İstanbul İSİG Meclisi'nin, Çalışan Temsilcisi Hasan Oğuz Atölyesi'nde ilk eğitim çalışması yapıldı. İSİGM gönüllüsü İşyeri Hekimi Erol Ünder'in sunumuyla "Covit-19 Pandemi Sürecinde, Emek Cephesinin Yaşamakta Olduğu Sağlık Sorunları" konusu işlendi.
İSTANBUL - İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İstanbul İSİGM) başlamış olduğu ve Covid-19 pandemi süreci nedeniyle ara verilmek zorunda kalınan Çalışan Temsilcisi Eğitimi'ni online olarak gerçekleştirdi.
İstanbul İSİG Meclisi'nde yapılan toplantılarda ve çalışmalarda, işçilerin İSİG konusunda mücadele yürütebilmeleri için öncelikle öncü işçilerin, işyerinde temsiliyet görevi bulunan işçilerin, insanca çalışma şartları için neleri talep etmeleri, hangi haklara sahip oldukları, bunları ne kadar kullanabildikleri ve hangi konularda, hangi yöntemlerle hakları alabilecekleri konusunda bilgi sahibi olması gerektiği öne çıkmıştı.
Bu görüşler doğrultusunda Çalışan Temsilcisi Eğitim Atölyesi çalışmalarına başlanmış fakat Mart ayında Covid-19 pandemi süreci nedeniyle ara verilmek zorunda kalınmıştı. Pandeminin devam etmesi üzerine çalışmaların ne şekilde yapılabileceği tekrar değerlendirildi.
İşçilerin talepleri doğrultusunda pandeminin uzun süreceği gözönünde bulundurularak atölyelerin online yapılması, atölye çalışmalarına pandeminin ilk günlerinde Galatport şantiyesinde çalışırken yaşamını yitiren DİSK Dev Yapı İş Sendikası üyesi ve İSİGM gönüllüsü olan devrimci öncü işçi Hasan Oğuz'un isminin verilmesi görüşü benimsendi.
Çalışan Temsilcisi Eğitimleri’nin ilk atölye çalışmasında dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemi sürecinin işçiler üzerindeki etkileri ele alındı.
Calışan Temsilcisi Eğitimi Hasan OğuzAtölyesi’nin ilk çalışmasında, bugün (28 Haziran Pazar) online olarak İstanbul İSİGM gönüllüsü İşyeri Hekimi Erol Ünder'in sunumuyla "Covid-19 Pandemi Sürecinde, Emek Cephesinin Yaşamakta Olduğu Sağlık Sorunları" konusu işlendi.
İşyeri Hekimi Erol Ünder, “Çalışırken işçi sınıfının kurtuluşu için mücadele eden ve bu mücadeleyi sürdürürken yaşamını yitiren genç işçi önderi arkadaşımız Hasan Oğuz, işçi sınıfı içindeki yerini değerli yerini koruyacak ve mücadelesi işçi sınıfı içinde yaşayacaktır” diyerek Hasan Oğuz’u anarak sözlerine başladı.
“Hastalıktan Korunmak İçin Kavramları Da Doğru Bilmemiz Gerekiyor”
Bu çalışmada Covid-19’dan korunabilmek için, işyerlerinde ve yaşam alanlarında hangi önlemler alınmalı, işyerindeki temsilcilerin, işyeri hekimlerinin, İSİG uzmanlarının talepleri neler olmalı, sorumlulukları nelerdir, hangi konuda hangi yetkililerle nasıl bir iletişim kurulmalı, gerekli koşulların sağlanması için neler yapabilecekleri gibi konulara değinileceğini ifade etti.
Covid-19 pandemi sürecinde emek cephesindeki sağlık sorunlarına değinebilmek için öncelikle bazı kavramların üzerinde durmak gerektiğini belirten Ünder, “salgın”, “pandemi”, “virüs”, “mikrop”, “temizlik”, “fiziksel mesafe”, “koruyucu önlemler” gibi kavramların doğru ifade edillmesi gerektiğini belirterek bu kavramlar üzerinde durdu.
