Nuriye ve Semih İçin Dayanışma ve ihraçlara karşı KESK üyesi kamu emekçileri, Bakırköy’de "OHAL, KHK'lar ve Direnişler" konulu panel gerçekleştirdi. Panelde KHK ihraçlarına karşı mücadeleyi kazanabilmek için sokaklara çıkmak gerektiği vurgulandı.
İSTANBUL - Nuriye ve Semih İçin Dayanışma ile ihraç edilen ve İstanbul'da Bakırköy, Kadıköy ve Kartal'da "İşimizi Geri İstiyoruz" eylemini sürdüren KESK üyesi kamu emekçileri, Yüksel Caddesi'nde eylemi sürdüren öğretmen Acun Karadağ'ın da katılımıyla "OHAL, KHK'lar ve Direnişler" konulu panel düzenledi.
Panel, Mimarlar Odası Bakırköy Şubesi'ndeki saat 17.00’de, geçtiğimiz günlerde Tüpraş'ta iş cinayeti sonucu yaşamını yitiren işçiler için saygı duruşuyla başladı.
Saygı duruşunun ardından Nuriye ve Semih İçin Dayanışma adına panelin konusuna ilişkin giriş konuşması yapıldı. Nuriye ve Semih İçin Dayanışma'nın kuruluşu ve amaçlarına değinilen konuşmada, mücadele için daha fazla harekete geçilmesi gerektiği ifade edilerek panelin de bu amaçla düzenlediği belirtildi.
İhraçlara karşı Bakırköy’de eylemleri sürdüren KESK İstanbul Şubeler Platformu üyelerinden Dursun Doğan, sendikal bürokrasiye değindi. KHK ihraçlarına karşı eylemlerin başlaması sürecindeki zorlukları aktararak, zorlukların çaba gösterilerek aşılacağını belirtti.
Doğan “4 bin askerle, Ortadoğu’da topraklar fethediliyor. Biz ise 4 bin ihraçla sokakları zaptedemedik” diyerek KHK ihraçlarına karşı eylemlere katılım ve destek sağlanmasına ilişkin yaşadıkları güçlüklere değindi.
KHK ile ihraçlara karşı yapılan eylemlere destek verilmezse ihraçların da süreceğini vurgulayan Doğan devrimci, ilerici örgütlerin de gereği gibi güç katmayışlarını eleştirdi.
KHK ile ihraç edilen kamu emekçilerinin yaptıkları eylemlerin işe geri dönme ile sonuçlanamayabileceğini de ifade eden Doğan, buna rağmen gösterilen kararlılığın ve iradenin önemli olduğunu ibelirterek hiçbir çabanın boşa gitmeyeceğini, mutlaka bir takım kazanımların olacağını söyledi.
Ankara'da Yüksel Caddesi'nde eylemi sürdüren kamu emekçilerinden Acun Karadağ da, KHK ile ihraç edilmelerinin ardından eyleme başladıklarında çok sayıda kamu emekçisinin ihraç edilmesi nedeniyle güçlü çıkış ve destek olacağını düşündüğünü fakat bu beklentisinin gerçekleşmediğini söyledi.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ile başlayan eylemin destek için açlık grevine başlayanlarla devam ettiğini Esra Özakça ve Mehmet Güvel'in açlık grevini sürdürdüklerini hatırlattı.
KHK ile ihraçlara karşı sendikaların ve devrimci, ilerici örgütlerin sokağa çıkmamasının büyük bir eksiklik olduğunu ve ihraçların da devam ettiğine işaret etti. Karadağ, KHK ile ihraç edilmesinin ardından eyleme başlaması ve yaşadığı süreçten anekdotlarla korku ve meşruluk üzerine anlatımda bulundu.
İlk başladığında korktuğunu ileriki süreçte kalp ameliyatı olmasının nedeninin ise bu süreçte yaşadığı korku olduğunu ve bu korkunun kalp rahatsızlığını ilerlettiğini ifade eden Karadağ "Eğer o korkuya yenik düşseydim belki kalbime pil takılmayacaktı ama ben evde korku içinde oturacaktım. Korkularım büyüyecek ve çocuğumu okula gönderememekten, sokağa çıkmaktan ve daha pek çok şeyden korkarak yaşayacaktım. Ama korkuma yenik düşmedim. Ameliyat sonrası Yüksel Caddesi'nde arkadaşlarıma katıldım ve hala devam ediyoruz" dedi.
