Yenişehir'de Şişecam'ın Anadolu Cam Sanayi fabrikasında çalışan Mehmet Selim Kılıç, rahatsızlığı ve eşinin kanser tedavisi için rapor aldı. Raporlu işçi ücretsiz, izne çıkarıldı.
Bursa Yenişehir'de Şişecam'ın Anadolu Cam Sanayi fabrikasında çalışan Mehmet Selim Kılıç, hem kendi rahatsızlığı hem de eşinin uzun süredir devam eden kanser tedavisi nedeniyle rapor aldı.
İki çocukları olan Kılıç ailesi bir yandan kanser tedavisi için sağlık giderlerini karşılamaya çalışırken bir de Şişecam'ın ücretsiz izin saldırısına uğradı. Şişecam'ın ayrıca 4 işçiyi daha ücretsiz izne çıkardığı öğrenildi.
Yaşanan durum, Mehmet Kılıç'ın eşi Ayşe Kılıç'ın yaşamını yitirmesi üzerine, Kristal İş Sendikası Bursa Şube Başkanı Mehmet Dikmen'in, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada üzerine öğrenildi.
Dikmen'in süreci aktarmasıyla öğrenilen ücretsiz izin saldırısına işçiler tarafından ve Yenişehir kamuoyundan ‘Sermaye işçiye acımıyor’ tepki gösterildi. Mehmet Kılıç hem ve ücretsiz izine çıkarılan diğer işçilerin işlerine iade edilmesi gerektiği belirtildi.
Kristal İş Sendikası Bursa Şube Başkanı Mehmet Dikmen’in sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada Şişecam yönetimine de eleştiride bulundu. Şişecam yönetimi ve sendika genel merkezi ile sorunun çözümü yönünde görüşmeler yaptığını fakat olumlu bir sonuç alamadığını ifade eden Dikmen, süreci şöyle aktardı; "Mehmet Selimin eşi kanser hastası idi. Tedavi süreci bütün ailenin, ilgisi ve şefkatli duruşu ile devam ediyordu. Elbette bütün aile gibi arkadaşımız da tüm zamanını ve ruhunu hayat arkadaşının yaşam savaşına destek odaklı bir dönem yaşıyordu. Kendisi de hasta olduğu için rapor almış, ama ailesine hasta olmadığını eşi ile tam zamanlı ilgilenmek için rapor aldığını söylemişti. Mehmet Selim nereden bilecekti ki acımasız hoyrat bir kaç kafa oturup, son dönemde randımansız bulduğu için onu yıllarını verdigi, gece gündüz demeden, karda kışta, sağlıkta ve salgında emek verdiği işyerinden ücretsiz izne çıkartılacak. Aylık 1100 lira gelir ile nasıl ailenin giderleri karşılanacak. Nasıl bu mendebur hastalıkla mücadele edecek. Kendimi onun yerine koydum; içim yandı. Yardımcı olmak için çok uğraş verdim, uğraş verdik hepimiz. Ama yarasına merhem olamadık. Kağıttan kulelerle sarp surları aşmak mümkün olmadı.
Duymasını istemedi eşinin Mehmet Selim, acısını içine gömdü, sahte gülüşler yerlestirdi yüzüne . Yeterki hayat arkadaşı şu hastalıktan kurtulsun, yaşam nasılsa devam edecektir. Fakat her nasılsa duymuş. Bir adım ötesi işsiz ve çaresiz kalmak diye düşünmüş belli ki. Kanser acısının zorladığı yüreğine çok ağır gelmiş demekki, eşine gösterilen bu vefasızlık. Yaşama isteği bitmiş, daha çocuklarının mürvetini görmek için çarpan bir yürek; o anda durmuş. Bütün çabalara rağmen döndürülmesi mümkün olmadı hayata. Arkadaşım, kardeşim Mehmet Selim yıkıldı. Yıkılan sadece Mehmet Selim değildi. Biz yıkıldık, bütün bir insanlık yıkıldı aslında. Ruhunu kaybetmiş, makineleşmiş yaşam tarzımız, tüm bir sistematik yıkıldı.
Huzur içinde uyu, arkadaşımın göz nuru. Ya diğerleri Abdullah Boz, Tamer Gündoğdu, Muharrem Akgül, onların aileleri neler yaşandı ve neler yaşanıyor o evlerde? Bu kötü sonuçlanan hikaye onların da yolu olmaz umarım. Ayakta kalmalı, dik durmalı bu yangınları söndürmeliyiz. Gerek işverene gerekse son başkanlar kurulunda sendikamız yöneticilerine izah etmeye çalıştım. Bir çözümü olmalı dedim. Canlı yayında görüştürdüm, ama nafile. Hala da arayıp soran olmamış Mehmet Selim'i halin nicedir diye. Bu yazıyı yayınlayıp yayımlamamak arasında çok geldim gittim. Netice de birileri güçsüzlük olarak yorumlayabilirdi. Kimbilir belki de bu sorunların çözümü zayıf olabilmekte, zayıf kalabilmekte. Oturduğumuz koltukların şişirdiği egolarımızı üzerimizden atıp zayıflayabilmekte. Kötülerle; başkasının yangınında yemeğini ısıtanlarla mücadelemize devam edecek, kapımızı kapatıp perdemizi çekmeyeceğiz. Korkmayacak; arsızı, hırsızı savunmak yerine; güçlerimizi birleştirip, güç olacağız. Umarım gücümüz yeter, bu kaba ve nobran işleyişi durdurmaya. Ve umarım biz ve bizim gibiler kazanır."
Mehmet Kılıç'ın yaşadıkları bir kez daha sermayenin acımasızlığını kanıtlarken, sendikaların da işçilere yönelik saldırılar karşısında nasıl da hiçbir etkisinin yaptırımının olmadığını gözler önüne seriyor. Şişecam gibi büyük bir firma 5 işçiyi ücretsiz izine gönderiyor. Ve eşi kanser tedavisi gören kendisi de hasta olup rapor almak zorunda kalan bir işçinin 1100 liraya mahkum edilmesi karşısında hiçbir şey yapamıyor.
Bu nedenledir ki, işçiler semdikalı olmakla yetinmemeli, burjuva sendikal anlayışa karşı, fabrikalarda, işyerlerinde kendi öz örgütlenmeleri olan sendikadan bağımsız işçi komitelerini oluşturmalı.