Covid-19’un tüm dünyayı etkisi altına alması nedeniyle “pandemi” olduğunu ifade eden Ünder, virüsten korunma yöntemlerine değindi.
Covid-19’dan korunmak için sık sık, temizlik (ellerin sık sık sabunla yıkanması ya da dezenfektan kullanılması), maske kullanılması, fiziksel mesafeye dikkat edilmesi, çalışma veya yaşam alanlarının havalandırılması ve belirli mesafeye uygun şekilde düzenlenmesi konusuna sürekli değinildiğini fakat özellikle işyerlerinde patronların bu şartların sağlanması konusunda gerekli önlemlerin almadığını ve bunun denetlenmediğini vurguladı.
Covid-19’dan korunabilmek için temel olarak dikkat edilmesi gereken temizlik-hijyen, maske, fiziksel mesafe ve beslenme konularına değindi.
“İşçiye ‘Temizliğine Dikkat Et’ Deniyor İşyerinde Lavabo Yok!”
Temizlik konusunda sık sık ellerin yıkanması ya da dezenfektan kullanılması gerektiği vurgusu yapıldığını belirten Ünder, “Bir işyerinde işçinin temizliğe dikkat edebilmesi için su, sabun, kağıt havlu, elini yıkayabileceği temiz bir lavabo gibi şartların sağlanması gerekiyor. Temiz bir su, sabun, kağıt havlu olması gerekiyor. Fakat bir çok işyerinde işçiler için yeterli sayıda lavabo yok. Hatta küçük işyerlerinde lavabo bile yok. Patronlar işyerlerinde bu şartları sağlamadıktan sonra işçiler temizliklerine, hijyene ne dikkat edebilir sağlığını nasıl koruyabilir” dedi.
“İşçilere Verilen Maskeler Sağlıksız, Hatta Hiç Verilmiyor”
Covid-19’dan korunmak için bir diğer önemli şartın maske kullanımı olduğunu belirten Ünder, bir maskenin 3-4 saatten fazla kullanılamayacağını vurguladı. Pandeminin ilk dönemlerinde maske konusunda farklı bilgiler verildiğini, sonrasında maske kullanımının zorunlu olduğu belirtilirken, sağlıklı, tıbbi maske bulmanın dahi mümkün olmadığını hatırlattı.
İşyerlerinde işçilere gerekli koruyucu özelliğe sahip maske verilmediğini hatta bir çok işyerinde işçilerin maskelerini dahi kendilerinin temin etmek zorunda kaldıklarını hatırlattı.
İşçilerin bir çoğunun merdiven altı üretimlerle piyasaya sürülen, kullanıma uygun olmayan ve sağlıksızmaskeleri kullanmak zorunda kaldığını belirtti. İşçilerin çalışma şartlarına göre günde bir kaç kez maske değiştirmesi gerekirken bir çok işyerinde maske dahi verilmediğine dikkat çeken Ünder, bütün bunlara ek olarak işçilere bir de maske, eldiven, dezenfektan gibi malzemeleri sağlama konusunda ekonomik bir yük bindirildiğini belirtti.
Evlerde maske yapılması konusunda ise sürekli kumaş maskelerin kullanılmasının da sağlıklı olmadığını ifade eden Ünder, maddi olarak imkanlar elvermiyorsa pamuklu kumaşlardan ama içine cerrahi maske yerleştirilerek ve üç katlı olarak yapılması gerektiğini ve sık sık değiştirilmesi gerektiğini, defalarca yıkanarak kullanılmaması gerektiğini vurguladı.
Cerrahi maskelerde de uzun süreli kullanımda korbondioksit birikmesi nedeniyle sorun yaşandığını belirtti. Maskelerin kullanımlarında özelliklerini bilerek ve sağlıklı şekilde kullanılmasına dikkat etmek gerektiğini söyledi.
