1 Ekim “Dünya Yaşlılar Günü” 1999 yılından bu yana uluslararası düzeyde kabul gören ama çoğunlukla “farkında” olunmayan bir gün… Dünyakoronavirüs salgınıyla mücadele ederken ilk etkilenenler sağlık yaşlılar oldu.

Türkiye'de "Evde Kal" çağrılarıyla koronavirüs tedbirleri alınmaya çalışılırken öne çıkanlardan biri de yaşlılara getirilen kısıtlamalar oldu. Bir bakıma toplum içinde varlıklarının neredeyse unutulduğu yaşlılar görünür oldu. Ama nasıl bir süreç yaşıyorlar?

Koronavirüs günlerindeki "1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü" nedeniyle Emekliler Dayanışma Sendikası tarafından yapılan yazılı açıklamayla emekliler ve yaşlıların sağlık, ekonomik ve sosyal sorunlarına ve koronovirüs salgınındaki durumlarına dikkat çekildi.

 

"Yaşamsal ve Toplumsal Haklarımız Var"

Yaşlıların da her insan gibi uygun beslenme, barınma, sağlık hizmeti, eğitim, sosyal faaliyetlerde bulunma hakkı, yeterli gelir olanaklarına sahip olma. Uygun eğitim ve öğretim programlarına ulaşma. Eğitsel ve kültürel etkinliklere aktif olarak katılma. Aile-yakın çevre-toplumla kuşaklararası dayanışmayla desteklenme. İhtiyacı olduğunda profesyonel bakım hizmetine erişebilme. Teknik ve teknolojilerden yararlanma vb. evrensel hakları olduğu hatırlatılan açıklamada ülkemizde 65 yaş üstü nüfus 6 milyon 895 bini geçtiği, toplam nüfus içindeki oranının ise %8,5 olduğu belirtildi.

 

Yaşlı Nüfus %17 Arttı

Yaşlı nüfusun %44'ü erkek %56 ise kadın. Aktarılan verilere göre dünya yaşlı nüfus oranı sıralamasında 167 ülke arasında 66. sırada yer alıyoruz ve TÜİK 2017 verilerine göre bugün yaşlıların genel nüfus içindeki oranı % 9,8 lere ulaştı. Yaşlı nüfus oranı 2012-2017 arasında %17 arttı.

Yaşlılık politikalarına egemen olan ve yaşlılığı hastalık olarak gören anlayışın aksine yaşlılığın bir hastalık olmadığı yaşamın doğal bir süreci olduğu vurgulanan açıklamada yaşlığın sorun değil, kadınların, gençlerin, çocukların karşılanması gereken ihtiyaçları gibi ihtiyaçları karşılanması gereken toplumun bir parçası olduğu ifade ediliyor.

 

"Yaşlılar Yılında da Açlık ve Yoksulluğu Yaşadık"

Sendika, 2007 de uygulamaya konan “Türkiye’de yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı”nda DSÖ kriterleri ve BM Yaşlı Hakları dikkate alınmadığını ilgili Bakanlığının 2013 de ki “Bakım Hizmetleri stratejisi ve Eylem Planı” sağlık ve bakım hizmetlerine ağırlık vermiş olsa da sosyal politikalara bakış açısında bir değişiklik yapmadığına dikkat çekiyor

Türkiye’de 2019 yılının “Yaşlılar Yılı” ilan edildiği, ancak yaşlıların insanca geçim sağlayacak gelirden yoksun olduğu, aktif toplumsal yaşamdan uzak tutulduğu, eşit-erişilebilir sağlık hizmetinin giderek engellendiği, aç kaldığı yani doğru ve sağlıklı beslenemediği, barınma-konut sorununun çözümlenmediği koşullarda yaşamak zorunda kaldıkları belirtilen açıklamada "Onurlu ve saygın bir yaşam istiyoruz" denildi.

 

Küresel kapitalist politikaların ülkemizde yarattığı tahribatların başında devletin toplumsal taahhütlerinden vazgeçmiş olması, sosyal güvenliğin yerini sosyal yardımların alması ve emekliliğin yaşlılığının güvencesi olmaktan çıkarılması olduğuna vurgu yapan Emekliler Dayanışma Sendikası, yaşlıların ekonomik, sağlık ve bakım hizmeti başlıkları altında üç yaşamsal sorunu olduğunu belirtti. Sendika yaşlıların yaşamsal sorunlarını ve ihtiyaçlarını ise şöyle aktardı:

 

”Yalnızlığa ve Ailenin Çaresizliğinin Karanlığına Terk Edildik”

"Aileler ekonomik sosyal olanaksızlıklar nedeniyle yaşlılarına bakacak durumda değildir ya da çok zorlanmaktadır. Profesyonel bakım isteyen hasta yaşlılara bakmak aile bireylerini ekonomik ve psikolojik olarak zorlamaktadır. Ekonomik sıkıntı, sosyal baskılar, yaş ayrımcılığı, ötekileştirme, güvencesizlik yaşlılarımızı mutsuz etmekte Demans ve Alzheimer olma oranını hızla artırmaktadır. Bunlar göz ardı edilerek yaşlılara aileleri baksın demek yaşlıları ölüme, aileleri çaresizliğin karanlığına atmak demektir. Bu sonuçları doğuran bir uygulama Devlet politikası olamaz! Yaşlı bakımı kamu hizmeti olarak verilmeli, yaşlısına bakan ailelere profesyonel destek sağlanmalıdır. Mevcut durum gözden geçirilmeli eksikler giderilmelidir. Toplumsal bakım anlayışı geliştirilerek, yaşlıların toplumdaki ve aile içerisindeki konumları korunmalı ve güçlendirilmelidir. Ülkemizin özgün koşullarında yaşlı bakımı için kamu hizmeti çeşitlendirilmeli ve denetlenmelidir. Yaşlıya aile içi psikolojik ve fiziksel şiddet engellenmelidir."