Bir başka korkusunun ise plastik mermiler olduğunu aktaran Karadağ, "Gerçekten çok korkuyordum. Bir gün ayağıma isabet etti. Canım yandı ayağım morardı ama sonra geçti. E, dedim yürüyorum, iyileşiyorum, demek ki korkacak bir şey yok. Ondan sonra plastik mermiyle saldıracaklarını da bilsem kaçmadım. Çünkü bu bir irade savaşı, onlar korkularımızı büyüterek geri adım attırmaya çalışıyorlar. Biz ise haklı bir taleple orada olduğumuzu biliyorsak korkularımızı da yenmeyi başarabiliriz" dedi.
Veli Saçılık'ın sık sık plastik mermilerle yaralandığını fakat asla geri çekilmediğini belirten Karadağ "Aslında Veli halka korkularımızı yenebiliriz mesajını veriyor" dedi.
Meşruluk üzerine anlatımda ise imza topladıkları sırada kalp rahatsızlığı medeniyet çabuk yorulduğunu ve bu nedenle portatif küçük bir masa ve bir sandalye getirerek burada imza toplamaya başladıklarını ve masanın dikkat çektiğini ve imzaya gelenlerin arttığını söyledi. Masanın iki yanına da "İşimizi Geri İstiyoruz", "İmza Verin" şekilde dövizler yerleştirdiğini belirten Karadağ polisin ilgiyi görünce masayı koymak için izin istemediklerini ve kaldırmaları gerektiğini söylediğini aktararak "Biz bu eyleme başlarkem sizden izin istemedik, çünkü yasal hakkımız, masa için de izin istemeyeceğiz. Çünkü bundan da bir engel yok" dediğini akşam yapılan açıklamada ise gelenlere "Ben rahatsızım uzun süre ayakta duramıyorum, polis ise bu masayı kullanmama izin vermiyor" diyerek halkın tepkisini çektiğini ve polisin geri adım attığını belirtti.
Acun Karadağ, hakkımız olan hiçbir şeyden vazgeçmeyelim ve hakkımız olan şeyi almak için kararlı bir duruş segileyelim. Ancak o zaman istediğimiz ve yaptığımız şey meşru hale gelecektir ve omuz bizden alamazlar" dedi.
Ev hapsi sırasında evinin bahçesinde yaptığı eylemler nedeniyle polisin mahalleyi dolaşarak kendisi için “Acun'u şikayet edin” dediğini aktaran Karadağ, mahalleliyle kurduğu bağ sayesinde kimsenin kendisini şikayet etmediğini aktararak emekçi kesimlerle buluşmak gerektiğini vurguladı.
Açlık grevinin 220. günündeki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın hapishanede tecrit ve işkence altında olduğuna dikkat çeken Karadağ, 20 Ekim’deki duruşmalarına çağrı yaparak konuşmasını sonlandırdı.
Konuşmaların sonrasındaki bölümde katılımcılar düşüncelerini paylaştılar.
KHK ile ihraçlara karşı eylemlerin büyütülmesi için herkesin adım atması gerektiği vurgulandı.
Kamu emekçilerinin bağlı bulundukları şubelerin üyeleri ile daha sıkı temasta bulunmaları geketiği ve ancak bu şekilde eylemlere karşı geri bir tutum sergileyen yönetimlerin etkilerini aşabilecekleri ifade edildi.
Panelde Nuriye ve Semih'in avukatlığını üstlenen Halkın Hukuk Bürosu’ndan (HHB) 17 avukatın tutuklu olduğu da hatırlatıldı. 20 Ekim'de güçlü bir şekilde Nuriye, Semih ve avukatlar için duruşmaya katılma çağrısı yapıldı.
Son söz olarak Acun Karadağ’a Karadağ sokağa çıkma vurgusunda bulunarak, 20 Ekim’deki duruşmaya çağırdı ve KHK'lara karşı mücadelenin başarısının buna bağlı olduğunu ve kazanacaklarını belirterek konuşmasını sonlandırdı.