Zonguldak'ta, kaçak maden ocağında meydana gelen göçükte yaralanan Hüseyin Baş hastaneye götürülerek "Ağaçtan düştü" denildi. Ağır yaralanan maden işçisi yaşam savaşı verirken maden sahibi ise serbest bırakıldı.
Zonguldak'ta, kaçak maden ocağında meydana gelen göçükte yaralanan Hüseyin Baş, olaydan bir saat sonra, ormanlık alanda yaklaşık bir kilometre taşınarak önce evine daha sonra da hastaneye götürüldü. Maden ocağındaki göçükte yaralandığı gizlenmeye çalışıldığı öne sürülen Baş'ın üzerindeki kömür tozları temizlendikten sonra hastaneye yatırılırken ağaçtan düştüğü söylendi.
Olay, 25 Ekim günü Asma Mahallesi’nde bulunan ruhsatız işletilen maden ocağında meydana geldi. Kaçak ocakta çalışan 50 yaşındaki Hüseyin Baş, iddiaya göre meydana gelen göçükte ağır yaralandı.
Kaburgaları kırılan, başında ve vücudunun birçok yerinde yaralar meydana gelen Hüseyin Baş, ocak sahibi ve diğer işçiler tarafından hastaneye götürülmek yerine yaklaşık 1 kilometrelik ormanlık alandan taşınarak evine götürüldü. Kapıyı açan Gülhan Baş, eşini kanlar içinde görünce şok olduğunu belirtti.
İçeri giren ocak sahipleri, Baş’ın vücudundaki kömür tozlarını sildi. Ardından kendi araçlarıyla Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi’ne götürdükleri Baş’ın ağaçtan düştüğünü söyleyen ocak sahibi D.A., hastaneden ayrıldı. Hayati tehlikesi bulunan Baş, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne kaldırıldı.
Kaburgalarında kırık, iç organlarında ezilme ile kanama ve vücudunun birçok noktasında yaralar meydana gelen Baş, yoğun bakım ünitesinde yaşam mücadelesi veriyor.
Olayın ardından hastaneye giden emekli madencinin kardeşi Erol Baş, hastane polisine ağabeyinin yaralarından ocakta göçükte kalmış olabileceğini ve evde yaşananları anlatınca savcılık soruşturma başlattı. Gözaltına alınan ocak sahibi D.A., ifadesinin ardından serbest bırakıldı.
Gülhan Baş, 4 çocukları olduğunu, eşinin özel ocaktan emekli olduğunu ve çocuklarına bakmak için iki hafta önce günlük 160 lira yevmiye ile işe başladığını aktardı. Eve gelenlerin, eşinin vücudunu evde suyla ve havluyla sildiklerini anlatan Gülhan Baş, “O gün saat 11.30’da işe gitti. Kızım pencereden gördü. ‘Anne, koş babama bir şey olmuş’ dedi. Kollarına girmişler sürükleye sürükleye getiriyorlardı. Eve girdiler. Çizmesi pantolonu da yok. Hepsini atmışlar ocağın oralarda. Eşim sürekli adama ‘Ağabey yapma’ diyordu. Burada leğenin içinde kollarını sildiler havluyla. Yüzünü sildiler. Biz ne olduğunu sorunca biri el arabasıyla yuvarlandı dedi. Biri ağaçtan düştü dedi, biri vagonla giderken ağaca çarptı kafasını dedi. Biz şikayetçiyiz. Adalet yerini bulsun istiyoruz” dedi.
Hüseyin Baş’ın kardeşi Erol Baş, olayı öğrenince köyden hastaneye gittiğini ve ağabeyini görünce ocakta kaza geçirdiğini anladığını ifade etti
Erol Baş "Ben olayı haber alıp geldiğimde "Ağaçtan düştü" diye rapor tutturmuşlar hastanede. Ben madenci olduğum için ağaçtan düşmediğini anladım. Sıkıştırdığımızda 'Vinç üstüne düştü' dediler. Vincin böyle hasar veremeyeceğini söyledim. Ben göçükte kaldığını anladım. Burada evde de başka şeyler demişler. Eve gelip ‘Biz bu işten her türlü yırtarız. Biz içmeye gittik. Biz içtik sonra bulduk’ deriz demişler. Sonra ‘Anlaşalım, niye göçükte kaldı diyorsunuz’ diye bize söylemişler. Bunlar nasıl yırtacaklar. Kaçak ocakçılar hep böyle mi olacak.Bizim sesimizi devlet büyüklerimiz duysun.
Ocak anahtarını cebine koymuşlar. Elbiselerini bile evde değiştirmişler. Temiz elbiselerle hastaneye götürmüşler. Aşağıdaki kahvenin kamerası görüntü almasın diye başka bir yerden araca bindirip götürmüşler.
Kan izleri de koltukta mevcut. Delil bırakmamak için ağaçtan düştü süsü vermek için bunu yapıyorlar. Biz şikayetçi olduk. Doktorlar da bunu ağaçtan düşme olmadığını anladılar ve adli vaka olarak hastane polisine başvurduk" diyerek gelişmeleri aktarıyor.
Ocak sahibi olan D.A.’nın ifadesi alınıp serbest bırakılmasına da tepki gösteren Erol Baş, koltuktaki kan izlerini de göstererek, "Patron denilen kişi ifadesinden sonra serbest bırakıldı. Bu adam öldüğü zaman mı bu adamlar hesap verecek. Ağabeyimi buraya oturtmuşlar. Burada kanlarını temizlemişler ağaçtan düştü süsü vermek için. Ağaçtan düşen adamın omurgası kırılır mı? Kaburgaları kırılır mı? Karaciğeri ikiye bölünür mü?
Bu adam iki tane tüple yaşıyor şu anda. Akciğerleri yırtılır mı? Böyle bir şey var mı? Ocağın anahtarlarını bile onun cebine koymuşlar. Bu adam kirada oturuyor. Köydeki evi harabe. Böyle patron mu olur?" diyerek isyan etti.