“Fiziksel Mesafeyi Koruyabilmek İçin Patronların Bu Şartları Sağlaması Gerekiyor”
Covid-19’dan korunmak için “sosyal mesafe” kavramının kullanıldığını fakat bu tanımın riskli ve doğru bir tanım olmadığını ifade eden Ünder, ABD’de siyahilerle beyazları ayrı tutabilmek için , bir dönem eşçinseller, bir dönem Yahudier için kullanılan bir ifade olduğunu hatırlattı. Toplumlarda azınlıkta olan etnik topluluklar için ayrımcı, reddeden bir kavram olarak kullanıldığını belirten Ünder, “fiziksel mesafe” tanımının kullanılması gerektiğini belirtti.
Ünder, Covid-19’dan korunmak için fiziksel mesafeye dikkat edilmesi gerektiğinin sık sık ifade edildiğini fakat bir çok işyerinde bu mesafeye uyacak şartların sağlanmadığını söyledi.
Fabrikalarda, şantiyelerde yanyana yüzlerce işçinin çalıştığını, yemekhanede birlikte yemek yediğini, servislerde birlikte yolculuk ettiğini belirten Ünder, “Fabrikalarda makineler çalıştırılırken patronlar işçiler arasında bu mesafeyi koruyacak ortamı sağlamıyorsa, işçilerin bu mesafeyi koruması da mümkün olmayacak. Yani işçiler isteseler de sağlıklarını koruyamayacaklar ve virüs kapacaklar” dedi. Ünder ayrıca sağlıklı bir şekilde maske kullanımı sağlanmadığı sürece fiziksel mesafenin de yeterli olamayacağını vurguladı.
“Hastalıktan Korunabilmek İçin Öncelikle Sağlıklı Beslenmek Gerekiyor”
Hastalıklardan korunma konusunda, temizlik, maske, fiziksel mesafe gibi önlemlere çok sık değinilmiş olmasına rağmen bir insanın sağlıklı olabilmesi, hastalıklara karşı kendini koruyabilmesi ve direncinin artması için beslenmenin çok önemli olduğunu fakat buna hiç değinilmediğine de dikkat çekti. Pandemi başladığında virüsten korunma gerekçesiyle bir çok işyerinde haftalarca işçilere kumanya şeklinde yiyecek verildiğini, fakat bunun uzun süre içinde çok daha sağlıksız olduğunu ve gerekli korumayı da sağlamayacağını belirtti. Yemeklerin pandemi şartlarında nasıl üretilip, yenilebileceği konusunda gerekli şartların oluşturulması amacıyla kullanılabilecek olan kumanya dağıtımının ancak bir hafta 10 gün sürdürülebileceğini bu süreden sonra ise işçilerin sağlıklı beslenebilecekleri yemek yemeleri gerektiğini belirtti.
“Hastalık, Ölüm Korkusu, Suçlanma ve Yalnızlık...”
Erol Ünder, pandemi sürecinde işçilerin yaşadıkları korku ve kaygıların da çok önemli bir etken olduğuna değindi. Virüs bulaşan işçilerin, hastaların toplumda korku ve kaygı yarattığını, işyerinde ve çevresinde “suçlu” olarak görülmesine neden olduğunu, zaten hastalık ve ölüm korkusu yaşayan işçilerin bir de bu şekilde psikolojik olarak yıprandıklarına dikkat çekti.
İşçilerin virüs kapmaları halinde, özellikle patronlar tarafından suçlu ilan edildiğini, ücretsiz izne çıkarıldıklarını, hatta işten atılma gerekçesi olduğunu belirten Ünder, buna bir de arkadaşları tarafından tepki verildiğinde, ya da şakalarına konu edildiğinde işçilerin psikolojik olarak çok daha kötü etkilendiklerini vurguladı.
Koronovirüse yakalanan bir işçinin (hastanın), hastaneye gittiğinde ya da evinde karantina altına alındığında toplumdan yalıtılmış dışlanmış bir süreç geçirdiğine dikkat çeken Ünder, özellikle hastanelerde günlerce, haftalarca kalan ve tedavi gören işçilerin (hastaların), gerek hastanede olmak, gerekse de kullanılan ilaçların yan etkileri nedeniyle psikolojik olarak çok kötü bir dönem geçirdiklerini söyledi.
