya maruz kaldığını vurguladı.
"İş Cinayetleri Ulusal, Etnik Köken Dinlemiyor"
Sektörde Türkiye’nin dört bir yanından gelen işçiler yer alırken yine birçok göçmen işçinin de çalıştığını aktaran Saygılı "İş cinayetleri ulusal, etnik köken dinlemiyor. Yani ortak mücadele ortak örgütlenme gerekiyor. Limter-İş tersane işçilerinin sesidir!” dedi.
Limter-İş Sendikası'nın Tuzla’daki işçi mücadelesinin son 30 yılda yaşadıklarına karşı her zaman işçilerin sesi olduğunu belirten Saygılı, 1995 yılı sonrasında işçi ölümleri olduğunda toplu iş bırakmalarının yapıldığını, yolların trafiğe kapatıldığını söyledi. Saygılı, 2005 yılı ile birlikte Limter-İş Sendikası öncülüğünde tersane işçilerinin devlet ve sermayenin örgütü GİSBİR’e karşı mücadele bayrağını yükselttiğini de vurgulayarak taleplerini ise şöyle sıraladı:
Tersane İşçilerinin Talepleri
“Pek çok işçinin ölümüne ve yüzlercesinin yaralanmasına yol açan iş koşullarıyla toplama kamplarından farksız olan tersanelerde, iş cinayetlerinin sorumlularının yargılanması.
* İş güvenliği tedbirlerinin alınması.
* Uzun çalışma saatlerine son verilmesi.
* Her tersaneye sağlık ekipmanı sağlanması.
* İşçilerin hak ettikleri ücretlerin zamanında ödenmesi ve yatırılmayan sigorta primlerinin yatırılması.
* Taşeronlaştırmaya son verilmesi.
* Sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması.”
"Baskı Ve Tutuklamalar Grevleri Engelleyemedi"
Mücadele sonucu 2006 ve 2007 yıllarında da Limter-İş’in Genel Başkanı, Genel Sekreteri ve Eğitim Uzmanının tutuklama saldırısına maruz kaldığını hatırlatan Saygılı, "Ancak bu baskılar 2008 yılının Şubat ve Haziran aylarında Tuzla Havza grevlerinin gerçekleşmesini engelleyemedi. Bugün de tersane işçilerinin mücadelesi devam ediyor, baskılar da sürüyor. Son olarak Limter-İş Örgütlenme Uzmanı Deniz Bakır tutuklandı. Ancak tersane işçilerinin mücadelesi geçmiş de olduğu gibi bugün de sürecek" dedi.
“Direniş Ve Dayanışma Yaşatır!”
Saygılı sözlerine iş cinayetlerine dikkat çekerek şöyle devam etti "2016 yılında 1970 işçi, 2017 yılında 2006 işçi, 2018 yılında 1923 işçi, 2019 yılında 1736 işçi, 2020 yılında 2427 işçi… Sermayenin ve iktidarın örtemediği bir gerçek, yana yakıla devam ediyor. İş cinayetleri ve meslek hastalıkları had safhada, işsizlik ve borçlar büyüyor, işçilerin örgütsüzlüğü sürüyor. Ancak işçiler de direnişin yeni biçimlerini bulmaya çalışıyor."
"İş Cinayetlerinin Yaşanmadığı Bir Ülke İçin"
İşçi sınıfının tam da bu noktada örgütlenmesi, birlik ve dayanışma içinde olması ve yine işçi sınıfının evrensel değerleri olan eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve barış için yaşamak ve yaşatmak için örgütlenmesi getektiğni vurgulayan Saygılı, iş cinayetlerinde kaybedilen işçileri anarak "İş cinayetlerinin yaşanmadığı bir ülke için örgütlenmeye ve mücadelemizi büyütmeye devam edeceğiz" diyerek sözlerini tamamladı.
İSİG Meclisi bileşenleri eylemi "Çalışırken Ölmek İstemiyoruz", "Kaza Kader Değil Hepsi Cinayet", "İş Cinayetlerini Durduracağız” sloganları atarak sonlandırdı.