Toplumun şiddet, kaos ve korkuyla sarsılıp yorulduğu bir dönemde salgın felaketi içindeyken yaşlıların varlığının farkına varıldığına dikkat çeken sendika yasaklamalara karşı haklı tepkilerin ortaya çıktığını da ifade etti.

 

"Koronovirüs: Yasaklar, Yalnızlık ve Sessizce Ölüm”

Önlem denen uygulamaların koronovirüsün etkisini azaltmadığı hiç bir hazırlık yapılmadan önlem alınmadan tavsiye gibi konan yasakların insanları hazırlıksız yakaladığı belirtilen açıklamada, "İnsanlar koronavirüs ve açlık arasına sıkıştırıldı. Yaşlılar bu süreçte kendini koruma ve kollanma altında hissetmedi.

Koronovirüslü günler de yaşlılarımızı çok ağır bir şekilde vurdu! Elli bir gün sürekli olmak kaydıyla konan ev hapsi ve yasaklar kronik hastalıklarını tetikledi. Çaresizliği ve hastalığıyla baş edemeyen yaşlılarımız sessizce yaşama veda etti. Ölüm listelerine kaydedilen birer rakam oldular. Kaderi böyle sayıldı! Çalışmalar şeffaf ve bilimsel temelde yürütülmedi. Ülke genelinde Koronavirüsten kaybettiğimiz yaşlı insanlarımızın sayısını dahi öğrenemedik" denildi.

 

”Yaşamsal ve Toplumsal Planlama Yeniden Yapılmalı”

Belediyelerin kanunen yaşlıların sorunlarının çözülmesi konusunda sorumlu olduğu hatırlatılan açıklamada, kurumsal hizmetlerin yetersizliğine işaret edilerek yaşlılara ilişkin hayata geçirilmesi gereken uygulamalar ise şöyle ifade edildi.

"Öncelikle belediye sınırları içinde bakım hizmeti ağı kurmaları gerekmektedir. Günlük, geçici veya sürekli biçimde; ihtiyaca uygun olarak yaşlılar bu ağ kapsamına alınmalıdır.

Yalnız yaşayan yaşlılara yeni ikamet biçimleri yaratılmalıdır. Yaşlılar için buluşma yerleri kulüpler lokaller, kültür evleri açılmalıdır.

Kuşaklararası ilişkilerin korunacağı olanaklar yaratılmalıdır. Yaşlılara dost olan kentler çocuklara, hamile kadınlara, engellilere de dosttur. Yaşlılarımız var olan bütün hizmet ve değerlerde emeği olan insanlarımızdır. Yaşlılar sağlık hizmetlerinden ücretsiz ve öncelikli olarak yararlandırılması gerekir. Sosyal, ekonomik, demokratik kültürel, psikolojik toplumsal koşulların iyileştirilmesinin bütünsel kamu politikalarıyla birlikte yürütülmesi gereklidir.”

 

”Hakkımız Olan Güvenli ve Mutlu Bir Yaşam İstiyoruz"

Kapitalist matematik hesabı ile uygulanan ekonomik sosyal politikalar, kaynakların dağıtılmasındaki adaletsizlik, gelir eşitsizliği, emeğin değersizleştirilmesi toplumsal barışı tehdit eder hale gelmesine işaret edilen açıklamada "Temel hak ve özgürlüklerin geliştirilerek korunduğu, yaşa bağlı negatif ayrımcılık yerine bütün yaş gruplarını kapsayan bir toplumda ve güvenli bir çevrede hayatın sunduğu her türlü fırsattan yararlanan yaşlıların mutsuzluğu azalırken umudu artacaktır" denildi.

Yaşlanma olgusunu görmezden gelmek değil; sorunu dünya ve ülke çapında fark etmek, ayrımcılık yerine eşitliğin sağlandığı, bütün yaş gruplarını kapsayan bir toplum yaratmanın insanlık görevi olduğu ifade edilerek ”Toplumsal ilişkilerde sevgiyi, dayanışmayı, paylaşmayı yeniden inşa etmeliyiz. Bugün için huzur, gelecek için güvence anlamında buna acil ihtiyacımız var” denildi.

Emekliler Dayanışma Sendikası açıklamasında yaşlıların ve emeklilerin sorunları politik olduğnuu vurgulayarak ”Yaşlılarımız beden ve ruh sağlığına sahip olarak yaşamayı hak ediyor. Sorunlarımızı dile getirmeye, çözüm aramaya; yönetenlere görevlerini hatırlatmaya devam edeceğiz. Yaşlılarımızın hayatı değerlidir" denildi.