Tedavi gören kişilerin psikologlardan destek almaları, yakınları ve işçi arkadaşları tarafından ilgilenilmesi gerektiğini, yanına gidilemiyorsa bile telefonla konuşularak moral verilmesi gerektiğini belirten Ünder, bu süreçte bir çok kişinin psikolojik ve sosyal açıdan zorlu bir dönem geçirdiğini, toplumun hastaların bu yönüyle ilgilenmek konusunda henüz yeterince bilinçli olmadığını ve gerekli desteği sağlayamadığını ifade etti.
Covid-19 virüsünden korunabilmek için işçilerin maske, temizlik malzemelerinin ve bunları kullanabilmek için gerekli ortamın, fiziksel mesafe şartlarının sağlanması, sağlıklı beslenme gibi şartların sağlanması için işçilerin, sendika ve meslek odalarının bu konudaki taleplerini dile getirebileceğini ve bu konuda zorlayıcı olabileceklerini ancak bunu sağlayacak olanın patronlar olduğunu belirtti.
“Testler Herkese Uygulanmıyor ve Gerekli Önlemler Alınmıyor”
Covid-19 testlerine ve uygulamalara da değinilen atölye çalışmasında testlerin yeterli derecede yapılamadığına, hastalığın tedavisi olmadığına değinildi. Covid-19 testlerinin yapılmasında şu anda da herkese test yapılmadığı, ancak ciddi anlamda şikayeti olanlara test yapıldığı ve pozitif çıkması halinde 14 günlük karantina sürecine tabi tutulduklarını, ama şikayeti olmayanların çalışmaya gönderildiklerine de dikkat edildi.
Atölye çalışmasında, kullandığımız eşyaların, alışveriş yaptıktan sonra getirdiğimiz malzemelerin temizliği konusuna da dikkat edilmesi gereken hususlara değinildi.
“Pandemiyi Fırsata Çevrien Çalışma Kampları”
MESS’in çalışma üsleri ve elektronik kelepçe projesine de değinen Ünder, işçilerin sağlığını korumaya yönelik ve yeni bir düzene geçişin anahtarı olacak bir proje üretildiğinin iddia edildiğini fakat bu projenin daha önce başka ülkelerde farklı şekillerde kullanılmış olduğunu hatırlattı.
“İnsanlar ölümle açlıkla sınanırken, bunu nasıl fırsata çeviririz” denilidiğini belirten Ünder, anketler yapılıp, hijyen eğitimleri verilsin, risk analizleri yapılsın, iyi davranış örnekleri gösterin denilerek işçilerin yararına bir proje gibi gösterilmeye çalışıldığını belirtti. Kriz dönemlerinde sermayenin farklı modelerin kullanıldığı, ifade edilerek Japonya’da, Amerika’da uygulanan örneklere değinildi.
İşçileri korumaya yönelik her türlü imkanın sağlandığı, her türlü ihtiyaçlarının karşılanacağı, sosyal alanları bulunan demokratik bir ortam olduğu iddia edilen çalışma kamplarının pandemi sürecinde işçileri izole alanda daha fazla kontrol altında çalıştırma fırsatı sağlayacağı ifade edildi.
Esas olarak izole bir bölge içinde işçilerin çalışmak ailelerinin ise yaşamak zorunda bırakılacağını belirten Ünder, dışarıya kapalı izole bir alanda 1000 işçinin çalışacağı, aileleriyle birlikte yaklaşık 4500 kişinin yaşayacağı ve içinde hastane, okul, alışveriş merkezi, sosya tesis olacağı söylenen bu kamplarda, işçilerin hastalığa karşı korunacağı iddia edildiğini belirtti. Bu bölgeye giriş çıkışların kontorllü olacağı söylenirken, işçilerin virüs kapması ya da hastalanması durumunda sendika temsilcileri de dahil hiç kimsenin bu alana girişine izin verilmeyeceğinin belirtildiğini aktaran Ünder, bu durumda işçiyi koruduğu iddia edilen izolasyon sisteminde tam tersine işçiler hastalandığında onların cezalandırılmış olacağını ifade etti.
