“Eğitimde asıl yük öğretmen maaşı ile ilgilidir. Öğretmen maaşlarından dolayı yatırıma fırsat kalmıyor”

“Benim memurum haftada 40 saat çalışıyor, öğretmenler ise 15”

“Yazın üç ay tatil yapıyorlar yine de maaşları kesilmiyor”

“Pandemide yattıkları yerden maaşlarını aldılar”

Ne üç ay tatil yapıyoruz ne de haftada 15 saat çalışıyoruz. Toplumun en saygın mesleklerinden biri olan öğretmenliği itibarsızlaştırma çalışmaları tüm hızıyla sürüyor. Dert ise eğitimin özelleştirilmesi sürecini hızlandırmak ve bu süreçte öğretmenlerin maaşları da dahil tüm haklarını azami düzeyde kırpmak.

Salgın, öğretmen maaşlarını ve diğer haklarını kırpabilmek için bir “lütuf” olarak çıktı bakanlığın karşısına. Bilirsiniz dinci-gerici bu iktidar sever böyle lütufları. Öncelikle ek ders ücretlerinin kesileceği ile ilgili haberler servis edildi ve aynı hızla yalanlandı. Bu tarza da alışığız. İktidar bir hamle yapacaksa önceden haberleri servis eder, ardından yalanlar. Bir süre toplumda tartışılır ve uygun zaman geldiğinde yapılır. Buradan anladığımız kadarıyla öğretmenlerin ek dersleri yakın tarihte ya kesilecek ya da azaltılacak. Maaşlara ise sonra sıra gelecek.

Sıra gelmeli çünkü bakanlık bütçesinin en büyük yükü! Peki, bu yük hakkında rakamlar ne diyor bakalım: “Ülkeler arasındaki ürün ve hizmet fiyat farklılıklarını da dikkate alan satın alma gücü bazında hesaplanan verilere göre, 2018 yılında Türkiye’de 15 yıllık tecrübeye sahip bir ilkokul öğretmeninin yıllık brüt maaşı 28 bin 545 dolar seviyesindeydi. Bu rakamla Türkiye, 33 ülke arasında 27. sırada yer aldı.” (cumhuriyet.com.tr, 30 Ağustos 2020 Pazar)

Uzun lafın kısası bu sömürü düzeninden kimse muaf değildir. Kadrolu memur olup “sırtımızı devlete yaslasak” da fark etmez değerli meslektaşlarım. Unutmayın, bizler de emekçiyiz. Emeğimizi satarak yaşıyoruz. Memur olmak bizi onlarla aynı yere koymuyor. Özel sektördeki gibi tüm çıplaklığıyla görülmüyor olması, onların patronumuz olduğu gerçeğini değiştirmez. Tüm emekçiler gibi bizim çıkarımıza olan, patronların aleyhinedir. Biz kazandıkça onlar kaybeder, “yükleri” artar. Onlar kazandıkça biz kaybederiz.

Gelin el ele verelim, bir olalım. Tek tek parmaklar olup kırılacağımıza, bir yumruk olup masayı kıralım.

DEK'li Bir Öğretmen