“Fiziksel Mesafe Değil, Daha Sıkı Denetim İçin Kelepçe”
Ayrıca işçilerin çalışırken fiziksel mesafeyi koruyabilmeleri için, onları uyaracak bir elektronik kelepçe üretildiği iddiasının ise gerçeği yansıtmadığı vurgulanarak asıl amacın işçileri korumak amacıyla değil, işçilerin her an kontrol altında tutulmasının amaçlandığı belirilerek, “Yeni, demokratik, çağdaş, işçileri koruyan” gibi söylemlerin uygulamada nasıl olduğuna dikkat edilmesi ve işçilerin bunlardaki amacı ve hedefi anlaması ve buna karşı mücadele etmesi gerektiği belirtildi.
Yaşamın pandemi sürecinde uygulanan ekonomik ve siyasi uygulamaların işçilerin yararına kullanılmadığına dikkat çekilen atölye çalışmasında, kapitalist organizasyonların devam edeceği, ücretsiz izinler, işten atmalar devam ederken, kronik hastaların durumlarına ilişkin de belirsizliğini koruduğu ve bu süreçte hem işsiz kalma hem de tedavi süreçleriyle uğraşmak zorunda kalacakları belirtilerek bu konuda da mücadele edilmesi gerektiği belirtildi.
“Pandemi Sürecinde Test Yaptırılması İnsani Değil”
Ayrıca işyerlerinde işçilerden yaptırmaları istenen solunum fonstiyon testi, işitme testi, odiometri testi, EKG gibi testlerin pandemi döneminde istenmemesi gerektiği ifade edildi. Çünkü bu testleri yaptırırken, kullanılan alet ve malzemelerin dezenfekte edilemeyeceği, ayrıca bu testlerin küçük, kapalı dar ve hava almayan odalarda yapıldığı belirtilerek, bu testleri istemenin insani olmadığı ve işçilerin virüs kapmama şansının olmadığına vurgu yapıldı.
Atölye çalışmasında pandemi döneminde uzaktan (evden) çalışmak durumunda olan işçilerin de sağlık sorunlarına değinildi. Evden çalışanların da virüse yakalanmaları halinde sorumluluğun işyerinde olduğu belirtildi. Eğer çalışan bir rahatsızlık hissediyorsa hastaneye gidip test yaptırması, test sonucunun pozitif çıkması halinde rapor alması ve belgelemesi gerektiğini ve 14 günlük karantina-dinlenme sürecini kullanması gerektiğinibelirten Ünder, bir çok, patronların çoğu zaman çalışmanın işyerinde yapılmaması nedeniyle, sorumluluktan kurtulmaya çalıştığını, işçilerin bu konuda dikkatli olmaları ve haklarını aramaları ve kullanmaları gerektiğini vurguladı.
“İşçiler Bilinçli Olmalı Hakları İçin Mücadele Etmeli”
Pandemi sürecinde patronların gerekli önlemleri almadıkları ve bundan sonraki süreçte de bugüne kadar sürdürülen ekonomik ve siyasi politikaların devam edeceği ifade edilen çalışmada, işçilerin her yapılan açıklamalara, ‘yenilik’ olarak öne sürülen uygulamalara karşı bilinçli olmaları ve sağlıklarını ve haklarını koruyabilmek için dikkatli olmaları ve mücadele etmeleri, haklarını aramaları gerektiği ifade edildi. İşyerinde çalışan temsilcilerinin işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin alınması konusunda sorumluluk ve görevlerinin bulunduğu ifade edilirken, bu süreçte işçilerin de temsilcileriyle birlikte bu mücadeleyi sahiplenmeleri gerektiği vurgulandı.
Çalışan Temsilcisi Eğitimi Hasan Oğuz Atölyesi’nin ilk çalışması, işyeri hekimi Erol Ünder’in anlatımlarına ek olarak gelen soruların yanıtlanması ve bir sonraki atölye çalışması için katılımcıların işlenmesini istediği konu önerileri ile son buldu.